Turist rehberi olan Paiva Köksoy, arkadaşlarıyla çıktığı bir gezide, olmaması gereken bir yeraltı mağarasına giriş bulur ve merak onu ele geçirir. Mağaranın derinliklerine gittikçe duyduğu yardım çağrısı ilerlemesini sağlar.
-İmdat! Bu bir yardım ç...
Biraz Druce bölümü oldu :) Onu sevenleri böyle alalım :)
NOT: En uzun zamansızlık bölümü oldu. Neredeyse normal bir bölüm kadar :) Kendimi tebrik ediyor sizlere keyifli okumalar diliyorum ve ben yarın yayımlanacak olan bölümü tamamlamak için gidiyorum :)
Evet, her güne bir bölüm çılgınlığımı sürdürmeyi hedefliyorum :)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hücresinin içinde gezinen adam, ayaklarını karların içine batırıp çıkarıyor ve eriyen kar tanelerinin bıraktığı ıslaklık çamura dönüşüyordu. Hücresi karanlık sayılırdı. Dehlizlerde alevlerin canlandırdığı karaltılara alışkındı ama burası kasvetli ve sıkıcıydı. Özgürlüğünün kısıtlanması on yıllar içinde onu yeterince zorlamıştı. Beklemekten bıkmıştı. Doğru zaman diye bir şeyin olduğuna inanmak istese de artık özgürlüğüne kavuşmak istiyordu. Dışarıda çocuklarının ona ihtiyacı varken bu saçma hücrenin içinde zamanı öldürmek anlamsız geliyordu artık. Gözlerini kapatıp derin nefesler aldı. Son zamanlarda zihnine sızan sesler artmaya başlamıştı. Balor, güç kazanıyordu. Özellikle Mikell McCool'un gücünü emdiği o gün, her şeyin son bulacağını sanmıştı. Ancak çocukları başarmış olmalıydı. Balor'un sesi kısılmıştı yine de Baldemar onu hâlâ duyabiliyordu. İhanetinin bedelini ödeyeceği yönünde defalarca tehdit edilmişti. Eh, Balor hücresinde bile onu sayıklıyorsa bu konuda ciddi demekti. Neyse ki o da uzun yılların sonucunda harekete geçirdiği planına güveniyordu. Balor'u kendi adamlarının silahlarıyla vuracaktı. Dörtler, çeşitli sebeplerle Balor'a karşı hazırlanıyordu. Dördü birden! Kimi korku duyuyor, kimi onun dönüşünü bekliyor, kimi de öldürmek için can atıyordu.
Bir süredir Druce, yanına uğramıyordu. Paiva'nın ona kızgın olmasını anlayabiliyordu ama Druce'un öfkesi yeni ve yıkıcıydı. Neden bu denli öfkeli olduğunu anlamak istiyordu ama oğlu demirden yapılmış bir kutu gibiydi. Kızgın olduğu bir sürü sebep saysa da asıl nedenden asla bahsetmiyordu. İçine kapanık biriydi. Tüm o kalabalık çevresine rağmen o çoğu zaman yalnızdı.
Paiva henüz onun çağrılarına cevap vermiyordu. Birkaç kez denemişti ama kızı inatçılığını muhtemelen kendisinden almış olmalıydı. Bu yüzden Druce'u yanında istedi. En azından ikisi hakkında bir şeyler öğrenmek keyfini yerine getirebilirdi. Bedeni uyuşmaya başladığında geciken ziyaretin gerçekleştiğini anladı. Druce, Baldemar'ın zamansızlık isteğini kabul etmişti.
İmgeler önce büyüdü, devasa boyutlara ulaşıp Baldemar'ı içine çekti ve nesnelerden arınmış boyuta geçti. Druce, oradaydı. Babası karşısına geldiğinde sanki onu buraya zorla getirmiş gibi sırtını döndü. Bir kez daha öfkeli ve hırçındı. Kendi formunda değildi. Bu detay Baldemar'ı endişelendirmişti. Devlerle kurulan dostluk çabalarında çocuklarının güçsüz kalmasını istemiyordu.
Zamansızlığın boşlukları hızla bir araya gelen kayalarla doldu ve havada eğimli bir yol oluşturdu. Druce'un durduğu yer çemberden bir kapı haline geldi. Geçmiş zamanların Geçitlerini anımsatıyordu. Oğlu onun yokluğunda zamansızlığı kullanmakta ustalaşmıştı. Gurur duyuyordu ama son zamanlarda yanına gelmemesine daha çok şaşırıyordu.