"Jungkook!""Hım?"
"Salonu daha yeni toplamıştım, iki saat içinde ne yaptın da bu kadar dağıldı!"
Taehyung kendisine bomboş bakan uykulu gözlere karşılık sitemli bir nefes verdi. Büyüğünün etrafta gezdirdiği bakışları duraksadığında sehpanın üzerindeki boş kaseyi işaret etmiş, ardından "Şu mısır gevreğini sen yedin." Diye konuşmuştu. Hayret içinde gösterdiği yere baktı.
"Hayır, kendim için getirmiştim ama sonra elimden alıp sen yedin Jungkook."
"Ya bebeğim, şimdi senin benim muhabbeti mi yapacağız?
Buruşan dudaklarıyla saçlarını karıştırdığında, büyüğünün tatlı görüntüsünün kanına girmesine zaman bırakmadan "Bak Jungkook," Diye konuştu. İçindeki çocuk hala bebeğim hitabına takılı kalmıştı ama bir şekilde ciddiyetini korumalıydı. "Şimdi derse gidiyorum, geldiğimde burası bıraktığım gibi olacak tamam mı?"
Jungkook oturduğu koltukta dikleşerek kendisine kaşlarını kaldırdığında "Ne?" Diye sordu, bir de şaşırıyordu! Kaşları anlık çatılmış, bir şey söylemek adına dudaklarını aralamış ve ardından geri kapatarak söylene söylene arkasına yaslanmıştı. Taehyung bunun üzerine soru dolu gözlerle onu izlemeye devam ettiğinde, büyüğü bağdaş kurduğu kollarını açmadan "Evdeki statümü geri istiyorum." Diye söyledi. Bunun üzerine esmer gülümsemesini bastırmaya çalışarak "Çok da değişen bir şey yok aslında." Diye kafa tutmuş, geç kaldığını bilmesine rağmen yanında durduğu kapının pervazına onun gibi kollarını birbirine dolayarak yaslanmıştı.
"Sevgilin mi var derdin var."
İlk kez kullandığı hitaba karşılık şaşırmasını gizleyememiş, "Ne- Ne alakası var?" Derken kekelemişti.
"Ne güzel eskiden ben senin hyungunum diyerek istediğim her şeyi yaptırıyordum."
Öyle bir şey olmuyordu, yani kısmen, bunu onun da farkında olduğunu bildiğinden asıl derdini anlamak için "Niye bu kadar huysuzsun acaba?" Diye sordu. Sorusu sanki daha da sinirini bozmuş gibi kötü kötü baktı.
"İnsan bir öper, sarılır gitmeden önce. Tam tersine azar yiyorum."
İçi yumuşasa da "Kızdırma o zaman beni?" Diye söyledi o da kaşlarını çatarak. Jungkook hiç oralı olmamış, başını tekrar koltuğa yatırarak bakışlarını tavana çıkartmıştı.
"Kaçta dönersin."
"Altıda bitiyor dersim."
"İyi, toplarım ben sen gelene kadar merak etme."
Cümlesinin ardından sırtını bana dönerek yatmaya devam ettiğinde derin bir nefes verdi. Kaç yıl geçmişti, ama şu çocukluklukları hala aynıydı. Hoşlanmadığından değildi, hatta sevimli geliyordu. Bu hallerini gördüğünde yanaklarından tutup kırıştırdığı burnunu ısırası geliyordu her zaman, ama hiçbir zaman bunu yapamamıştı. O an fark etti, artık her şeyin ne kadar da farklı olduğu o an kafasına dank etmişti.
Koşa koşa yanına gittiğinde yüzüne doğru eğilmiş, Jungkook'sa hareketlenmeyi hissederek kapatmış olduğu gözlerini açmıştı. Beklemeden yanaklarını tutup sıkıştırdığında büyüğü "Taehyung ya!" Diye söylenirken burnunu da ısırıverdi. Ardından ısırdığı yere küçük bir öpücük kondurup gülümsediğine ellerini de çekmişti. Kocaman açtığı gözleri ve araladığı dudaklarıyla şaşkınca bakması sesli bir kahkaha atmasına neden olduğunda, ne olduğunu anlayamadığı o iki saniyede büyük eller belini buldu. Kendisini hemen ardından büyüğünün üzerinde bulduğunda, alttan sırıtarak bakan bakışların karşısında şimdi o şaşkındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Naive | taekook
FanficKim Taehyung, evlat edinildiği aileye ilk geldiğinde daha on dört yaşındaydı, ailenin tek çocuğu olan Jeon Jungkook ise on dokuz. kth&jjk Slowburn