Evin duvarı kerpiçten örülmüş, çamur ve saman karışımı ile sıvanmıştı. Tahta bir kapıdan içeriye girerken kapının çıngırağı çalıyordu. İçeri girdiler karşılarında iki ev vardı. Bir küçük bahçe,, evlerden biri küçük biri büyük tek katlıydı.
Kapıdaki çıngırağın sesine küçük evden bir genç erkek çıktı. Buyurun, dedi. reyhan, biz hoca efendiye geldik dedi. Genç adam şöyle geçin, biraz bekleyin hocamızın biraz işi var, işini bitirsin, sizinle ilgilenir dedi, ve bahçedeki elma ağacının altındaki bankı işaret ederek oturun dedi. Reyhan, merakla,, yeşim tedirginlikle etrafına bakıyordu.
Bir süre sonra, küçük evin kapısı açıldı ,içeriden iki kadın çıktı orta yaşlı olan genç bir kızın koluna girmiş olarak. kızın başı öne eğikti, zorlukla yürüyordu. Yeşim ve reyhanın önünden geçip tahta kapıdan çıkarken, genç adam yeşim ve reyhana,, buyurun içeriye geçelim, diyerek az önce iki kişinin çıktığı küçük evi işaret etti. Yeşim ve reyhan,, önlerinden içeriye giren genci takip etti. Sol tarafta küçük bir kapı vardı..
Kapının girişinde, sağ tarafta duvara tahtalardan yapılmış ayakkabılıktan birer terlik alıp,, ayakkabılarını o ayakkabılığa koydular.. önlerinde, kemerli bir kapı vardı. Kapı yerine, sıkça örülmüş boncukla kapatılmıştı. Genç adam,, iki eliyle sık olan boncukları ikiye ayırdı. İçeri girerken, gelin dedi. Genç boncukları bıraktığı anda birden kayboldu.. boncuklar adeta genci yutmuştu.
Reyhan merakla,, yeşim ürkerek boncuklara yaklaştı, içeriden gencin sesi duyuldu,, hadi gelin artık,, reyhan az önce gencin yaptığı gibi iki eliyle boncukları ikiye ayırdı. Yeşim, annesinin hemen arkasında duruyordu, ellerini annesinin omuzuna koydu beraber sık boncukla ayrılmış olan yere geçtiler. Boncuklar,, şıkır şıkır sesler çıkararak kapandı.. boncuklar, ,o kadar sıktı ki,,, diğer taraftan ışık dahi içeriye sızamıyordu.. genç adam birkaç adım önlerinde duruyordu. Odanın ortasında oval bir çukur vardı. İçinde bir miktar su. Oda kare şeklindeydi. Karşıda bir sedir vardı. Yan duvarlar boştu.
İçerinin kireçle boyandığı her halinden belli oluyordu. İçerisi kireç kokuyordu. İçeride pencere yoktu. Odayı, içerideki çok sayıdaki mumlar loş olarak aydınlatıyordu. tütsülerden çıkan hoş kokular ise odayı sarmıştı. Genç adam hocamız birazdan gelecek, ben ücreti alayım dedi. Reyhan,, hoca efendi bir baksaydı, dedi. Genç adam hocamız paraya el sürmez, onun için ücreti bana önce ödemelisiniz dedi. Reyhan, peki dedi öyle olsun. Elindeki cüzdanının fermuarını açtı, önceden Nuran ın dediği kadar parayı ayırıp koymuştu. O parayı gence uzattı, buyurun sayın isterseniz dedi.. genç gerek yok siz zaten saymışsınızdır dedi. Perde sertçe şıkırdadı. İçeriye orta yaşlarda bir adam girdi. Çoğu beyazlamış kirli sakalı, kan çanağına dönmüş gözleri, üç numara kesilmiş saçları, kafasında beyaz takkesi, üzerinde, ayak bileklerine kadar uzanan siyah bir cüppe, ayağında, mes, elinde, iri, ahşaptan özel yapılmış doksan dokuzluk bir tespih, olan zayıf vücutlu bir adam girdi.
Sizler dışarı çıkın dedi. Hastayla beni yalnız bırakın. Hoca efendi kızın sorunu,,,, hoca elini havaya kaldırdı. Dur işareti yaptı. Bırakın Derdini kendisi anlatsın dedi. Şimdi ikinizde çıkın.. genç adam başını öne saygıyla eğdi, birkaç adım geri gitti. Döndü boncukları eliyle ayırdı, ardından reyhan geliyordu gençle birlikte dışarı çıktı.
Genç adam terliklerini çıkartıp ayakkabılarını giydi. Reyhana da buyurun dışarıda bekleyelim dedi. Reyhan içine sinmese de dışarı çıkmak zorunda kalmıştı. Oysa, Nuran, kızıyla beraber kalabileceğini söylemişti. Kapıdan dışarı çıkınca,, genç adam,, az önce oturdukları bankı göstererek, buyurun oturun dedi. Hocamızın işi belki uzun süre bilir.. genç çok kibar konuşuyor ve yaşından umulmayacak şekilde olgun davranıyor,, insana güven veriyordu. Hoca içinse, bıraktığı ilk intiba da bunu söylemek imkansızdı. Çok geçmeden genç adamla reyhan, sohbete başlamışlardı. Genç adam düzgün ve kibar konuşmasıyla sohbeti başlatmış gerisi kendiliğinden gelişmişti. Gençle sohbet eden, kadın, konuştukça ferahlıyor, içinin sıkıntısı hafifliyordu.
Hoca efendi, genç kızın yanına geldi, ve kızın yanında yüzünü ekşitti. Genç kıza bakarak, kızım sen çöplükte mi yuvarlandın? Ne bu kokun böyle dedi. Yeşim utandı. Biraz kızardı. Şeyyy hocam, herkes bu kokudan bahsediyor, fakat bir ben bu kokuyu alamıyorum. Ne gibi kokuyorum? Bana anlatır mısınız dedi. Hoca genç kıza sediri işaret ederek gel oturalım dedi.
Yeşim sedire oturdu hocada yanına oturdu.. anlat kızım,, ne derdin sorunun varsa hiç çekinmeden anlat burada ikimizden başka kimse yok rahat ol.... Yeşim önce evlerinde banyoda yaşadığını, sonrasında bu kendisi hariç herkesin duyduğu kokuyu, ve son olarak geçen geceki ebenin ölümüyle ilgili gördüğü rüyayı anlatıyorken,, hoca bir eliyle sakalını sıvazlıyor,, diğer eliyle tespihini çekiyorken,, dudaklarıyla bir şeyler mırıldanıyordu..
Yeşimin, konuşması bitmişti, fakat hoca genç kıza gözlerini dikmiş, bir şeyler mırıldanmaya devam ediyordu. Bir süre bu şekilde mırıldanan hoca, genç kızın yüzüne doğru üfledi. Sonra elindeki tespihi bırakarak genç kızın yüzünü sıvazladı. Genç kızı bir süre seyrettikten sonra gel dedi ve ayağa kalktı. Genç kızda onunla birlikte ayağa kalktı. Odanın ortasına geldiler. oval çukurun önünde durdular. Yeşimin yüzü boncuklu kapıya dönüktü. Hoca tam karşısına geçti onunda sırtı kapıya dönüktü..
Hoca,, Çömel dedi. Kendi de dizlerinin üzerine çöktü. Sağ elini bana uzat ve gözlerini kapat, ben söyleyene kadar sakın açma dedi. Ve sakın korkma yanında ben varım. Anlaştık mı? Şimdi gözlerini yum ve ben söylemeden sakın açma diye tekrarladı. Tamam dedi yeşim ve gözlerini yumdu.
Sağ elini öne uzattı. Hoca cüppesin iç cebinden bir neşter çıkarttı. Yeşimin uzattığı elini tuttu. Bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bir süre bu şekilde mırıldandı ve yanına , altı yedi,, yaşlarında bir kız çocuğu geldi. Çocuk boncukların arasından geçip gelmesine rağmen, boncuklar yerinden kımıldamamış ve şıkırdamamıştı. Hocanın yanına gelip dikilen kız çocuğu, gözleri kapalı olan, genç kızı dikkatlice süzüyordu.
Hoca genç kızın işaret parmağına neşteri hafifçe dokundurdu. Ve neşterin değdiği yeri hafifçe sıktı. Yeşimin canı çok az acıdı. Tamam dedi hoca,, sakin ol minik bir kesik attım, birkaç damla kanın akacak hepsi bu... tamam der gibi başını öne arkaya salladı. Parmağının ucunda biriken kandan birkaç damla önlerinde bulunan oval çukurdaki berrak suya düştü.
Kan suya düşünce, önce damar damar olup, sonra suda dağılmaya başlarken suyun rengi, kızıla dönmeye başlamıştı. Hoca yanındaki kız çocuğuna, ne görüyorsun anlat bana dedi. Hoca, eveeeet, hımmm, tamam diye mırıldanıyordu. Fakat yeşim hocanın sesinden başka ses duymuyordu.
Oval çukurdaki su iyice kırmızıya dönmüştü. Küçük kız hocanın, kulağına bir şeyler söylüyorken,, çukurdaki su birden simsiyah oldu, hoca küçük kıza baktı, küçük kız, birden geldiği gibi birden sesiz ce kayboldu. Hoca bir şeyler mırıldanmayı bırakmış, felak ve nas surelerini, bağıra bağıra okumaya çalışıyorken,, dili dolanıyor, doğru dürüst okuyamıyordu.
Karşısındaki genç kız yana doğru düşüyorken,, genç kızdan, yoğun bir kokuyla birlikte, simsiyah bir sis ağız ve burnundan çıkıyor, karşısındaki hocanın etrafını sarıyordu. Hoca artık dua okuyamaz duruma gelmiş garip sesler çıkarır olmuştu. Hoca engel olmaya çalışsa da, garip kokulu sis, onu sarmıştı.
Oval çukurdaki su, volkan gibi patladı. Tavana çarpıp odanın her yerine dağıldı. Hocanın neşter tutan eli, önce, neşteri kan çanağı olmuş gözüne sapladı. Ve elini bir tur çevirdi. Gözü yerinden çıkıp oval çukurun içine düştü. Sonra aynısını diğer gözüne yaptı. O gözü de, oval çukura diğerinin yanına düştü. Sonra, neşteri kulak memesinin, altına bastırdı ve yavaşça diğer kulak memesine doğru çekti. Sanki yavaş ve acı dolu bir ölüm ister gibiydi..
Bağırıyor, fakat boğazından fışkıran kanlardan dolayı, hırıltıdan başka bir ses çıkmıyordu. Kanının bir kısmı dışarı saçılıyorken, bir kısmı boğazından içeriye doluyor, kendi kanında boğuluyor,, vücudunun her zerresinde, tarifi imkansız acılar çekiyordu..
Gözünden, ve boğazından fışkıran kanlar,, karşısında, yerde yatan genç kızında üstünü kırmızıya boyamıştı.
Üzerini saran simsiyah sis karşısındaki, genç kızı sararken,, hocanın kanı, önündeki oval çukuru dolduruyordu.........

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEANS
Mystery / ThrillerKORKU VE GERİLİMİ İLİKLERİNİZE KADAR HİSSEDECEĞİNİZ HER SATIRI BİLİNMEZLİKLERLE DOLU MÜTHİŞ BİR HİKAYE