Bölüm 13

104 4 0
                                    

Sarı renkli, ANKARA PTT, telefon altın rehberinin, üstündeki sütlü kahve renkli telefonun zil sesiyle uyandı. Nöbetten çıkmış yorgundu. Telefonun neden çaldığını hemen anlamıştı. Derin bir offffffff çekti. Yataktan çıkarken eşide uyandı. Yataktan kalktı,, çalmaya devam eden telefonun ahizesini kaldırdı, alo dedi. Ahizenin diğer ucundan gelen ses, özür dilerim Gülcan hocam, mahalleden, dursaniyenin ebesi vefat etmiş, onu bildirdiler bende gecenin bu saatinde sizi aramak zorunda kaldım.... Önemli değil,, alıştık artık , tamam gider raporunu yazarım, sana iyi nöbetler dilerim... sağ olun hocam ikiside aynı anda telefonu kapattı.

Gülcan lavaboya gitti, elini yüzünü yıkadı, aynada yorgun yüzüne baktı.. koskoca ilçenin tek adli tıp bölümü mezunuydu. Burası sözde sağlık ocağıydı, lakin bir hastaneden farksızdı. büyüktü çok büyük. Hastası fazlaydı doktor ise azdı.. sincanda vefat eden herkesin ölüm raporunda onun imzası vardı. Bir bakıma onun rapor tutmadığı hiçbir cenaze mezarlığa gidemezdi.

Sağlık ocağının bahçesindeki lojmanda, eşi ve iki çocuğuyla kalıyordu, Bir kız bir erkek. Yatak odasına geçti eşi sırt üstü yatıyordu,, hayırdır ne olmuş? Dedi.. mahallede yaşlı bir ebe vardı o vefat etmiş,, ona rapor yazacağım dedi. eşi Bende geleyim gece vakti yalnız gitme dedi. Yok yok şimdi tüm mahalle yola dökülmüştür cenaze evi yakın zaten,, hem sende çok yoğun çalışıyorsun yat dinlen. Bu esnada üzerini değiştirmişti. Eğildi eşinin yanağına bir öpücük kondurdu.. eşi gazi üniversitesinde çok popüler tarih profesörüydü. Deslerinde genellikle gizemli olaylarıda dili döndüğünce anlatıyordu. Öğrencilerine bu anlatıklarının bir şehir efsanesi olduğunu söylerdi... fakat gerçeğin hiç öyle olmadığını çocukluk arkadaşı ramazan sayesinde öğrenmişti. Ondaki gizemli sırrı öğrendikten sonra kendini araştırmaya adamış, ve kimsenin aklının ucuna bile gelmeyecek bilgiler edinmişti,,,, O profesör Ayhan dı...

Gülcan lojmandan çıkıp, sağlık ocağına geldi. Kendi odasına yöneldi. Koridordaki çay ocağında,, sırtı kapıya dönük bir hemşire vardı. Usulca ona yaklaştı, eliyle omuzuna hafifçe dokundu. Hemşire tiz bir çığlık attı, ardına döndü ayyy siz miydiniz hocam, ödümü koparttınız, dedi. Yaaaa, sende benimkini koparttın, telefonun sesiyle nasıl uyandım bir bilsen, sonra onun koluna girdi sıkı sıkıya tuttu. hemşire Kahve içermisin? hocam dedi,,

Yok sağol dönüşte belki,,,, hemşire kahvesini aldı beraber koridora çıktılar. Çay ocağının çaprazında Gülcanın odası vardı. Cebinden çıkarttığı anahtarla kapıyı açtı, ışığı açtı sağlık ocağı gecenin bu saatinde sakindi. Gülcan masasının çekmecesini açtı, üstünde ölüm raporu yazan kağıtlardan birkaç tane aldı. Küçük yuvarlak bir ayna, alarak odadan çıkmak için kapıya yöneldiğinde kapının önünde bekleyen hemşire, hocam kalem alsanız iyi olmazmı? Dedi gülümseyerek.

He ya bendekide kafa, işte çok çalışınca böyle oluyor işte. Çok çalışmak bana yaramıyor dedi. kalemlikten kalem alırken ikiside gülüyordu. Bir kahve içseydiniz kendinize gelirdiniz hocam yinede siz bilirsiniz.... Dönüşte inşallah dedi sağlık ocağından ayrıldı. Sağa döndü yavuz sokağına doğru yürüdü. Sokağın başına geldiğinde ileride bir çiftin hızlı adımlarla yürüdüğünü gördü onlarda cenaze evine gidiyor olmalı diye düşündü. Oda yavuz sokak boyunca yürümeye başladı.

Biraz ilerleyince, kulağına ağıt ve ağlama sesleri geldi. İlerideki bir evin tüm ışıkları, perde ve camları,açıktı. Ve seste o evden yükseliyordu. O sırada arkasından biri seslendi. Gülcan hocam,, ardına döndü, seslenen mahalleden bir kadındı. Herkes onu tanıyordu. o ise sadece mahalledekileri. Kadınla merhabalaşıp hal hatır sorarken, cenaze evine gelmişlerdi. Yolun bitişiğinden giriş kapısından içeri girdiler. Girişteki kulübesinde olması gereken köpeği,, ileriye,, vişne ağacına bağlamışlardı. Köpek her gelene havlamaktan bıkmış, artık kimseye havlamıyordu. Evin kapısına geldiklerinde, onları dursaniye karşıladı. Ağlamaklı bir sesle hoş geldiniz hocam dedi .... Hoş bulduk, başın sağ olsun, ALLAH rahmet etsin dedi.. dursaniye sağ olun hocam cenaze odada buyurun gidelim dedi. Odaya doğru birkaç adım atmıştıki odadan yeşim çıktı. Yeşimle göz göze geldiler. Yeşim dışarıya çıkarken Gülcan içeriye giriyordu. Kare salona açılan tüm kapılar açıktı ve içerisi insanlarla doluydu. Sağdaki ilk odada, karşıda, kanepenin üzerinde, üstü beyaz bir çarşafla örtülmüş,, üzerinede kocaman bir bıçak konulmuş olan cenaze duruyor,, etrafında birçok kişi ağlıyordu. ,,Gülcan,,,,, hanımlar bir müsaade edin dedi. Cenazenin etrafındakiler odadan dışarıya çıktı. İçeride dursaniye ile Gülcan dışında kimse kalmadı. Kare salondan meraklı gözler onlara bakarken Gülcan dursaniyeye kapıyı örtmesini istedi. Dursaniye odanın kapısını örttü. Gülcan önce bıçağı, sonra üzerindeki beyaz çarşafı aldı. Eliyle cenazenin bileğinden nabız aradı, sonra işaret ve orta parmağını birleştirerek boyundan şah damarına bastırdı oradan nabız aradı ,fakat buradada Nabız yoktu. Baş ve işaret parmaklarıyla göz kapaklarını araladı ve minik el lambasıyla gözüne ışık tuttu, gözleri yerinden fırlayacakmış gibi olmuştu. Daha sonra küçük yuvarlak aynasını cenazenin ağzına ve burnuna yaklaştırdı, solunum varsa aynada buhar olurdu. Fakat bir şey olmadı.

Gülcan Ne zaman fark ettin? Diye sordu. Dursaniye Yarım saat önceydi, su içmek için kalktım, onu kontrol etmek için yanına geldiğimde elini tuttum eli buz gibiydi yüzüne dokundum çok soğuktu. Seslendim, seslendim, cevap vermedi. Sonrasında size haber verdik dedi. ,, Peki dedi Gülcan ,, bir şey Gülcanın dikkatini çekti. Bu cesette , adeta çok büyük acılar çekmişçesine ve büyük bir korku yaşadığını haykırırcasına sahip bir yüz ifadesine sahipti. Aynı tren kazasında ölen alkolik adamın cesedi gibi.

Ölüm raporunun bir nüshasını dursaniyeye verdi tekrar başınız sağ olsun ALLAH rahmet etsin dedi. Sağ olun hocam. ALLAH razı olsun dedi. beraber odadan çıktılar. Gülcan dışarıya doğru yürürken, dursaniye ona yola çıkana kadar eşlik etti. Ve Gülcanı yolcu etti.

Gülcan sokağa çıktığında sokak insanlarla doluydu. Hepsi cenaze evine gidiyordu. Yolda bir çok kişiyle merhabalaştı hal hatır sorarken gecenin sessizliğini ağıt sesleri dolduruyordu. Yavuz sokağın sağlık ocağı köşesine geldiğinde bahçede sağlık ocağı duvarına bitişik olan morgun önünde, belediye cenaze aracını gördü. Sağlık ocağının giriş kapısının önündeyse polis otosu. Sağlık ocağına girerken bir polis memuru ve hemşireyle karşılaştı. İşte hocamda geldi dedi hemşire. İyi akşamlar hocam bir ceset var morga indiriliyor bir bakarmısınız dedi, polis memuru. Olur dedi Gülcan gidelim. Morga geçtiler eski bir battaniye sarılmış cesedi, tabuttan alıp içeriye taşıdılar, ve metal tekerlekli servis arabasına koydular.

Gülcan elindeki raporları ve aynayı içerideki masanın üzerine bıraktı. Cesedi polis memurunun yardımıyla sarıldığı battaniyeden çıkarttı. İlk gördüğü bu yaşlı adamında, tarifsiz acı ve korkuyla dolu yüz ifadesi oldu. Allah Allah ne oluyor? böyle... ,,polis ne oldu hocam? Dedi,, Gülcan yok bir şey dedi. Şuradan makası uzatırmısın? Dedi. Makasın olduğu yeri işaret etti. Polis memuru makası aldı Gülcana uzattı. Gülcan makası alırken nasıl olmuş? Diye sordu.

Saraycığa giden bir gurup yol kenarında yatarken bulmuş, çevrede birkaç başı boş köpek varmış, onların saldırısı sonucu olmuş olmalı, en son bu şahsı görenler,, yine bu gurup olmuş. Şahıs çay bahçesinde, bir süre oturmuş çay içip film izlemiş film bitmeden çay bahçesinden ayrılıp saraycık köyündeki evine gidiyormuş. Savcı beyin ilk incelemesi sonucu darp izi yok köpek saldırısı sonucu oluşan bir yara ısırık ve parçalanma da yok.. Gülcan makasla cesedin üzerindeki elbiselerini kesip çıkarttı. Adamın bir bacağı kısaydı. Vücudunda, herhangi bir darp ,yara, parçalanma izi yoktu. polis memurunun dediği gibi. Bilekten ve boynundan, nabız aradı yoktu,, gözlerine küçük lambasıyla ışık tuttu,, ağzına burnunu ayna yaklaştırdı, hiç can emaresi yoktu. Ayağının altına kalem sürttü nafile tepki yoktu. Tamam dedi rapora kalp krizi yazacağım cinayet şüphesi yok. ,,Tamam dedi polis memuru,, cenaze aracının şoförüyle birlikte cesedi soğutuculu dolaba yerleştirdiler. Polis memuru iki isimlik kağıdı aldı, cesedin adını yazdı, birini cesedin ayak baş parmağına ipinden astı diğerini dolabın kapağındaki isimliğe taktı. Ve hep birlikte dışarıya çıktılar. Cenaze aracı morgun,, polis aracı sağlık ocağının, önünden ayrılıyor,, Gülcan ise odasına doğru yorgun adımlarla gidiyorken,, tan yeri yavaştan ağarıyor sabah oluyordu....

SEANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin