Daima birlikte...
Hatırladığı tüm anları bir kez daha zihninde taradı. Gerçekler onu korkutuyordu ama yüreğindeki ağırlığın bir kısmı kalkmış gibiydi. Hiçbir zaman terk edilmemişti. En azından ailesinden biri daima yanındaydı. Onu asla yalnız bırakmamıştı. Bu rahatlatıcı anılara tutunmak istiyordu. Bir daha onları kaybetmeyi göze alamıyordu. Odaklanması gereken büyük planlar vardı ama önceliği Ludvig'i kurtarmaktı. Cora'nın koltuğunun ucuna ilişti. Yastıklar etrafa saçılmış –ne tüyü olduğunu bilmiyordu ama kuzgun olmamasını diledi- siyah tüyler uçuşuyordu. Pencerinin pervazına tüneyen Kraliçe ona katılır gibi birkaç kez öttü. Masa devrilmiş, sandalyeler kırılmıştı. Cora'nın eşyaları düzelten dostlarından sonra yeniden dağıtıyor olduğundan şüphe duyuyordu. Ona bir ara stres atmanın farklı yollarını göstermeyi düşündü.
Cora, hazırlanırken bir yandan da Paiva'ya sorular sorarak onun gerçekten burada olduğuna inanmaya çalışıyordu.
"Her şeyi hatırladığını söylüyorsun," dedi.
"Evet. Senin arkadaşlığını, Lucas'ın esprilerini ve Greg'in beni bağladığını hatırlıyorum. Bunun için ona hala kızgınım. Deirdre'nin nefretini ise iliklerime kadar hissediyorum."
"Ya Mikell?" dedi. Kapıya yaslanıp bacağını diğerinin önüne atmış duruyordu. Gözlerini kısmıştı. Paiva tüm hatırladığı anılarına rağmen hala devlerin iri bedenlerine ve güçlü yapılarına şaşkınlıkla bakıyordu. Onlara karşı savaşmak istemiyordu. Onlarla olmak ama iblisleri de kötü şöhretlerinden kurtarmak istiyordu. Druce ile planlarını uygularsa belki de bunu başarabilirdi.
"Evet, beni terk ettiği gerçeğini oldukça net hatırlıyorum."
"Buna mecburdu." dedi Cora. Derin bir iç çekip devam etti. "İkisinin de mecburiyetine hak veriyorum ama bu onları cezalandırmayacağım anlamına gelmiyor. Sadece senin kadar öfkeli değilim çünkü onları anlıyorum."
"Bizi geride bıraktılar. Erkek egoları işte. Ne aptallar." Paiva gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Sakin kalmaya ihtiyacı vardı. "Ona bunu yapmamasını söylemiştim. Bunu kaldıramayacağımı biliyordu ve onu affetmeyeceğimi kanıtlayabilmek için cehennemin dibine gidip onu kurtarmam gerekiyor. Bir kez daha!"
Cora, Paiva'nın ondan beklediği hararetli destek yerine cılız tebessümünün altında gizlemeye çalıştığı müphem bir hüzün vardı. Gözleri Paiva'ya bakıyordu ama onu görmüyor gibiydi.
"Bazen mecbur olursun Paiva." diye mırıldandı. Paiva onu dikkatle dinlemese ne dediğini anlayamayacaktı. "Onlar tercihini yaptı tıpkı bizim yaptığımız gibi. Biz de gitmeyi tercih etmedik mi?"
Hiddetin içinde büyüdüğünü hisseden Paiva ayağa fırlayıp Cora'nın karşısına dikildi. "Sakın bizi suçlama! Buna mecbur bırakıldık. Onlar bir tercih yaptı Cora ama biz değil. Biz mecbur bırakıldık! Lanet olsun sana, neyin var böyle! Onlar kendi planlarını yaptı, şimdi de biz kendi planımızı yapacağız. Sonrasında Lucas'ı ister kucaklar ister yumruklarsın. Bu senin bileceğin iş ama ben yaptıklarını o devin burnundan fitil fitil getireceğim! Beni yanında tutmadığı için pişman olacak ve Cora inan bana ona diz çöktüreceğim. Hatasını anlayıp af dilediğine sen de şahit olacaksın."
"Aptalsın Paiva. Mikell'den ölümünü seyretmesini mi bekliyordun ki ölümden daha beter şeyler vardır ve inan bana o oyunları iblisler çok iyi biliyor. Unuttuysan hatırlatmak isterim neredeyse Aleck'e kendini sunacaktın. Mikell, sana yapılacakları izlemektense senin ondan nefret etmeni tercih ederdi."
Paiva, geri çekildi. Omuzları çökmüştü. Yüzündeki hararet sönmüştü ve bıkkınlık dolu bakışlarının eşliğinde başını iki yana salladı. Yeniden oturmuş, sanki ayakta durmaya mecali kalmamış gibi yorgun görünüyordu. "Anlamıyorsun. Tıpkı Ludvig gibi. Ya da kabullenmek istemiyorsunuz. Ben bir iblisim. Onun işine yarardım Cora. Belki de onu kurtarabilirdim. Ya da yolun sonuna geldiğimizde de..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Devler Geçidi
FantasyTurist rehberi olan Paiva Köksoy, arkadaşlarıyla çıktığı bir gezide, olmaması gereken bir yeraltı mağarasına giriş bulur ve merak onu ele geçirir. Mağaranın derinliklerine gittikçe duyduğu yardım çağrısı ilerlemesini sağlar. -İmdat! Bu bir yardım ç...