Herkese merhaba! Nasılsınız, keyifler nasıl?Ramazan nasıl gidiyor mesela? Herkese hayırlı Ramazlar bu arada dostlarım.
Size epey uzun bir bölümle geldim. Paragraf aralarına bol bol yorumlar atarsanız çoook mutlu olurum. Tabii yıldızları yıldızları da ışıldatırsanız hiç fena olmazz.
Bu bölüm için biraz heyecanlıyım çünkü gerçekten çok içime sindi. Artık sizde gerisi!
Keyifli okumalar!
Barın'dan...
"Barın, matematiğin inanılmaz bir seviyede. Lütfen kendinin farkına var ve haytalığı bırakıp derslerine yüklen oğlum. Kendine acımıyorsan sana emek veren annenin babanın emeğine acı."
Karşımdaki ellerimi birleştirmiş, başım önde profesörü dinlerken son cümlesini duymak gülmeme sebep olmuştu. Kendimi tutamazdım bu laftan sonra. Beni iyi araştırmamıştı. Aslında dosyama bakması yeterliydi ailemin olmadığını görmesi için. Ama tenezzül bile etmemişti anlaşılan. Şimdi de karşıma geçmiş tanımadığı birine ahkâm kesiyordu.
"Gülünecek bir şey mi var Barın?" dedi.
Omuz silktim. "Hocam, benim emeğine acıyacağım bir ailem yok."
"Ama..." dedi hafifçe çatılan kaşlarıyla.
"Annenin hayatta olduğu...""Benim bir annem yok," dedim net bir şekilde. Sert bakışlarımı ona çevirdim. "Öldü."
Derin bir nefes aldı. Annemin yaşadığını ama benim için öldüğünü anladığı için uzatmadı ve konuştu.
"Peki," dedi. "O zaman sen kendi kendini düzelt..." dedi. Tabii dedim içimden. Bizim gibi çocukların kendi kendini yetiştirmesi bir tercih değil zorunluluktu. İç sesime karşılık gülümsedim histerik bir şekilde sadece.
Profesör devam etti sözlerine.
"Matematik okuyorsun ama bir matematik öğrencisine göre sayısal zekân normalden fazla kuvvetli. Herkesin 60 dakikayı sonuna kadar kullandığı sınavda sen 15 dakikada çıkıyorsun, bu fazla ciddi bir fark..."
Omuz silktim.
"Çok kolaydı."
"Oldukça zor denklemler, integral veya problemler mi?" dedi tek kaşını kaldırarak.
"Hayat daha zor hocam," dediğimde güldü kendini tutamayıp.
Ben de güldüğüm sırada telefonumun çalması beni bu sohbetten kurtaracak bir şey olduğu için hemen kimin aradığına baktım.
Gökçe arıyordu. Hocaya baktım. "Çıkabilir miyim hocam?"
Gözlüğünü çıkarırken burun kemerini ovuşturdu parmaklarıyla. Ardından
"Çık," dedi eliyle işaret verirken. "Ama dediklerimi düşün."Kafamı salladım, tabii ki düşünmeyecektim, ve hemen çıktım odadan. Eş zamanlı olarak telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Beni profesörün 'hayatını, geleceğini düşün' mavallarını dinlemekten kurtardığın için teşekkür ederim."
"Barın, neredesin?"
Sesindeki gerginliği hissedince gayriihtiyari bir şekilde kaşlarımı çattım.
"Bölüm başkanının yanından çıktım şimdi," dedim. "Ne oluyor?"
"Tamam, çıkışında buluşalım kampüsün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞLER DURAĞI
Novela JuvenilBir süre yüzümü izledikten sonra bir şey demeden yanımdan geçip merdivenin birkaç basamağını çıkmıştı ki durdurdum onu. "Kora!" Durdu fakat bana dönmedi. Bir şey de söylemedi. "Teşekkür ederim." Bir süre sessiz kaldı. Ardından "İyi geceler..." di...