•Kalanlar•

3.3K 363 126
                                    














Jeon Jungkook, ilk defa geldiği bu mekanda kararlı adımları ve özgüvenli duruşuyla kalabalığı yarıp geçerken yüzünde ve vücudunda gezinen gözlerin, gördüğü ilginin tamamen farkındaydı. Yine de mimik oynatmamış, en yakın arkadaşının oturduğu bar taburesinin hemen yanına otururken öylesine bir selam vermişti. Jimin, her zaman olduğu gibi Jungkook'a elini kaldırıp küçük bir baş hareketiyle karşılık verirken önündeki içkiyi tek hamlede bitirmiş, sanki içtiği suymuş gibi rahatça arkadaşına dönmüştü ki yargılayıcı bakışlar anında savunma yapmasına neden olmuştu.

"Ne var? Bugün içeceğiz demiştik zaten?"

Jungkook göz devirmekle yetindi, Jimin'e çoktan alışmıştı fakat onun kadar dağıtamayacağını bildiğinden basit bir kokteyl söylemiş, sonrasında ise sarışından alaylı bir "Yanında su da ister misin küçük kız?" Cümlesini işitmişti. Kafasını iki yana sallasa da gülmüş, böylelikle sıradan muhabbetlerini yapmaya başlamışlardı.

Jimin, konuşmalarının beşinci dakikasında arkadaşındaki garipliği fark etse de yaklaşık bir yarım saat sonra, Jungkook güldükleri bir şeyden hemen sonra kalabalığa bakıp düşüncelerinde kaybolduğunda "Bir şey olmuş sana." Diye konuşmuştu. Diğeriyse duraksamasının yanında omzunu silkmekle yetindi.

"Bir şey olduğu yok."

Sarışın güldü, samimi bir gülüş olsa da uyarıcıydı da. "Konuşsana Jungkookie..." derken sesi alaylıydı, hafiften iyi olmuştu ama bu her zamanki hali olduğundan pek bir şey fark etmiyordu. "Tüm gün seni bekleyemeyiz."

Jungkook derin bir nefes alırken biliyordu ki arkadaşı bu işin peşini bırakmazdı, bu yüzden akışına bırakmaya karar verdi.

"Taehyung..." diye başladı önündeki bardakla oynarken. "Beni sinir etti yine."

Jimin öyle bir gülümsemişti ki gözleri yok olurken diğeri sadece homurdandı, hızını alamayıp "Gülüp durmasana," diye arkadaşına sitem etmişti.

"Çiçek gibi çocuk sana yine ne yapmış olabilir ki?"

Jungkook'un iyiden iyiye kaşları çatıldı, o da biliyordu küçüğünün çiçek gibi olduğunu. Yine de istediği zaman fazlasıyla hırçın olabiliyordu ve bu halleri Jungkook'u sinir etmekten çok başka şeyler de yapıyordu, işte gerçek öfkesi de bu midesinde hissettiği darbelerin ne olduğunu bilmiyor, daha kötüsü ise biliyor oluşuydu.

"Kavga ettik çıkarken," diye konuştu homurdanır gibi. "Odasına girdiğimde o da hazırlanıyordu, nereye gittiğini sordum. Cevabı neydi dersin? 'Dışarı' Hah! Hadi canım!"

Jimin artık alıştığı manzarayı sessizce dinlemeyi tercih etti, biliyordu ki sözleri yerine gitmiyordu.

"Neyse ben bunu biraz sıkıştırdım tabii."

Çünkü giydiği beyaz gömlek ve hafif bol kumaş pantolonla o kadar güzel gözüküyordu ki Jungkook ince belinden, şekillendirip geriye attığı ve iyice büyüdüğünü belli eden siyah saçlarından ve zarif ellerindeki aksesuarlardan gözlerini alamamıştı. O yüzden elbetteki sorgulayacaktı, haklıydı ona göre.

Aklına gelen görüntüyle küçük bir es verse de kafasını iki yana sallayıp tanıdık sinirle konuşmasına devam etti. "Sonra öğrendim ki Baekhyun denen o çocukla buluşmaya gidecekmiş." Hararetle konuştuğunda arkadaşına dönüp benzer tepkileri yüzünde görmeyi beklese de Jimin'in 'ee, ne var bunda?' yüz ifadesi iyice öfkelenmesine sebep olduğundan oflayıp yüzünü avuçlarıyla kapatmıştı. Arkadaşı ise önündeki sahneyi sorgulamaya gerek bile duymadan farklı bir yoldan ilerlemeyi tercih etti.

Naive | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin