"Sevmek mi? O, bana zarar verir..."

74 3 51
                                    


Ben geldiiiim!

Hem de bir önceki bölümle arayı açtığım için sizden özür mahiyetinde olan upuzun bir yeni bölümle.

Lafı fazla uzatmak istemiyorum. Çünkü sizi bekleyen 6000'i aşkın bir bölüm ve eksta benim size söylemek istediklerim var zaten. Bu yüzden hemen bölüme geçin istiyorum.

Bol bol yorum atmayı unutmayın lütfen. Deli gibi merak ediyorum ne düşündüğünüzü. Bi de yıldızları ışıldatırsanız daha çok mutlu edersiniz tabii beni.

O hâlde bölüme geçelim.

İyi okumalar!

"Ben nasıl bir kadınım, hiç sevilmemişim..."

"Kora!" diye bağırdım titreyen sesimle. Kalbim bu defa onun için heyecanla değil korkuyla çarpıyordu. Tüm bedenimin titrediğini hissedebiliyordum. 

Kora'dan bir ses gelmesini beklerken Taner'in keyifli sesi geldi kulaklarıma. "Sürpriz!"

Bunu söyledikten hemen sonra kahkaha atmaya başladığında ıslanan yanaklarımı elimin tersiyle silip hınçla gözümdeki maskeyi çıkarıp atarken konuştum. "Başlarım lan sana da sürprizine de!" deyip ekledim. "Kora!"

Silahı Kora'ya sıkmadığından adım kadar emindim. Pislik herif bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu.

Dilini damağına götürüp birkaç defa 'cık' sesi çıkardı. "Az önce bana karşı böyle değildin Güneş. Rolünü ne güzel oynamıştın..." deyip devam etti. "Bu arada... sana Güneş ismini veren çok değerli babacığın da burada, yanımda. Önce Kora'nın mı yoksa onun mu kafasına sıksam bilemedim. Sence hangisi?"

Sinirle bağırdım. "Onlara dokunmaya kalkarsan seni mahvederim! Duydun mu beni?" 

O sırada mâlikânenin önüne gelmiş olmalıydık ki Barın arabayı durdurdu. Hızlıca arabadan inerken ağzının içinde Taner'e küfürler mırıldandığını duyabilmiştim.

Gökçe'yle biz de arabadan inip mâlikâneye girdiğimizde etrafta hemen hemen hiçbir davetlinin kalmadığını görmüştüm.

Bunu gördüğümü anlamış olmalı ki  Taner konuştu. "Aslında bu şöleni herkesin görmesini isterdim ama malum korkuyorlar..." dedi elindeki silahı bana göstererek.

Adamlardan biri Cihangir'in diğeri de Kora'nın başına silah dayamıştı. Namlunun soğuk ucu şakağınıza temas ettiğinde ölümü de sanki her an sizi alt edebilecekmiş kadar güçlü görüyordunuz, bu hissi tanıyordum.

Kora'ya baktığımda onun da bana baktığını kesişen gözlerimizden anlamıştım. Gözlerinde gördüğüm korku kırıntısı bile şu an Taner Dağ'ın kafasına sıkmam için yeterli bir sebepti fakat kendime engel olmam gerekiyordu.

Güneş'in atladığı bir nokta vardı.

Kora, onun için korkuyordu.

O sırada Cihagir'le kesişti gözlerimiz.

Kaşı ve dudağı patlamıştı. Bu, beni mümkünmüş gibi daha da öfkelendirirken hiç beklemedikleri bir anda Cihangir'in hepimize buraya gelmeden önce verdiği silahı elimdeki çantadan çıkarıp Taner'in ayağına ateş ettim. Refleksle ayağını kaldırarak çıkan kurşundan nasibini almaktan kurtulduğunda bütün takım elbiseli adamlarının silahlarının hedefinde olduğumu umursamadan konuştum. "E madem bu dilde konuşuyorsunuz, bana uyar. Ben de biliyorum bu dili..." dedim sahici olmayan bir gülümsemeyle. Ardından yüzüm ciddi hâlini alırken konuştum yukarıya doğru ateş edip. "Ben Cihangir Sağlam'ın kızıyım Taner Dağ, unuttun mu?"

DÜŞLER DURAĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin