"Beni seviyor mu dersin?" Diye sordu arkadaşına esmer, içten içe bildiği soruyu cevabı hoşuna gittiği için ortaya sermişti tekrar."Seviyor tabiki," diye cevapladı Hoseok, sanki son iki saattir tüm yaşananları tekrar tekrar konuşmamışlar gibi. "Sevgi ne ki, aşık işte sana. Ben biliyordum zaten."
"O zaman neden bu kadar uzun sürdü fark etmesi?"
"Yeni fark ettiğini kim söyledi?"
Hoseok saçlarını geriye tarayıp sırıttığında, Taehyung cevap verememişti. Dudaklarını büküp önündeki soğuk kahvenin pipetiyle oynarken düşünceliydi, Jungkook'la oturup doğru düzgün konuşsa her şey düzelirdi belki ama işler yine eskisinden ileri gitmiyordu.
Öpüştükleri günün üzerinden üç gün geçmişti. Taehyung o sahneyi düşündükçe hâlâ dudakları yanıyor gibi hissediyordu, hızlanan kalp atışları ve aptal aptal sırıtmasından bahsetmiyordu bile. Araları iyiydi, zaten araları her zaman iyiydi. Değişen tek şey her gece birlikte uyumalarıydı sanırım, normalde de arada bu olsa da Jungkook'un aralıksız üç gece yanına gelip kıvrılması bir artıydı belki de. Hiçbir şey söylemiyor, sadece bedenini kolları arasına alıp ona sarılarak uyuyordu ve Taehyung'un bununla kesinlikle bir sorunu yoktu.
Bu hafta dersleri yoğun olduğundan kendisi de evde pek bulunamıyordu, belki de bundandı. Yine de geceleri sıcaklığını hissetmeye, yastığı yerine Jungkook'un sert bedenine sarılmaya alışmıştı bile. Bu yüzden mutsuz sayılmazdı, sadece hâlâ bekliyormuş gibi hissediyordu ve bu onu içten içe rahatsız etmeye yetiyordu işte.
Hoseok'la biraz daha vakit geçirdi, ardından direkt eve gitmeye karar vermişti çünkü Jungkook'u evde bulabileceğini umuyordu. Dilediği gibi olmuştu da, eve adım attığı an güzel bir yemek kokusu burnunu vurmuş, karnının guruldamasına sebep olmuştu.
Kendisine seslenen büyüğüne karşılık verip mutfağa doğru ilerlediğinde, hâlâ içinde bulunduğu takım elbisesiyle yemek yapan Jungkook kalbini hızlandırmış, karşısındaki manzarayı izlerken istemsizce kapının pervazına yaslanmasına neden olmuştu. Ceketi kim bilir neredeydi, gömleğinin birkaç düğmesini açmış, yine de ucunu pantolonundan çıkartmadığından ince belini ortaya sermişti. Kollarına kadar kıvırdığı kumaş parçasından gözüken dövmeleri, daha yeni renklendirdiğinden capcanlı duruyordu ve Taehyung titrek bir nefes aldı. Büyüğü eğilip fırına bakmadan önce kendisinde kısa bir bakış atmış, ardından "Naber?" Diye sormuştu.
"İyi, erkencisin."
"Bugün paçamı kurtarabildim diyelim."
Kıkırdadığında, Jungkook'un bakışları gülüşüyle tekrar kendisine dönmüştü. Bu durum kendisinin de duraksamasına sebep olduğunda ise Jungkook gözlerini üzerinden ayırmadan gülümsemiş, "Gelsene." diye konuşmuştu.
Taehyung sanki o bir mıknatısmış gibi yaklaştı büyüğüne istediği gibi, ardından belinde hissettiği ani tutuş kalçasının tezgaha yaslanmasına neden olmuştu. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı, tam o anda büyüğünün sırıtışını yakaladı. Kollarından biri tezgaha tutunup bedenini gövdesiyle arasına sıkıştırırken diğer eli hemen yanlarındaki çekmeceden bir şey aldıktan sonra tezgahın üzerindeki sosa daldırdığı tatlı kaşığını esmerin dudakları arasına götürmüştü.
Taehyung sorgulamadan ağzına yayılan güzel tada gülümsedi, yakınlıkları kalp atışlarını hızlandırsa da belli etmemeye çalışıyordu. "Nasıl?" Diye sordu Jungkook, gözlerindeki beklenti dolu bakış esmeri güldürmüştü. "Çok güzel, ne için bu?"
Büyük olan aralarındaki mesafeyi biraz daha kısaltarak kaşığı tezgaha koymuş, ardından iki kolunu da esmerin beline sarıp bedenini kendisine çekmişti. Mutlu gözüküyordu, Jungkook çok nadir bu kadar neşe dolu olurdu Taehyung'a göre, genel olarak stresli bir hayatı olmasındandı belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Naive | taekook
Fiksi PenggemarKim Taehyung, evlat edinildiği aileye ilk geldiğinde daha on dört yaşındaydı, ailenin tek çocuğu olan Jeon Jungkook ise on dokuz. kth&jjk Slowburn