"Sen yeter ki elimi bırakma..."

40 2 23
                                    


Herkese merhaba dostlar!

Yeni ve bayağı bayağı uzun bir bölümle geldim. 8000 kelimeyi aşkın bir bölüm, biraz eğlenceli, 🤭 biraz sancılı. 😪 Ama benim içime epey sinen bir bölüm oldu.

Lafı fazla uzatmadan bölüme geçelim istiyorum.

Paragraf aralarına, bölümün geneline yorumlar atmayı unutmayın lütfenn.

Yıldızları da ışıldatmayı unutmazsanız çok mutlu edersiniz beni.

Keyifli okumalar dilerim! 

Kora'yla geldiğimiz pastanenin sıcacık elmalı turtalarından yerken garson çaylarımızı da getirince teşekkür ettim ve masanın üstündeki şekerlikten şeker koymaya başladım çayıma. Üçüncü kaşığı geçtiğimde Kora ağzındaki lokmayı çiğnemeyi bırakıp, kalakalmış bir şekilde bana baktığını gördüm. Beşinci kaşığı da koyduktan sonra karıştırmaya başladım. Ardından bana dehşete düşmüş gibi bakan adama baktım. "Ne var bu kadar şaşıracak? Ayrıca dinine küfreden müslüman olsa. Sen de beş kaşık şeker atıyorsun çayına," dedim ve çay bardağımı dudaklarıma götürdüm.

Küçük bir yudum aldıktan sonra yerine koydum ve turtamı yemeye devam ettim iştahla. Fakat Kora'nın bana baktığını hissedebiliyordum.

Bakışlarımı ona çevirdim. Gülümseyerek bana bakıyordu. "Ne bakıyorsun ya?" dedim. Gülümseyerek kafasını olumsuz anlamda salladı 'bir şey yok' dercesine.

İkimiz de tatlılarımızı yemeye devam ettik bu hareketi üzerine. Yaklaşık birkaç dakika sonra Kora'nın dudaklarından 'ah' diye bir nida dökülünce bakışlarımı ona çevirdim tekrar. Dolu olan ağzımdan dolayı zorlukla konuştum. "Ne oldu?"

Elini gözüne götürdü ve altından çekiştirerek konuştu. "Galiba toz kaçtı gözüme. Çok yanıyor, üflesene bi'..."

Hemen ağzımdaki lokmayı yutup masanın üzerinden ona uzanıp gözüne üflemek için hamle yaptığım sırada Kora'nın yanağıma bıraktığı öpücükle kalakaldım. Bu aralar beni fazla mı öpüyordu?

Kalbimin atışındaki hızı fark edebiliyordum. Yutkunup ona baktım geri çekilmeden. Gülümsedi o da.

Geri çekilip yerime oturduğum sırada konuştum işaret parmağımı ona doğru sallayarak. "Sen iyi alıştın," dedim ve ekledim. "Yapma şunu."

Arkasına yaslandı ve bacak bacak üstüne atarak rahat bir pozisyona geçti.

"Daha bir şey yapmadım. Hatırlarsan sana bir sözüm vardı. Seni aklın başındayken öpeceğim diye. O yüzden daha hiçbir şey yapmadım, emin ol."

Gözlerimi kaçırdım hemen.

O sırada ses tonundaki şüpheden Kora'nın da ciddileştiğini fark ettim.

"Güneş... seni öpmem ya da dokunmam seni rahatsız mı ediyor? Bunu bana söyleyebilirsin."

Başımı kaldırdım ve buruk bir gülümseme eşliğinde ona baktım. "Rahatsız ediyor desem dokunmazsın, öpmezsin, değil mi Kora?"

Belki de uzun zamandır ilk defa bu kadar ciddiyetle bakıyordu gözlerime.

"Evet," dedi net bir tavırla. "Asla."

Gülümsedim. Çok seviyordum bu yanını. Hayranlıkla baktım ona. Ardından kafamı olumsuz anlamda salladım. "Rahatsız etmiyor. Aksine senin dokunduğun, öptüğün her yerde çiçek açıyor gibi Kora. Buz tutmuş bedenim, çiçek bahçesine dönüyor gibi. Ben, sadece bunlara alışkın değilim. Eğer ki bedenimi çiçek bahçesine çevirip sonra hayatımdan çekip gidersen çiçeklerimi sulayamazsın ve çiçeklerim kurur Kora."

DÜŞLER DURAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin