placebo-i know
tw// disturbing behaviors, mention of stalking, physical damage
hani bazı anlarınız olurdu ya bütün dünya dururdu, sizi geride bırakıp ileriye doğru akardı zaman.. sevdiğim adamın ağlayarak kaçmam için gözlerimin içine bakarak ağlayışları ve en çok güvendiğimiz insanın ihanetiyle kuşandığım bu an terk edilmiş gibi hissediyordum. sanki zaman beni geride bırakmıştı. elim ayağım boşalmış, öylece kapının girişinde bekliyordum. sesimi çıkarmak, abime seslenmek ve bir an önce taehyun'u kurtarmak istiyordum. her şeyin geçeceğini ona söylemek istiyordum. kalbimde hissettiğim bu sızı yüzünden yeonjun'un suratına nasıl yaparsın diye bağırmak istiyordum ama elimden hiçbir şey gelmiyordu.
"lavantamızı aldın mı?"
ben öylece karşımdaki görüntüye bakarken elindeki bıçağı taehyun'un omuzunda sürterek konuşunca sonunda kendime geldim.
"yapma- lütfen." ürkütmemek için yaklaşamıyorum. ellerim çığlık atmamam için dudaklarımın üzerini kapatırken gözlerim canımı hiç bu kadar yakan yaşlar akıtmamıştı hayatım boyunca. "bırak taehyun'u, lütfen."
"sorumu cevaplamayacak mısın gyu?" dudakları büzülürken gözlerimin içine attığı bakışlar yüzünden bütün vücudum titremeye başlamıştı. ben bu anı yaşamak istemiyordum, böyle bir yüzleşmeye hazır değildim. akıllı olmam gerekiyordu, taehyun'a bir şey yapabilirdi eğer onu sinirlendirirsem ya da ürkütürsem, bütün zihinim dağılmıştı, düşüncelerimi ve hareketlerimi toparlayamıyordum.
"aldım, aldım hyung."
"ah," gülümsemesi büyürken gözlerinin içinde gördüğüm parıltılar canımı çok yakıyordu. gerçekten bana aşık olduğuna inanıyordu. "buna sevindim. bana sanat galerisinde tanıştığımız gün sen hediye etmiştin, seni dinlediğim için hatırlıyorsun değil mi?"
taehyun'a bakmamaya çalıştım. canı yanıyordu ve korkuyordu. eğer ona bakarsam dağılırdım. hayatımda bir kere de olsun akıllıca hareket etmem gerekiyordu.
"evet, hatırlıyorum tabii ki. nasıl unuturum hyung? bana en çok değer verdiğim insanlardan birini kazandım o gün ben." gülümsemeye çalıştım. ellerim iki yanımda beklerken titrediğimi görmemesi için arkaya aldım. tam o sırada da merdivenden gelen ayak seslerini duydum.
"beomgyu, gitmiyor muyuz?" abim koridorun başında görününce ona kafamı iki yana sallayarak gelmemesini anlatmaya çalıştım. eğer yeonjun onu görürse kızabilirdi.
çok kötü hissediyordum. ne yapmam gerekiyordu?
taehyun iki gündür buradaydı. her şeyi başlatan kişinin yanında uyuyordu hiçbir şey bilmeden. gece uyurken güvendiği insana sırtını dayıyordu. bütün bu düşünceler kanımı donduruyordu.
"beomgyu!" yeonjun'un sesini duyunca tekrar oraya döndüm. abim gözleri kocaman bir şekilde açılmış, birkaç adım yanımda duruyordu. içeriyi göremiyordu ama anladığını fark ettim. sessizce siktiri çekerken cebinden telefonunu çıkarıp yandan tuşunu indirerek sessize aldı. içim bir nebze dahi olsa kurtarılma umuduyla rahatlatırken şu an tek yapmam gereken yeonjun'u dinlediğimi ve anladığımı ona hissettirmekti. yaşadığımız büyük ihanetin acılarını yaşamak için şu an vaktim yoktu.
"dinliyorum hyung, söz veriyorum bütün dikkatim sende. anlat hadi bana, neden yaptın bunları? lütfen sakin ol, tamam mı? seninleyim." ellerim hafifçe havalanırken kendimi ona inandırabilmek için en sakin ses tonumu kullanıyordum.
"seni çok seviyorum çünkü, bunu sende biliyorsun."
"evet biliyorum.. fakat, hyung, babam-"
"o adamın adını ağzına alma! neden psikoz atakları geçirdiğini bilmiyor musun beomgyu? hepsi onun yüzünden, sana yaptığı şey yüzünden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circle, taegyu
Fanfic"bu çocuğa dayanamadığını biliyorum avukat ama biliyorsun o tam bir baş belası."