Herkese merhaba! Nasılsınız bakalım?Bu bölümün üzerinde fazla çalışıp emek verdiğim için bölüm biraz gecikti ama bence bölümün uzunluğu telafi eder geçen bu birazcık uzun süreyi.
Özlediniz mi bakalım onları?
O zaman sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Beni de özlediğinizi düşünerek gevezeliğimi sonda yaptım. Orayı da okursanız beni mutlu edersiniz. Bölüm hakkında düşündüklerinizle alakalı sorular sordum. Cevaplarınızı yazın, etkileşime geçelim. Yorumlarınızı okumak çok keyifli oluyor.
Medyada bölümle ilgili ufak bir spoi bıraktım bu arada.
İyi okumalar!
"Bu samimiyet nereden geliyor Güneş?"
Cihangir uyanır uyanmaz beni çalışma odasına çağırmıştı ve şu anda da dün Kora'yla neden aynı odada uyuduğumuzla ilgili bir açıklama bekliyordu benden.
Sessizliğimi koruduğumu görünce "Sinirlenmeye başlıyorum Güneş."
"Sen hep sinirlisin."
"Sinirlendirme o zaman."
Düz bir ses tonuyla konuştum. "Sinirlenmeni gerektirecek bir şey yapmadım."
Elindeki kâğıtları dosyanın içine yerleştirirken güldü hafifçe. Bu, Cihangir'in sinirlendiğinde yaptığı bir şeydi.
"Yapmadın, öyle mi?"
"Öyle," dedim.
"Bak Güneş," dedi. "Kendinle çelişiyorsun ve ben bundan nefret ederim."
"Ne konuda?" dedim doğrudan gözlerinin içine bakarak.
Bana ters ters baktı. Cevabını bildiğim soruları sormamdan da nefret ederdi Cihangir. Fakat ben onun nefret ettiği şeyleri önemsemeyeli uzun zaman oluyordu.
"Daha düne kadar bu çocukları eve getireceğimi ve birlikte çalışacağımızı duyduğunda insanlara nasıl bu kadar çabuk güveniyorsun diye sormuştun bana. Sonra senin gece onunla birlikte uyuduğunu görüyorum. Sen nasıl bu kadar çabuk güveniyorsun?" dediğinde bir süre sessiz kaldım.
Söylediği şeyle bakışlarımı hızlıca ona çevirdim.
"Sakın o çocuğa aşık olmaya kalkma Güneş. Ben sizi birbirinize aşık olun diye bir araya getirmedim. Profesyonel bir şekilde iş yapmanız için getirdim. Bunu sakın unutma," dedi siyah gözleri, gözlerime ciddiyetle bakarken.
Dolu gözlerime tezat olarak gülümserken "Merak etme," dedim. "Beni şu hayatta kimse sevmedi, sevmeyecek. Ben de kimseyi sevemedim ve sevemeyeceğim. Doğduğumda yalnızdım, ölürken de yalnız olacağım."
Ardından bakışlarımı ona çevirdim. "Rahatladın mı?" dediğimde kaşlarını çattı hafifçe. "Ne için rahatlayacakmışım?"
"Duymak istediğin şey buydu Cihangir."
"Saçmalama!" diye çıkıştı. "Senin acılarından keyif alacak değilim."
Omuz silktim. Ardından arkama yaslanıp konuştum. "Alsan da şaşırmam."
"Beni bugüne kadar sana zarar veren diğer insanlarla karıştırma Güneş."
"Bana zarar veren insanlardan ne farkın var?" dedim sesim yükselirken. "Sen beni korumadın Cihangir. İnsanlar beni hep yaraladı bugüne kadar. Korumamanı da geçtim. Sarmadın yaralarımı. Ama dün Kora bunu yaptı."
"Yaralarını kendin sarmak zorundasın."
Güldüm histerik bir şekilde. "Sen busun işte Cihangir. Bana hayatı öğretmeye çalıştığını sandın hep. Yaralarımı sarmadın mesela benim sarmam gerektiğini istediğin için. Ama ben geçmişime, insanların acımasızlığına karşı hep çok savunmasızdım. Sonra beni o gece sözünü dinlemedim diye 'seni geldiğin yere geri gönderirim' diyerek terk edildiğim yere bıraktın. Bunu da bana hayatı öğretmek için yapmıştın. Ve ben yine geçmişim karşısında savumasız kaldım. Sen bana zarar verdin, bunu kabul et. Ama Kora, ben yine geçmişim karşısında savunmasız kalmışken yanımda oldu. O, bana zarar vermiyor. İyi geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞLER DURAĞI
Teen FictionBir süre yüzümü izledikten sonra bir şey demeden yanımdan geçip merdivenin birkaç basamağını çıkmıştı ki durdurdum onu. "Kora!" Durdu fakat bana dönmedi. Bir şey de söylemedi. "Teşekkür ederim." Bir süre sessiz kaldı. Ardından "İyi geceler..." di...