38

6.8K 597 126
                                    

selaaaam, nasılsınız? oylarınız ve yorumlarınız için teşekkür ederim💜 sınıra +250 diyelim bu sefer. öpüyorum kocaman

☁️☁️☁️


Daha önce hayatıma giren hiç kimsenin Jungkook kadar büyük bir etkisi olmamıştı üzerimde. Onu gördüğüm ilk andan beri beni ona çeken görünmez bağ bir yana, hayatıma girdikten sonra yaptığı ve hissettirdiği her şeyle benim için tek ve biricik olmayı başarmıştı.

Birini gerçekten sevmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenmiştim öncelikle. Saf, katıksız ve beklentisiz aşkın.

Sonra ise aşık olduğun kişinin acımasız bir armağanı olan kalp ağrısı vardı. Nefesin kesiliyormuş, dünya başına yıkılıyormuş ya da birazdan ölüp gidecekmişsin gibi bir acı.

Hayal kırıklığı.

Öfke.

Nefret.

Ve sonra yine aşk.

Ne olursa olsun onu sevmeye devam edeceğim diyordum kendime mesela. Sabahları gözümü açar açmaz zihnimde beliren ilk düşünce bu oluyordu. Rüyalarımın ve ruhumun yegane sahibi o. Onu sevmekten vazgeçemem. Gün ortalarına doğru ise ona öfkeleniyor, yaptığı şeyler teker teker zihnime doluşurken öfkem nefrete dönüşüyor, yakıp kavuruyordu tenimi.

Ama ne olursa olsun gece olduğunda ona aşık bir adam olarak giriyordum yatağa. Aşık, özlemiş, çaresiz...

Şimdi de o, yakasını sıkı sıkıya kavrayan ellerimi tutmuş, ona birini nasıl seveceğini öğretmem için yeni bir anlaşma teklif ederken tüm duygularım birbirine girmişti. Bana öyle güzel bakıyordu ki unutuyordum her şeyi bir anda. Ta ki gözlerini benden çekene kadar. O zaman içimdeki yangın tekrar harlanıyor, Jungkook'u bir güzel dövmek istiyordun. Tıpkı bir anda Busan'a gittiği zaman yapmak istediğim gibi. Yoongi hyung maddi kaygıları olduğunu söylemeseydi muhtemelen ilk otobüsle oraya gider, suratını yumrukladıktan sonra geri dönerdim. Her şeyi batırmıştı. Üstelik bunu yaptığı yetmiyormuş gibi çekip gitmişti bir anda.

"Sen- ne?" Dedim bir kez daha hayretle. Sesim titriyordu ve kalp ritmim o kadar çok hızlanmıltı ki göğsümü bir tokmak gibi dövüyordu.

Jungkook ise benim şaşkınlığıma tezat oluşturacak kadar yumuşak ve dingin bakan gözleriyle yüzümün her bir köşesini inceledikten sonra, "beni sev." Dedi kısık sesle. "Ve ben de birini doğru şekilde nasıl seveceğimi öğreneyim senden."

Yakasını bıraktım. Bir adım geri çekildiğimde alt dudağım titrekçe aşağı doğru bükülmüştü. Kalbim teklifini kabul etmeye fazlasıyla hevesliyken mantığım bir kez daha beni uyarmaya çalışıyordu ama ben biliyordum ki Jungkook'a karşı ne zaman mantığımı dinlesem pek çok şeyden mahrum kalıyordum.

"Sen sevmeyi bilmiyor değilsin, Jungkook. Hatta inan bana, kimse senin kadar güzel sevemez." Tamamen dürüsttüm. Jungkook tanıdığım en tutkulu adamdı. Yaptığı her şeyi tüm şevkiyle yapıyor ve hakkını veriyordu. Aşık olmak da bunlardan biriydi. "Senin aşka ulaşma şeklin yanlış." Diyerek devam ettim. "Ve birini elinde tutabilmek için izlediğin yol tamamen hastalıklı."

"Daha önce kimse için çabaladım. Sen bir ilktin ve ben batırdım."

"Evet, kesinlikle batırdın."

"O zaman ikinci bir şans ver bana."

Yüzüme öyle bir bakıyordu ki her şey unutmak, ona uzanmak, kokusunu solurken göğsümü göğsüne yaslayıp onu öpmek, öpmek ve öpmek istiyordum.

"Hak ettiğini düşünüyor musun?"

Elini saçlarının arasından geçirdi. Bütün geceyi yollarda geçirdiği için fazlasıyla uykusuz ve yorgun görünüyordu. Kolundan tutup onu evime götürmek, koynuma sokup orada uyutmak istiyordum. Kaşlarını bile sevip okşamak hatta. Yüzünün her köşesini öperken seni seviyorum diye fısıldamak ve ona bu kadar çaresizce aşık olduğum için kendime daha fazla kızmamak.

moth to a flame : taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin