-Yazardan-
Defne elindeki kahve bardağıyla odasında film izlerken, çıkan kaostan haberi yoktu.
Baran, Karan'ların evini basmıştı bile. Hepsini tehdit etmiş, ve Defne'yi asla göremeyeceklerini dile getirmişti.
Şimdi ise arabadan açtığı şarkı ile, Defne'yi almaya gidiyordu.
Tabii takip edildiğini bilmeden.
Mirza kesindi bu sefer. Vermeyecekti kız kardeşini Baran'a.
Alacaktı yanına. Herşeyi unutmasını sağlayıp, mükemmel bir hayat sunacaktı önüne.
Ama Defne isteyecek miydi?
Asıl soru bu olmalıydı bence.
Ares mutluydu.
Sonunda diye geçiriyordu içinden.
Sonunda kardeşim bu cehennemden kurtuluyor diyordu kendi kendine.
İrem?
İrem, mahvolmuştu...
Odasına çekilmiş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
O ister miydi böyle birşey olmasını?
Küçücüktü... Nereden bilebilirdi ki sırf bir meyve suyu yüzünden ablası diye gördüğü kişinin yıllarca şiddet göreceğini.
Oda istemezdi...
Oda masumdu bu hikâyede.
Ama neden kendini suçlu hissediyordu ki?
Annesi yüzünden mi?
Babası yüzünden mi?
Yoksa abileri olacak o şerefsizler yüzünden mi?
Kim yüzünden olursa olsun, suçlu hissediyordu kendini işte.
Suçlu hissediyordu...
-Defne'-
"Askım bak neden Harry'i sevmiyorsun bilmiyorum ama, sadece bir kere izle. Bayılacaksın vallahi!"
"Ya Defne bıraksana beni! Alla Alla!" Cansu'nun çığlıyla kaşlarımı çatarak kafasına vurdum bir tane.
"Yürü nereye gidersen git be! İnsafsız!" Diyerek Harry'me geri döndüm. Şuan Azkaban Tutsağındaydım.
Harry'im bu bölümde ekstra ekstra yakışıklıydı.
Ah üzümlü Harry'im!
Hatta Potter serisini bilmem kaçıncı izleyişimdi, ama izledikçe daha çok izleyişim geliyordu.
Alışkanlık olmuştu işte.
Hermione ile Harry'nin zamanda yolculuk yapacağı sahne tam gelmişken, kapının çalmasıyla filmi durdurdum.
Ne var yani meraklı olduysam. Herkesin kanında biraz da olsa merak vardır sonuçta.
Cansu'nun kapıyı açmasıyla, bende ayağa kalktım.
Yarım saattir film izliyordum sonuçta. Susamıştım.
"Buyurun, kime bakmıştınız?" Elimdeki sürahiyi kenara bırakıp, suyu ağzıma götürmüşken duyduğum tok sesle bardağı kenara koyup kapıya ilerlemiştim.
"Defne Karan'a bakmıştım. Kendisini çağırabilir misiniz?" Sesi çok fazla sertti. Acaba zorlayarak mı konuşuyordu.
Kapının önüne geldiğimde, karşımdaki 30'lu yaşlarındaki adam bir süre beni süzdü.
Çok mu açık giyinmiştim acaba?
"Öhm. Gelme sebebinizi öğrenebilir miyim?" Diyerek dikkatini üzerime çektim.
Cevap vermek yerine elini uzatarak, gülümsedi.
"Baran Kenan. Seni almaya gelm-" Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarparken, arkadan gelen ses korkumu iki katına çıkarmıştı.
"Sen hiçkimseyi almıyorsun!" Mirza abinin sesi ile gerileyip, kapıdan uzak bir yere geçtim.
Belki kendimi böyle koruyabilirdim. Onlardan uzak yerlerde...
"Defne sen çantanı hazırla. Ben hemen geleceğim." Diyerek gülümsedi Baran Kenan.
Soy adıyla seslenmek alışkanlık olmuştu bende.
Neden onun gülümsemesine karşılık vermemi söylüyordu içimdeki ses?
Ona güvenmeli miydim ki?
Hiç sanmıyorum.
O an ikisinden kaçmak için, odama gitmeye çalıştığımda kolumdan tutulup bir bedenin arkasına saklanmam bir olmuştu.
"O seninle hiçbir yere gelmeyecek Kenan! Şimdi siktir olup git buradan! Sana verecek kardeşim yok benim!" Arkasında kaldığım bedenin sahibi Mirza'ydı.
Amacı neydi bilmiyorum ama tek bildiğim şey, onun yaşadığım şeyden sonra asla abim olmadığı gerçeğiydi.
"Ben senin kardeşin değilim." Fısıltıyla söylediğim cümleden sonra Mirza arkasına dönüp bana baktı.
"Sen benim kardeşimsin Defne. Bak buradan gittikten sonra sana herşeyi anlatacağım söz! Ama yeterki bizimle, benimle gel." Cümlesini bitirdikten sonra elini elime kenetliyip, kapıya doğru yürümeye başlamıştı.
Baran Kenan'ın burada olma cesaretiyle, elimi sert bir şekilde elinden çekip Baran Kenan'ın arkasına geçmiştim.
Neden böyle birşey yapmıştım bilmiyorum ama, bildiğim tek şey bu adama deli gibi güvendiğimdi...
*
Part 2 hemeen geliyoor!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz Farklıyız | Abilerim
FanfictionKlasik yeni ailem yok. Aksiyonlarla dolu, gizli sırların olduğu ve herkesin beğeneceği türden bir abilerim kitabı. Bu kitapta birbirinden nefret eden iki kız yok. Bu kitapta, birbirine sıkıca bağlı olan iki kız var. Defne ve İrem. Onların hayatına...