10

8.8K 870 329
                                    

Selaaam yorumlarınızı bekliyorum🌸

☁️☁️☁️

Jungkook arabayı binanın önünde park ettiğinde birkaç dakikalık garip bir sessizlik oluştu aramızda. Dün konuştuğumuz gibi motoruyla gelmek yerine bir arkadaşının arabasını ödünç almıştı ve ben, yanındaki koltukta rahatsızca kıpırdanırken o da direksiyonun üzerinde gergin bir ritim tutturmuştu parmaklarıyla. İkimizin de söylemek istediği şeyler olduğunun ama söyleyemediğimizin farkındaydım ve en kötüsü Jungkook'un bana kızgın olduğunu biliyordum.

Bu akşam hiçte planlandığımız gibi gitmemişti. Başlarda her şey iyiydi. Yoongi hyung ve Jimin'e sürpriz yapmış, garip bakışları altında masalarına kurularak başbaşa yemeyi planladıkları yemeğe ortak olmuştuk. Jimin'in uyaran bakışları sağ olsun Yoongi hyung bizi kovma isteğini bastırarak dişlerinin arasından onlara katılmamızı mırıldanarak incelik göstermişti.

Buraya kadar her şey normaldi.

Ta ki geçen sene birkaç haftalığına takıldığım çocuk masamıza gelip tıpkı bizim gibi teklifsizce kendine bir sandalye çekene kadar. Minsung fazlasıyla flörtöz bir insandı ve Dojoon'dan ayrıldığımı duyduğunu söyleyerek tekrar görüşmemiz için üstü kapalı imalarda bulunmuştu. O andan sonrası ise tam bir felaketti. Jungkook, Minsung onu aramamı söyleyerek masadan kalkana kadar korkunç bakışlarını üzerimizden çekmemiş, sonra da benimle anlaşma dışı bir yemeğe çıkmak isteyen o değilmiş gibi bütün gece telefonuyla uğraşıp durmuştu. Yoongi hyung bile gerginliği azaltmak için çabalamış ama sonuç alamamıştı. Jungkook, durmadan biriyle mesajlaşırken üçümüz manasız şeyler konuşarak konudan konuya atlamıştık.

Şimdi de bir şey söylemeye niyeti olmadığını anlayarak emniyet kemerimi çözdüm ve "Güzel bir akşamdı." Dedim kapının koluna uzanırken. Güzel bir akşam olmadığını ikimiz de biliyorduk oysa. "Görüşürüz, Jungkook."

Ancak daha kapıyı açamadan onun sesini duydum.

"Bir şey unutmadın mı?" Dedi duygudan yoksun bir ses tonuyla. Dönüp ona baktığımda ise devam etti. "Beni öpeceğini söylemiştin."

"Ah! Aklımdan çıkmış."

Tamamen yalandı. Aklımdaki tek şey buydu ama onu öpmemi istemeyeceğini düşünmüştüm çünkü söylediğim gibi bana kızgındı.

"Hatırlamış oldun." Dedi yine aynı ses tonuyla ve arkasına yaslanarak oturduğu yerde bacaklarını araladı. Bense öylece durmuş neyi ima ettiğini anlamaya çalışıyordum ki, "Kucakta." Dedi bu seferde. "Sanırım bunu söylediğimi de unuttun."

Pekala.

Benimle bu ses tonuyla konuşmasından hoşlanmamalıydım belki de ama keskin bakışları ve otoriter sesiyle fazlasıyla çekici görünüyordu.
Ve, evet ona aklını uçuracağımı söylerken ciddiydim. İstediği buysa ben de fazlasıyla itaatkar olabilirdim. Üzerimde oldukça rahat bol bir kumaş pantolon ve eteklerini pantolonun içine sıkıştırdığım yine fazlasıyla rahat bir gömlek vardı. Yani kucağında istediği pozisyonda, istediği şekilde onu öpebilir ve fazla geniş olmayan alana rağmen aklını uçuracak şeyler yapabilirdim.

O yüzden kucağına tırmanırken tereddüt etmedim. Jungkook da kemikli ellerini kalçalarıma koyup beni öne doğru kaydırarak tam olarak kasıklarının üzerine oturturken tereddüt etmedi.

"Merhaba," diye fısıldadım dudaklarının üzerine. Elimi usulca yanağına koydum ve sert çene kemiği boyunca okşadım. Çok güzel bir yüzü vardı. Gerçekten. İnsanların neden onun için çıldırdığını bu kadar yakınken daha iyi anlayabiliyordum.

moth to a flame : taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin