10. Bölüm : Rus mu?

2.5K 127 24
                                    

^Yazardan^

Genç adam nefesinin kesildiğini hissetti.
Yılların özlemini şimdi iliklerine kadar hissediyordu.

Dudaklarında buruk bir gülümseme oluştu.

Kendine lanet etti.

Sırf babası yüzünden kardeşim dediği insanı, cani bir aileyle yanlız bırakmıştı.

Kim bilir ne acılar çekmişti bu yaşına kadar.
Kendini onun yerine koyduğu zaman bir kere daha lanet etti.

Onun yanında olup, onu bırakmamalıydı.

Genç kız gördüğü surat ile dumura uğrarken, karşısındaki adam ona doğru bir adım attı.

"Çiselim..." Hızla ayağa kalktı genç kız. Buradan gitmeliydi. Onun yanında olmamalıydı. Ona tekrara güvenmemeliydi.

"Senin ne işin var burada?!" Defne'nin karşısındaki Yağız'a bağırarak söylediği cümleler, Yağız'ın kaşlarını çalmasına sebep oldu.

"Beni istemiyor musun?" Diye sordu. Yağız'ın gözlerinde geçen hayal kırıklığını Defne iliklerine kadar hissetmişti.

Ama aldırış etmedi. O onu tek başına bırakıp, giderken içi sızlamadı diye düşündü Defne.

"Beni bırakıp giden birini neden isteyeyim ki?" Diyerek arkasını döndü.

Buradan hemen gitmek istiyordu. Tam bir adım atmıştı ki Yağız kolundan tutarak kendisine çevirdi.

Tabii çevirmek denirse.

Defne Yağız'ın göğsüne sert bir şekilde çarparken, Yağız diğer elini Defne'nin beline çoktan sarmıştı bile.

"Bırak beni!" Diyerek çırpınmaya başladı Defne. Yağız zorlansa da bırakmadı.

"Birazcık konuşalım. Lütfen. Senin sarılmana ihtiyacım var..." Defne histerik bir gülüş attı.

"Benim sana ihtiyacım olduğu zaman neredeydin?" Diye sordu Defne. "Dur bekle ben cevaplıyım. Almanya'daydın. Şimdi geldiği gibi geri git. Sen benim için silindin Yağız. Sen benim için bittin. Senin gibi bir kardeşim yok benim, anla bunu!"

^Defne^

Merkezin tam ortalarına doğru ilerlediği farkettiğimde durdum.

Nefes nefese kalmış bir şekilde gördüğüm ilk kaldırıma oturdum.

Çok zordu...

Çok çok zordu. Yıllar sonra onu görüp, sımsıkı sarılamamak çok zordu...

Hayat neden bu kadar acımasız olmak zorundaydı ki?

Yanımda bir hareketlilik hissedince, hızla yan tarafa döndüm.

Tanımadığım biri yanıma oturmuştu.

Gözleriyle beni sürerken bende aynı şekilde onu süzdüm.

Hassiktir!

Lan bu Türk değildi. Yani olmazdı. Yabancıya benziyordu.

(Bu şekilde yazanlar Rusça olacak haberiniz olsun)

"Sen de kimsin?" O anlık ağzımdan çıkan şeyle, elim direk ağzıma gitmişti.

O nasıl bir soruydu öyle?

"Selam. Ancak, dediğin şeyi anlamadım." Galiba Rustu.

"Kardeş yanlış anlama ama, ne yazık ki bende seni anlayamıyorum." Diyerek elimi omzuna koyup, sıktım.

"Hadi Allah'a emanet." Diyerek ayağa kalkmıştım. Tabii oda benimle beraber kalktı.

Bu çocuk kafamı yerine getirmişti. Moralim düzelmişti.

Adım attığım gibi durdurulmamla, koluma tutan kişiye döndüm.

"Tamam bekle, ben şimdi türkçe çeviriyi açıyorum." Kafamı ne diyon anlamında salladığımda güldü.

Cebinden telefonunu çıkarıp birşeyler yazdı ve daha sonra bana gösterdi.

"Türkiye'ye yeni geldim. Taksim'e gidecektim ancak kayboldum. Daha sonra ise seni ağlarken gördüm. Bir sorunun varsa yardım edebilirim. Ancak sende bana yardım edebilir misin?" Sormamıştım ama neyse.

Telefonunu alıp bende aklımdan geçeni yazıp ona gösterdim.

"Kardeşim kusura bakma. Benim derdim bana yetiyor. Şurada bir tane otel var git orada kal. Aklıma fazla birşey gelmiyor. Şimdi izninle gideceğim."

Yazdığım şeye gülüp, cebinden bir kart çıkardı.

Kartta adı soyadı ve cep telefonu vardı.

Ben daha birşey diyemeden kartı eşofmanımın cebine sokup, ilerlemeye başladı.

Allahım, bütün deliler beni mi bulurdu?

^^^

~Selaam.

~Bölüm yine kısa oldu farkındayım ama diğer bölümü yarın atacağım için bunu kısa yazmak zorunda kaldım.

~Bir sonraki bölümde artık herşey başlıyor.

~Şimdiden hazırlıklı olun.

~✔💪

(Çisel Yağız'ın Defne'ye sesleniş şekli)

Biz Farklıyız | AbilerimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin