²🦋

164 16 25
                                    

"Getirildiğin çevreyi hatırlıyor musun?" Bildiğim kadarıyla hafızaları gayet iyiydi ve çevrelerindeki en ufak ayrıntılara bile dikkat ediyorlardı ki az önce eve çıkarken sürekli çevresine bakınmasından dolayı bunun doğruluğuna inanıyordum. Çevredeki bazı detaylar-tabela, site adı gibi- belki yaşadığı yeri bulmamda yardımcı olurdu.

Dudaklarını büzüp başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Hayır, etrafıma hiç dikkat etmemiştim." Tamam, belki de bahsedilen iyi hafıza özellikleri bir yalandı. "En ufak bir şey bile aklına gelirse söyle, tamam mı?"
"Tamam."

"Aç mısın?" Uzun bir yoldan geldiğini tahmin ediyordum, acıkmış olabilirdi. "Biraz." Ayağa kalkıp odanın çıkışına doğru ilerlerken "Takıl istediğin gibi." dedim. Mutfağa geçerken aklımdan bir sürü düşünce geçiyordu. Eğer onu satın alan kişi(ler) kaybolduğu için arama başlatırlarsa bir şekilde kamera kayıtlarından, mobeselerden gittiği yer tespit edilebilirdi ve evimde olduğu anlaşılırsa başım büyük belaya girerdi. Buraya kadar tek gelmiş olsa da onun dönmesini önleyip alıkoyduğumu düşünebilirlerdi bu yüzden en iyisi bir şeyler hatırlayamazsa en kısa süre içerisinde polise ihbarda bulunmamdı.

Dolaptan havuç ve yumurta alıp diğer malzemeleri de onlarla birlikte tezgaha koydum. Arkamdan buz dolabının kapanma sesi geldi hemen ardından da Doyoung yanımda durdu. "İzleyebilir miyim?" Birkaç mırıltı çıkartıp onu onayladım. Havuçları ince ince keserken "Mantar kalmamış sorun olur mu?" dedim. Daha yeni alışveriş yapmış olmama rağmen almak aklıma gelmemişti. "Olmaz." Dirseklerini tezgaha yaslayıp çenesini de avuç içlerine yerleştirdi böylece kafası bakış açıma girmişti ve ona böyle yukarıdan bakarken -açıdan dolayı- yanakları biraz tombul gözükmüş, kirpikleride ön plana çıkmıştı. Fazla güzel duruyordu.

"Neden kesmiyorsun?" Başını kaldırıp aniden bana bakınca bir an ne diyeceğimi bilemedim ve cevap verecekmiş gibi birkaç kez ağzımı açıp kapattım. Kesmeyi bıraktığımı bile fark etmemiştim. Tekrar yemek yapmaya odaklanmaya çalıştım. Fazla kusursuz duruyordu, üstelik normal bir insan olmadığını bilmek onu sürekli incelemek istememe neden oluyordu.

Her adımımda arkamda dolaşıp bilmediği her şeyi sorarak geçen zamamda sonunda çırptığım yumurtaları da tencereye döküp pişmeye bırakmıştım. "Bitti mi?" dedi merakla tencerenin içine bakarken. Yüzü yanmasın diye bileğinden tutup onu yavaşça geriye doğru çektim. "Henüz değil." Tencerenin kapağını kapattım.

Bir süre sessiz bekleyişin ardından hazırladığım yemeği önüne koymuştum. Fazla acıkmış olmalı ki ağzının yandığını belli eden sesler çıkarıp yüzünü buruştursada inatla soğumasını beklemeden yemeye devam ediyordu. Acı çeken haline daha fazla dayanamayıp çubukları elinden alıp yanına oturdum. "Neden üfleyerek yemiyorsun?" Pilav ve eti iki çubuğun arasına sıkıştırıp bir süre üfledim ve ağzına uzattım. Gözlerime baktıktan sonra ağzını açıp uzattıklarımı yedi. "Güzel olmuş mu?" Yemeği hızlı hızlı çiğnerken başını salladı. Yanakları şişince bebeğe benziyor ve olduğundan daha da sevimli gözüküyordu.

Bayılacağım sanırım.

°•°•°•°

"Doyoung, yatağın hazır!" İçeriye doğru seslendiğimde çok geçmeden salona gelmişti. Kapının önünde biraz durup hazırladığım yer yatağına baktı. Yüzünü buruşturarak yanıma ilerlerken, "Olmamış mı?" dedim ben de yatağa bakarak. Gayet iyiydi bence. "Olmuş."

"Senin için pijama getireceğim. Burada bekle." O koltuğa otururken odadan çıktım. Zayıf ve bana göre küçük bir bedeni vardı bu yüzden ipleri olan bir eşofman altı seçtim. Üst pijaması da alıp tekrar salona döndüm. "Bunlarla idare et." Yanıma gelip elimdekileri aldı ve birkaç adım geriye çekildi. "Yarın karakola gidebiliriz. Sana daha iyi yardımcı olacaklardır."

"İstemiyorum." Odadan çıktığım sırada söylediği şeyle geriye doğru birkaç adım attım. "Neden?" Omuzlarını silkip tekrar koltuğa oturdu. "Beni geri gönderecekler." Zaten istediğide bu değil miydi, kendisini alanlara geri dönmek. "Onlar için çalışmak istemiyor musun?" Bunu sorma nedenim 'onlar itaat etmekten memnun, bizim için çalışmak istiyorlar.' adlı açıklamaların yalan olup olmadığını anlamaktı.

"Kim için?"
"Seni alan-"
"Beni onlara geri vermeyecekler. Bakım Sahası'na geri gönderileceğim." Bakım Sahası'nın ne olduğunu bilmiyordum ama daha sonra sormak için erteledim. "Neden?"

Koltuğa oturduğunda ben de gidip yanına oturdum. "Üzerinden yirmi dört saat geçtiğinde eğer assistant'ını bulamazsan Merkezdekileri arıyorsun ve senin için yenisini daha uygun bir fiyatla gönderiyorlar. Kaçan, kaçtığı düşünülen assistant ise bulunduğunda Bakım Sahası'na gönderiliyor."

"Sen kaybolalı,"
"İki saat sonra ben kaybolalı bir gün olmuş olacak." Nasıl yani, gecenin bir yarısı mı göndermişlerdi onu gezmesi için? "Saat daha on iki. Şimdi gidip," kaçıncı kez olduğunu bilmediğim bir şekilde lafımı kesti. "Geri dönmediğim için çoktan elinde telefonla Merkezi aramak için bekliyordur." Ne olacaktı peki, sonsuza dek burada mı kalacaktı?

Bacaklarının üzerinde duran parkmaklarıyla oynamaya başladığını bakışlarını benden çekip oraya yönelttiğinde fark etmiştim. Bir süre ikimizde onun ellerini izledik. "Senin assistant'ın olabilirim." Dedikleriyle başım refleks olarak ona dönmüştü. "Ev işlerinde yardım ederim" bunu derken bakışları odada gezindi "ya da bir işte çalışıyorsan orada yardımcın olabilirim." heyecanlı bir şekilde bana dönerken "bunkara ihtiyacın yoksa arkadaşın da olabilirim." dedi.

"Hatta hepsini," bu sefer onun konuşmasını bölen ben oldum. "Ama para ödemedim ya polisler durumu anlarsa?" Omuzlarını silkti önemsiz bir şey demişim gibi. "Kimseye söylemezsen onlar da bilemez." Zengin olmadığım oturduğum yerden bile belliydi. Önce bina sakinleri sonra aynı mahallede yaşadığım insanlar onun assistant olduğunu anladıklarında beni şikayet edebilirlerdi. Sonuçta onlar gerçekten zengin insanların yanında oluyorlardı ve kayıp bir tanesini bulunca sahibinden,bu kelimeyi kullanmak hoşuma gitmese de başka ne diyebileceğimi bilemiyordum, para koparabileceklerini düşünebilirlerdi.

Para için ailesini satanlar varken komşularım -her ne kadar iyi insanlar olsalar da- beni ihbar etmek için bir saniye bile beklemezlerdi.
Açıkçası ne ceza olarak yüklü miktarda para ödeyebilirdim ne de yirmili yaşlarımı hapishanede geçirebilirdim.

"Yarın konuşalım." diyerek ayrıldım odadan. Bu gece çıkar bir yol bulmak için uzunca düşünecektim.

###

kurguyu boka çevirmeme duası

amin

bu arada birileri yalan söylüyor👀

bu kadar spoiler yeter gidiyorum

free hugs, dorutoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin