chase atlantic-you too
yakın zamanda içgüdülerimizin bizi bilinçdışı olarak kontrol ettiğini öğrenmiştim. terapilerim sırasında günlük hayatımı aşırı derecede etkilemeyen ufak ataklarım yüzünden bazı durumları ve bunların gelecekte yaşanabilme ihtimalini kabullenmekte çok fazla zorluk çekiyordum.
freud'un id, ego ve süpergo diye üçe ayırdığı temel kuramlar ile şekillenirdik. her zaman temel içgüdüleriyle hareket eden biri olduğumdan dolayı ortada, egomun beni süperegom ile ortak bir yola sokmasına genelde izin vermiyordum. en azından yeonjun hyung'un bana açıkladığı şekilde böyleydi. bazı şeyleri istemek benim için onların gerçekleşmesi için yeterliydi işte kısacası. doğru olmadığını bilsem dahi kendimi durduramıyor oluşumun sebebi ise benliğimde sınırları kabul etmiyor oluşumdu.
kendimi değiştirmek için çabaladım. eğer çabalamadığımı ve her zaman aynı şekilde kalıp gelişimlere ve yeniliklere açık olmadığımı söylersem fazla narsist davranmış olurum. özellikle taehyun ile tanıştıktan sonra kararlarımın ve bunların sonucunda önüme çıkacak şeylerin sonuçlarını ona göre tartıp biçmeye çalıştım. artık hayatı tek başıma, gelişigüzel yaşamıyordum ve onunda isteklerine, hislerine önem vermem gerekiyordu. bakıldığında, ciddi bir ilişki kulağa yorucu ve çok iş istiyormuş gibi geliyordu benim için hep. genel olarak kaçtığım her şeydi kısacası. sorumluluk almak, insanların bir şeyler için bana güvenmesi.. bunları hiçbir zaman hayatımda istemediğimi anımsayabiliyorum yakın bir geçmişte. fakat bu düşüncelerim ve planlarım hayatın bana tokat atar gibi taehyun gibi sorumlu birini yollamasına engel olamadı.
benim değişmemi hiç istememişti. olduğum halimle bana aşık olduğunun farkındaydım, ki bu yüzden sevgisinden hiçbir zaman şüphe etmedim. taehyun'un istediği şey sadece benim mutlu olmamdı tanıştığımız günden beri. başımıza tüm bu karmakarışık durum açılmadan önce merkezde tutulduğum gün bana, "beni kendinle sınama" demişti. herhangi bir şekilde zarar görmemi engellemeye çalışmak için çok çabalıyordu bu yüzden.
taehyun'un birkaç sene önce biriktirdikleriyle ufak bir kasabadan satın aldığı eve giderken düşündüğüm tek şeyde buydu. şehir merkezine yakın, ağaçlar ve çiçeklerle dolu bir ormanın içindeydi gittiğimiz yer. daha önce birlikte gelmeye vaktimiz yoktu fakat taehyun bir sonraki duruşmadan önce zaman yaratmıştı. bir haftamız vardı duruşmaya ve o kadar çok çalışmıştı ki son iki gün içinde artık dinlenmesi gerektiği ile ilgili birkaç saat kafasını ütüleyip ikna edebilmiştim ufak bir kaçamak yapması için. hala şüphelilerden biri olduğum için şehirden çıkmak sorun olur diye düşünmüştüm fakat bir iki kişiye telefon açarak halletmişti.
gözleri yoldayken yanımda bütün huzur dolu havasını arabaya yaymış sevgilime baktım. yeni sarı saçları parlak tenine o kadar yakışmıştı ki sonsuza kadar onu izlemek istiyordum. çok klişe geliyordu kulağa evet ama başka bir şekilde ona bakma isteğimi açıklayamıyordum. sol eli direksiyonda, sağ eli benim bacağımın üzerindeydi. ona yaptığım listeden çalan bir şarkıyı mırıldanıyordu. üzerindeki gri kazağının önü hafifçe açılmıştı ve birkaç kolye oradan gözümü alıyordu. gerçekten, sonsuza kadar izlemek istiyordum taehyun'u.
"evden çıkmadan önce yaptığın yaramazlıklar yetmedi galiba gyu, vücudum karıncalandı artık çünkü bakmalarından."
birkaç gündür göremediğim gülüşüyle benimle dalga geçtiğinde sahte bir sinirle bacağımın üzerinde duran elini sıktım.
"şimdi bakışlarımdan şikayet ediyorsun ama ben üzerindeyken tek duyabildiğim ağzından çıkan ismimle sayıklamalarındı aslında sevgilim."
gözlerini bir iki saniyeliğine dümdüz ve boş olan yoldan ayırıp bana baktı ve kocaman gülümsedi. son günlerde keyfim yerinde olmadığından dolayı onunla eskisi gibi şakalaşamıyordum ve genelde tartışma çıkarıyordum. o yüzden verdiğim çocuksu karşılığa şaşırmıştı. elimizdeki iki günü sadece aklındaki şeylerden uzaklaştırmak için kullanacaktım. kavga çıkarmak ya da keyfini kaçırmak istemiyordum. benimle ilgilenmekten dolayı kendine ayıracak zamanı olmamıştı ve bu beni çok üzüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circle, taegyu
Fanfiction"bu çocuğa dayanamadığını biliyorum avukat ama biliyorsun o tam bir baş belası."