Herkese selam!Nasılsınız, umarım iyisinizdir. Beni soracak olursanız iyiyim, uzun süre sonra sizinle bir arada olmak çok güzel!
Yepyeni ve olaylı bir bölümle karşınızdayım. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum!
Evin önündeydim. Kendimi bildim bileli yaşadığım evimde.
Çocukluk yıllarımın geçtiği evim. Daha da ötesi ilk aşkımı bulduğum, onunla günlerimi geçirdiğim evim.
Anılar bir bir gözümün önünde canlanırken yalnızca Kora'yla geçirdiğim günleri değil aynı zamanda Barın ve Gökçe'yle geçirdiğim günleri de hatırlıyordum. Bu ev bana aynı zamanda ilk arkadaşlarımı da kazandırmıştı.
İlk aşkımı kaybettiğimi biliyordum. Acaba ilk arkadaşlarımı da kaybetmiş miydim?
Akşam olduğu için evin ışıkları yanıyordu. Kim vardı acaba evde?
Kalbim adeta yerinden çıkacak gibi atarken yavaşça giriş kapısının şifresini tuşladım.
Doğum tarihim. Cihangir değiştirememişti hâlâ şifreyi.
Otomatik kapı açılırken kapıyı yavaşça ittim ve içeri girdim.
Evin kapısına doğru yavaşça ilerledim. Nasıl bir açıklama yapacağımı bilmiyordum. Bildiğim tek şey özlemle yanıp tutuşan yüreğime bir an önce su serpmem gerektiğiydi. Gerçi alacağım tepkileri bilmiyordum ama yine de seslerini duymak, yüzlerini görmek bile yeterdi bana.
Esen rüzgâr bedenimi mümkünmüş gibi daha da titretirken üstümdeki kapüşonlunun fermuarını çektim. Üstümde yırtık bir pantolon, beyaz bir tişört, onun da üstünde kapüşonlu hırka vardı. Ayakkabı olarak da siyah converse giymiştim. Rahat giyinmiştim çünkü Kaan'la evden kaçarken oradan buradan atlayıp, zıplamamız, koşmamız gerekmişti. Hatta o zindandan kaçmak için Taner'in adamlarına yakalanmamaya gayret etsek de bir tanesine yakalanmıştık. Ben de gerekeni yapıp adamı kendime çekerek boynuna bıçak dayamıştım. Sonrasında da hırpalayıp peşimizden koşamayacak duruma getirip bıraktığımda Kaan'ın şaşkınlık ve hayranlıkla bana baktığını görmüştüm. Sonrasında evin bahçesinden çıkabilmemiz için ön taraftaki korumalara yakalanmamak için arka bahçenin duvarına Kaan bir merdiven yaslamış ve önce kendi çıkıp duvarın diğer tarafına atladıktan sonra "Ne yaptın sen öyle adama ya?" dedi. "Bıçak çektin resmen. Sonrası zaten malum..."
Eğlenir gibi söylemişti. "Vardır öyle hünerlerim," dedim ve omuzlarımdaki saçları geriye atıp merdivenleri çıktım. Sonrasında da peşimizden gelirlerse diye her ihtimale karşı merdiveni yere düşürdüm.
Duvarın üstünde dururken aşağı atlamanın bir tık zor olduğunu fark etmiştim ama belli etmedim. Kaan güldü hafifçe. Ardından kollarını açtı. "Gel, hadi. Tutacağım ben seni."
"İstemez," dedim. "Atlarım ben."
Omuz silkti. "İyi, sen bilirsin. Ama acele etsen iyi edersin. Birilerine yakalanmamız an meselesi."
Olduğum yerde durmaktan başka bir şey yapamadığımı fark edince "Şey..." dedim pek istekli olmasam da. Kaan bana baktı göz ucuyla. "Tutar mısın beni?"
Gülümsedi ve kollarını açtı. "Hadi," dedi ve ekledi. "Korkma, tutacağım."
"Sen ve babanın sözlerine güven olmaz ama neyse..." dedim ve kendimi onun kollarına attım. Dediği gibi yaptı. Beni havada yakaladığı esnada kısa süreli bir bakışma anı yaşadık. Gözlerimi kaçırdım. O da beni yere indirdi. Gülümsedi.
Ardından cebinden bir silah çıkardı. Bana uzattı. "Seni mi vuracağım?" dedim gözlerim elindeki silah ve onun arasında mekik dokurken.
Güldü. "Hayır," dedi. "Seni yakalamaya çalıştığım sırada sen beni alt etmişsin gibi göstermek için silahın kabzasıyla vur şuraya..." dedi şakağını gösterirken. Zaman kaybetme şansım yoktu. Kafamı salladım. "Doğru, o ruh hastası baban bir de senin başına bela olmasın kaçışıma yardım ve yataklık yaptın diye."
![](https://img.wattpad.com/cover/309516685-288-k556385.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞLER DURAĞI
Teen FictionBir süre yüzümü izledikten sonra bir şey demeden yanımdan geçip merdivenin birkaç basamağını çıkmıştı ki durdurdum onu. "Kora!" Durdu fakat bana dönmedi. Bir şey de söylemedi. "Teşekkür ederim." Bir süre sessiz kaldı. Ardından "İyi geceler..." di...