Beklettimm biliyorumm 😭 önceki bölüme çok güzel yorumlar gelmişti ve benim de çok hoşuma gitmişti ama panomda da yazdığım gibi psikolojik olarak çöktüğüm için yazamadım üzgünüm 😔💜Ama better late than never diyelim hâlâ durup durup ağlayasım var ama naive'in etkilenmesine izin vermedim söz, devamm 🥹
• Au/Ra - Bite Marks
(Önerdiğiniz şarkılar için de teşekkür ederim, hepsini dinledim <3 )—
Sevgi ne demekti?
Taehyung hiçbir zaman durup da bu konuyu düşünecek zamanı kendine tanımamış gibi hissediyordu. O kendini bildiğinden beri göğsümdeki tanıdık ağırının bilincindeydi, hep vardı, oradaydı. Her gördüğünde, duyduğunda, sıcaklığını hissettiğinde... tek bir haraketiyle kendisine hayran bıraktığı birçok zaman olmuştu, ona benzemek için çabalamıştı ve kendisini iyi bir insan olarak tanımlayabilmesinin en büyük dayanağı da buydu. Jungkook.
Peki ya aşk... işte bunu zamanla öğrenmişti, bazen duygular öyle bir yoğunluğa geliyordu ki bu üç harfli kelimenin vurguladığı kadar vardı, aşk.
Aşk. Kulağa büyüleyici geliyordu. Yoktan yere kendisini mutlu ettiği zamanlar olmuştu, mutsuz olduğunda düşünüp hayal kurduğu, ümitlerinin ham maddesi, en tatlı heyecan... ve sadece varlığının bile mutluluk verici olması belli bir noktaya kadar yeterliydi.
Ama artık öyle olmadığını hissediyordu.
Son birkaç gün... ah, Taehyung için tam bir işkenceydi.
Sonunda yapmıştı, Jungkook'u öpmüştü. Konu sadece bu da değildi, hislerini, ona bakış açısını, her şeyi ortaya seren bir eylemde bulunmuştu ve sorun bunun yaşanmış olması kesinlikle değildi. Pişman olmaktan çok uzaktı, hatta uzun zaman sonra ilk defa derin bir nefes almış gibi hissediyordu.
Sorun, Jungkook'un hiçbir şey olmamış gibi davranmasıydı.
Dört gün. Olayın üzerinden dört koca gün geçmişti ve her şey... aynıydı. Jungkook evden çıkarken karşılaştıklarında yine eskisi gibi saçlarını karıştırıp kendisine laf atıyordu, kendisi ders çalışıp iştahsız olduğunu söylemesine rağmen yemek yapıp zorla yemesi için odasına getiriyordu. Tüm bunlar olurken Taehyung büyüğünün gözlerinin içine içine bakıyordu, konuyu açması, bir şeyler yapması için yalvarıyordu resmen ama farklı olan bir durum varsa eğer... o da Jungkook'un gözlerini kaçırmasıydı. İşte bu da her olanı daha da kırıcı yapıyordu.
Aynıydı, ama değildi. Normalde perşembe günleri ikisinin de eve erken dönebildiği bir gündü, ekstrem bir olay yoksa eğer o gün film izlerlerdi. Ne var ki Jungkook, bu hafta 'yorgun' olduğunu söyleyerek kendisini ekmişti. Buradan da Taehyung tek bir sonuç çıkarıyordu.
Jungkook hiçbir şey yaşanmamış gibi davranmaya çalışıyordu, ve bunda muhtemelen başarılı olduğuna inanıyordu.
Ama değildi.
Taehyung üzerine geçirdiği kısa kollu ve fazlaca bol beyaz tişörtün altına siyah şortunu giyip odasından çıktığında, Jungkook'un hâlâ uyuyor olduğunu tahmin ettiğinden karşılaştığı bedeni beklemiyordu. Tam kapıyı çalarken yakaladığı için havadaki elini indirip ensesine götüren Jungkook, birkaç saniye öylece yüzüne bakmış ve ardından "Ben Jimin'e gidiyorum." Diye söylemişti mimiklerini normalleştirerek.
Şaşırmadım diye düşündü esmer olan. Hatta öyleki artık kendisinden uzaklaşmasına fazlaca sıkıldığından cevap vermeye gerek duymadan omzunu silkmiş, bıraktığı boşluktan geçerken omuzlarının çarpışmasına neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Naive | taekook
FanficKim Taehyung, evlat edinildiği aileye ilk geldiğinde daha on dört yaşındaydı, ailenin tek çocuğu olan Jeon Jungkook ise on dokuz. kth&jjk Slowburn