"Sen iyiliği aşk sandın..."

41 3 19
                                    


Herkese merhaba. Nasılsınız? Umarım herkes iyidir.

Bölüme başlamadan önce söylemek istediğim birkaç şey var.

Biliyorsunuz ki çok büyük bir afet yaşadık. Ülke olarak çok zor bir dönemden geçtik ve hâlâ geçiyoruz. Geçmiş olsun dilemek istedim hepinize.

Maddi boyutta yardım durumumuza göre değişebilir fakat ortak, değişmeyecek bazı yapılabilecek şeyler var. Dualarımızı eksik etmeyelim ve hiçbir işimizi yarına ertemelemeyelim. Ya da sevdiklerinizin kalbini kırmayalım, onlara zaman ayıralım, yoksa da yaratmaya çalışalım. Şu üç günlük dünyada sevmeyi ve sevilmeyi eksik etmezsek çok daha güzel olur her şey, buna hep inandım.

Tekrardan geçmiş olsun.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Dilerseniz bölüme geçelim.

Keyifli okumalar dilerim.

Sabahın ilk ışık huzmeleri odamın geceden örtmeyi unuttuğum perdenin kenarından süzülüp yüzüme çarparken gözlerimi araladım.

İlk yaptığım şey elimin tersini alnıma götürüp ateşimi kontrol etmek olmuştu.

Düşmüştü. O sırada üstüme örtülü şey yorganım değil, ince bir yatak örtüsü olduğunu fark ettiğimde kaşlarım çatıldı. Ben böyle bir değişiklik yapmamıştım ki. Her kim yaptıysa yorganın fazla sıcak tutup ateşimi yükseltmesini önlemekti. Bunu herkes bilirdi, bilmek için hekim olmaya gerek yoktu. Yani Kora mı yapmıştı, bilmiyordum.

Dudaklarımı anlam veremediğim için gayriihtiyari bir şekilde büzüp doğruldum ve yataktan kalktım.

İlk iş banyoya gidip ellerimi ve yüzümü yıkamak oldu. Hâlsiz vücudumu dinç hâle getirmede hep işe yaramıştı su.

Ardından üstümü giymek için odama döndüm.

O sırada kapım tıktıklandı. Ve ardından onun sesi duyuldu. Kora'nın.

"Güneş?" dedi. "Girebilir miyim?"

Tam girebilirsin demek için dudaklarımı aralamışken karşımdaki boy aynasından görünüşüm gözüme çarptı. Gördüğüm manzara karşısında çığlık atma isteği uyanmıştı içimde.

Aman yarabbi!

Göz altlarım morarıktı ve gözlerim şişmişti. Dudaklarım ateşli hastalık geçirdiğim için yara bere içindeydi. Saçlarım fazlasıyla dağınık hâldeydi. Üstümdeki ejderhalı pijamaları söylemiyordum bile! Kora dün beni böyle mi görmüştü?

"Gelme!" dedim birden.

"Yine ne yaptım ya?" dedi ona öfkeli olduğumu sandığı için. Sesindeki isyan içimde gülme isteği uyandırsa da dudaklarımı birbirine bastırarak engel oldum kendime.

"Hayır, hayır. Ondan değil," dedim ve ekledim. "Müsait değilim."

"Bir şey mi oldu?"

'Hayır, ne olabilir ki? Aranda duygusal bir bağ oluşmaya başlamış bir adamla aynı evde kalmanın bazı sıkıntıları sadece' diyemedim elbette.

"Hayır, sadece üstüm müsait değil."

"Nasıl yani?"

Gözlerimi devirdim. Erkekler gerçekten bir şeyi bir kerede anlamıyorlardı.

"Pijamamı değiştirip, elime yüzüme çekidüzen vermem gerekiyor izninle. Oldu mu?"

Derin bir nefes aldığını duydum. Ardından hiç beklemediğim bir anda kapıyı açınca kapının hemen önünde olan ben bundan nasibimi almıştım. Kafama çarpan kapıyla inleyerek elimi alnıma götürdüm.

DÜŞLER DURAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin