⁴🦋

136 12 15
                                    

"Nereye gidiyorsun?"

Sesini duyduğumda kapatmak üzere olduğum kapıyı geri açtım. "Dışarıda biraz işim var." Odanın önünde dikilmeyi bırakarak yanıma geldi. "Ben de gelebilir miyim?"

"Gelebilirsin." Heyecanlı bir şekilde gülümseyip yanıma geldi. Geldiği günden beri evden çıkmadığı için sıkılmış olmalıydı. Ayakkabılıktan kendi ayakkabılarını alıp giyindi. Evin kapısını kapattığımda birlikte binadan ayrıldık.

"Nereye gideceğiz?"
"Önce okuduğum üniversiteye gitmeliyiz sonra da biraz gezeriz." Bir şey söylemeden yanımda ilerlemeye devam etti. Bazen yanından geçtiğimiz insanların bakışları ona dönüyordu ve bu her seferinde aşırı gerilmeme neden oluyordu. Sanki herkes bir şekilde gerçeği biliyordu.

Kısa bir otobüs yolculuğunun ardından okuluma gelmiş. Bugün son teslim tarihinin geldiği ödevimi bölüm hocasına vermiş ve okuldan ayrılmıştık. Neyse ki her tipten ve tarzdan insanın bulunduğu okulda Doyoung pek dikkat çekmemişti.

Birçok dükkanın bulunduğu kalabalık bir caddeye geldiğimizde kaybolmaması için elini tuttum. Yüz ifadesinde bir değişiklik olmasa da parmaklarını elimin etrafına sıkıca dolamıştı.

"Senin için giyecek bir şeyler alalım." Bilindik bir markanın mağazasına girdik. Rahatça seçim yapsın diye parmaklarımı açarak elini serbest bıraksam da o, elimi bırakmadan, beni peşinde sürükleyerek mağazanın içinde ilerledi. Renkli sweatlerin olduğu reyonda durdu.

Sarı, yer yer pembe boyayla süslenmiş beyaz ve bir de kırmızı bir sweatshirt aldı. "Fazla mı oldu?" dediğinde sorusunu umursamadım. "Pantolon ve eşofman da alalım." Bu sefer benim önderliğimde ilerledik. Bedenine uygun birkaç pantolon ve eşofman takımını da aldı. "Hadi git hepsini dene." dediğimde şaşkın şaşkın baktı suratıma.

"Nerede deneyeceğim?" Bana dönük olan bedenini omuzlarına koyduğum ellerimle çevirerek kabinlerin olduğu tarafa döndürdüm. "Şurada."

Birkaç adım atıp benden uzaklaştı ama hemen sonra olduğu yerde durup üst bedenini bana doğru çevirdi. Bir elimi kaldırarak ilerlemesini anlatmak için öne doğru salladım. Dudaklarını birbirine bastırıp tekrar önüne döndü ve bu sefer benden birkaç metre uzağa gittikten sonra durdu. Arkasını dönmeden biraz öyle bekledi ve hemen sonra koşarak yanıma geldi. "Gitsene." dedim sırtına koyduğum elimle onu hafifçe ittirirken.

"Sen de gel." Yalvaran gözlerle bana döndü. "Lütfen." diye eklediğinde önden ilerlemeye başladım. Peşimden geldiğini gösteren ayakkabı sesini duyabiliyordum.

Boş bir kabinin kapısını açarak elimi içeriye doğru uzattım "Hadi gir." Göğsüne bastırdığı kıyafetlerle içeriye girip kapıyı kapattı. Uzun bir süre sonra kabinden çıktı. "Bu hariç hepsi oldu." Uzattığı pantolona baktım. "Büyük mü geldi?" Başını sallayarak onayladı beni. "Gidip diğer bedeni alayım."
"Hayır hayır, gerek yok. Yeterince pantolon var zaten." Onu dinlemeden gitmek istesem de beni rahat bırakmadı ve diğer seçtiği şeyleri alarak ayrıldık mağazadan.

"Neden tek başına kabinlerin olduğu yere gidemedin?" Sorumu umursamadan etrafına bakındı. "Vay, kadının saçlarına bak." Bakışlarımı yüzünden çekip hemen yanımızdan geçmek üzere olan kadının parlak, kızıl saçlarına baktım. "Soruma cevap ver." yine duymazdan geldi beni. "Ben de saçımı böyle boyatabilir miyim?"

Anlatmak istemiyorsa zorlamayacaktım. "Belki başka zaman."

###

ne yapacağım hakkında en ufak bi fikrim yok unuttum her şeui

mesela hangi mevsimdeler hatırlamıyorum ama artık sonbaharda falanlar

free hugs, dorutoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin