"Doyoung?" İçeriden ses gelmeyince kapıyı birkaç kez daha tıklattım. "Camdan kaçmış olabilir mi?" Omzumun üstünden arkamda dikilen adama ters bir bakış attım. Sinir bozucu bir şekilde gülümseyerek yanımdan ayrıldı.
Biz konuşurken yanımıza gelmişti ve normalde iyi idare ettiğim durum o, geldikten sonra aleyhime işlemişti. Beni tanıdığı için yalan söyleyip söylemediğimi anlayabiliyordu bu yüzden cevap veremediğim sorular sormuştu ve ben köşeye sıkışmıştım.
Anahtarın çevrilme sesini duyunca bir adım geriye çekildim. Doyoung kapıyı birazcık aralayarak sadece başını dışarıya çıkardı. "Haruto artık evimize gidebilir miyiz?" Konuşurken titreyen dudakları ve dolmuş gözleri canımı acıtmaya yetmiyormuş gibi kırılgan bir sesle sorduğu soru karşısında yutkundum. Bu görüntü karşısında kalbim kırılmıştı.
Kapıyı biraz daha açarak odaya girdim ve arkamdan kapatıp kilitledim. "Neredeydin?" Sorusuna cevap vermek istemedim. Bilmeye hakkı vardı ama onu korkutmak istemiyordum bu yüzden konuşmak yerine kollarımı etrafına doladım.
Çok geçmeden o da ince kollarını belime sardığında "Mahiro, benim kim olduğumu biliyor." dedi. Bunu zaten öğrendiğimi söylemedim. Eğer bildiğini bilseydim ikisini aynı evde asla yalnız bırakmazdım.
"Sana zarar verdi mi?" Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Zarar vermiş olmasa da korkuttuğu kesindi. "Biraz ormanda yürüyelim mi?" Kollarını sıkılaştırıp kafasını göğsüme bastırdı. "Hayır, beni takip ettiklerini söyledi bu yüzden istemiyorum. Lütfen eve dönelim."
Dönemezdik bir anlaşma yapmıştım.
Bedenimi ondan uzaklaştırdım. "Hadi Doyoung." Üzgün yüzünü görmeye dayanamadığım için arkamı dönüp kapının kilidini açtım ve odadan çıktım.
Onun hemen arkamdan geldiğini adım seslerinden dolayı biliyordum.Mahiro ile karşılaşmadan evden çıktıktan sonra daha rahat hissetsin diye Doyoung'ın elini tuttum. Bedenini bana yaklaştırması birlikte ilk kez gezdiğimiz zamanları hatırlamama neden olurken gülümsedim.
Ormana girene kadar etrafına bakınıp durduğu için "Sorun yok," dedim. "Bizi takip etmiyorlar." Çünkü bize bir gün vermelerini istedim.
Bunu söylediğimde elimi bırakarak önümden ilerlemeye başladı. Arada bir durup çiçekleri inceliyordu ve sonra arkasını dönerek gelip gelmediğimi kontrol edip yürümeye devam ediyordu.
Tek bir sözüme bu kadar güveniyor olması hem iyi hem de kötü hissettiriyordu. Her şey ters giderse diye ona hislerimi itiraf etmem gerektiğinin farkındaydım bu yüzden ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
Mavi renkli bir çiçeği incelemek için durduğunda ona yetişmiştim. "Doyoung," Devam etmem için mırıldandı. "Sana bir şey itiraf edeceğim."
Tüm ilgisini bana vererek çiçeği net görebilmek için eğdiği bedenini düzeltti. "Dinliyorum." Beni reddedetmeyecekti ama karşılık verme zorunluluğu hissetmesini de istemiyordum.
"Senden hoşlanıyorum. Herhangi bir şey söylemeni ya da yapmanı istemiyorum sadece daha sonra pişmanlık duymamak için hemen itiraf etmek istedim." İfadesiz bir yüzle öylece bana bakmaya devam ettiğinde yanından hızlı adımlarla geçip giderken "Her neyse," dedim. "Söylediklerimi boşver. Bak şurada biraz açık alan var oraya oturabiliriz."
Arkamdan gelip gelmediğine bakmadan bahsettiğim yere doğru ilerledim.
Avuç içlerim terliyordu ve düzgün adım atmaya çalışsam da titreyen bacaklarım bana ihanet ediyordu, kulaklarım ise kalbimin sesi yüzünden ne kuşların cıvıltısını ne de adımı seslenen Doyoung'ı duyamıyordu.
###
çok sürpriz sonlu jxlskx
kovaladıkça kaçan ateş böceğim misin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
free hugs, doruto
Fanfiction"İhtiyacınız olan her an bana sarılabilirsiniz, Efendim." doruto/hayoung/harubby #1 hayoung -07.06.22