taylor swift-exile
hiçbir zaman kendimi şanssız biri olarak nitelendirmek istemedim. enerjilerin gücüne de her zaman inanmışımdır işte bu yüzden ne kadar kötü düşünürsem o kadar kötü olacağından emin olarak yaşadım. belki sırf bir şeyi istemediğim için sürekli onun olmaması için yalvarsam da evrene, sırf onu görmek istemediğim için gözlerim bir süre sonra istemediğim şeyi kalabalık içinden çekip çıkarırdı, bu her zaman böyle olmuştur.
fakat son zamanlarda ne kadar iyi düşünürsem düşüneyim, hep daha kötüsü olup duruyordu.
gece abim ve yeonjun hyung'u salonda bırakıp odamıza geçtikten sonra taehyun benimle uzun bir konuşma yaptı. neredeyse sabah etmiştik saatleri ve bana hala gün içinde ihbarda bulunup, ne söyleyeceğinden bahsediyordu.
yalan söyleyecekti.
ben onu bu duruma düşürdüğüm için ise kendimden nefret ediyordum.
ben daha bu eve taşınmadan önce sürekli gecelerimizi çalıştığım barda sohbet ederek geçirdiğimiz zamanlarda taehyun bana mesleğini söylediğinde ben ona, "avukatlar hep yalan söyler, bu yüzden onlar hakkında iyi düşüncelerim yok." demiştim ve o da bana, "yalan söylediğim gün bu işi yapmayı bırakırım." demişti.
şimdi mutfak masasında kahvesi önünde otururken ve o bardağa boş bakışlar atıyorken aklımdan geçen şeyler sadece bunlardı. başını derde sokmaktan başka hiçbir şey yapmamıştım ama yine de beni evde tutabiliyordu. onunla konuşmaya öyle çekiniyordum ki dün geceden beri yalnız kaldığımız anda sanki biri dudaklarımı görünmez bir fermuar ile kapatmıştı.
o hafif uyuklamaya başladıktan sonra çok fazla düşünmüştüm. hiç uyuyamadım bu saate kadar. taehyun kolunu belime atmış, beni kendine iyice çekerek uyumuştu ama ben yanı başımdaki çocuğu düşünmekten uyuyamamıştım. onunla bir an önce konuşmam gerekiyordu yoksa bazı şeyler için çok geç olacaktı. ben bu durumun daha fazla onun başına sıkıntı getirmesine katlanamıyordum.
sessizce karşısındaki sandalyeye oturup gözlerinin içine baktım. biraz dalgındı, muhtemelen bugün yapacağını söylediği şeyi düşünüyordu ve yapacağı şeyin ondan alıp götüreceklerini.
"taehyun," dalgın ifadesi ona seslenmem ile saniyesinde yüzünden silindi. "konuşabilir miyiz?" kahvesini dudaklarına götürürken başını salladı sadece. "öncelikle sözümü kesme hiç olur mu? bunları söylemeden rahat nefes alamayacak gibi hissediyorum kendimi."
kaşları çatılırken beni bu kadar iyi tanıyor olmasına bağladım yüz ifadelerini. belki de saçmalayacağımı falan düşünüyordu. sandalyede öne kayıp kollarını masaya yaslarken sadece "tamam" diyerek konuşmam için cesaret verici gözlerle bakmaya başladı. beni biliyordu, beni çok ama çok iyi biliyordu. belki söyleyeceklerim ona saçma gelse bile bunları söylemezsem kendimi derin soğuk sulara bile atabileceğimi, bunları söylemenin de benim için ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyordu.
"benim için yaptığın her şeye minnettarım bunu sana kaç kere söylesem az gelir, asla yetmez hislerimi açıklamaya biliyorsun fakat," derin bir nefes alma ihtiyacı tüm hücrelerimi yakmaya başlamıştı bile. "benim yüzümden asla yapmam dediğin şeyleri yapmanı istemiyorum. bunu farklı bir şekilde çözebiliriz ben.. bunu gerçekten kabul etmek istemiyorum. senin eğer yalan söylersem mesleği bırakırım dediğin gün çok uzakta değil, henüz bir yıl geçti üstünden ve sen bu sektörde adını ilk yıllarından kirli işlere bulaşıp çok para kazanan avukatlara rağmen şimdiden tertemiz tutmayı başardın." taehyun'un yüzünün an ve an düştüğüne şahit olurken daha fazla yüzüne bakarak konuşamayacağımı anlayınca onun önünde duran kahve bardağına diktim gözlerimi. "kendime başka bir avukat tutmalıyım. seni ancak bu şekilde koruyabiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circle, taegyu
Fanfic"bu çocuğa dayanamadığını biliyorum avukat ama biliyorsun o tam bir baş belası."