Koşabildiğin Kadar Hızlı

411 24 0
                                    

Sophia'dan (Aynı günün sabahı)

Kai'nin aramasıyla uyanmıştım. Bana Mason'ın Foden ile konuşmaya gittiğini söylemişti.

Liz duysa ne tepki verirdim bilmiyorum. Bunu ona söylemeli miyim, onu da bilmiyordum.

Çünkü o unutmaya çalışırken bunu ona yapmam iyi olmaz.

Yataktan kalkıp üzerimi değiştirdim. Tuvalette işlerimi hallettikten sonra aşağıya indiğimde Liz çoktan uyanmıştı.

Mutfakta su içerken yakalamıştım onu. Üstündeki beyaz tişört her rengin her tonuna bürünmüştü.

Ona bakıp gözlerimle tişörtü gösterdiğinde "En sevdiğim şey" diyerek yanıtlamıştı beni.

O tam mutfaktan çıkarken "Bugün şu adamın yanına kamera kayıtlarını sormaya gidicem. Artık bir açıklama hak ettik." demiştim.

Bana dönüp "Benim hiç gidesim yok ya. Ama beklersek de baya uzamış olacak." demişti.

_Bana bırak sen. Halledip gelirim. Sen de evde kalıp resim yaparsın, olmaz mı?

Bunu dememle beraber gelip yanağıma öpücük bıraktı.

_Çok seviyorum seni Soph çok, diyerek mutfaktan çıkmıştı. Hiç zaman kaybetmemek adına vestiyerden kıyafetime uygun şapka alarak çıktım.

Arabaya bindiğimde Kai'ye nereye gittiğime dair bir mesaj atınca onların da birazdan evden çıkacaklarını haberini aldım.

Yolda durup marketten hemen yemek için protein barlarından aldım. Onu yemeyi bitirdikten beş dakika sonra varmıştım.

Arabayı park edip indiğimde kapıda güvenlik görevlilerine gülümseyip içeri girdim. Bu sıcakta uzun kollu giydiriyorlardı adamlara. Yazık.

Danışmaya doğru ilerlerken etrafı inceliyordum. Burada toplam 2 kat ve her katta 4 tane sergi olacak kadar büyüktü.

Danışmaya vardığımda kadına seslenmeme rağmen beni takmaması gözünün önümde elimi sallamama sebep olmuştu.

_Hanımefendi bakar mısınız? Size sesleniyorum.
_Özür dilerim, kulaklıklarım vardı. Genelde bu kadar erken müşterilerimiz olmaz da. Ne aramıştınız?
_Mark Beyi arıyorum. Kendisi nerede?
_Daha gelmediler maalesef ama isterseniz odasında bekleyebilirsiniz. Sizi götürebilirim.
_Olur çok sevinirim.

Onun rehberliğinde Mark'ın odasına yürürken,
_Bir şey ister misiniz? Kahve, çay... (bilmeyen varsa onların çaylarına süt de ekleniyor)
_Yok hayır teşekkürler, diyerek eliyle gösterdiği odadan içeri girdim.

O gittikten sonra masanın karşısındaki koltuğa oturup beklemeye başladım. Ama içimde bir his vardı beni yiyip bitiren. Gidip bilgisayara bakmamı söylüyordu.

Derin bir nefes alıp kendime bunun yanlış olduğunu anlatmaya çalışırken adamdan şüphelenmeye giderek artıyordu.

Ayağa kalkıp kapının yanındaki camdan dışarıyı kontrol ettim. Sonrasında camın perdelerini indirdim ki dışarıdan da görünmeyim.

Masanın başına oturduğumda içimdeki hala yapmamamı söyleyen sesimi arka plana atarak klavyeyi önüme çektim.

Bilgisayara baktığımda zaten kapatılmamış olduğunu gördüm. Demek ki dün açık bırakmıştı.

Masaüstündeki dosyalara bakarken "Sergi" dosyasına girince tarihlere göre sergiler vardı. Tam tarihi bilmediğim için en son tarihten geriye gittiğimde Liz'in sergisini buldum.

Burada sergideki resimlerin fotoğrafları vardı. Ama ne bir video ne de adamdaki şüphelerim haklı çıkaracak bir şey yoktu.

Daha hızlı olmam gerektiği aklıma gelince masaüstündeki başka dosyalara bakmaya başladım.

Dikkat çekici hiçbir şey yoktu ta ki çok saçma bir dosya adı görene kadar "19'u bitirme" .

Mason'ın forma numarasıydı. Biliyorum Mason ile bu adamın hiçbir alakası yoktu ama her şeyi düşünmem gerekiyordu.

Dosyaya girdiğimde ilk fotoğrafa tıkladığımda Liza ve Foden'ın fotoğrafı vardı. Sonrakine geçmesi için klavyeye bastığımda bize gösterdiği video çıktı.

5 dakikalık videoyu izleyemeyeceğim için hızını arttırıp izlemeye başladım. Bir yerden sonra tablonun önüne birisi geliyordu.

Arkası dönük yaklaştığı için hiçbir şey göremesem de birden cebinden çıkardığı makası resmi çaprazlamasına kesmek için kullanmıştı.

Hemen videonun hızını yavaşlatıp telefonumdan video çekmeye başladım. Adam bir kere daha batırdı ama özellikle ortasını yuvarlak yapıp kestikten sonra onu cebine attı ve arkasını döndüğünde gördüğüm kişiyle kanımın çekildiği hissettim.

Hep başka birini koruduğunu hatta hala müşteri kalmamızı istediği için yaptığını sanmıştım. Ama yanılmışım. Yapan kişi oydu, tabloyu, tabloları mahveden kişi Mark'tı. (Buradan sonra Hayloft II speed up açarsanız süper olur)

O kadar şaşırmıştım ki ekrana öylece bakakaldığımı fark ettim.

Bir ileri gittiğimde fotoğrafın shoplanmamış halini bulduğumda ağzım öyle bir açıldı ki çenem düşecek sanmıştım. Resmen başkalarını çekmişti bunun için. Kendime gelmek için koluma çimdik attığımda zaman kaybetmemem gerektiğini düşündüm.

Zaten videonun kaydını telefonuma aldığım için dosyadaki diğer her şeyin fotoğrafını çekip odadan çıktım. Ellerim ayaklarım titriyordu.

Mark videonun devamında bir şey unutmuş gibi dönüp diğer tabloyu da kesiyordu.

Bir şey olmasından korktuğum için daha yürürken fotoğrafları ve videoyu Kai'ye gönderdim. Liz'e hiçbir şey demeden bunu göndersem ne hissederdi bilmiyorum. Ben böyle olduysam...

O sırada karşıdan gelen Mark'ı gördüğümde daha kapısının önündeydim. Anlık gelen dürtüyle en yakın kolonun arkasına saklandım beni görmemesi için.

Sabah danışmada konuştuğum kız onu durdurmuştu. Büyük ihtimalle benim geldiğimin haberini veriyordu. Derin bir nefes alıp kendime sakin olmam gerektiğini söyledim.

Mark buraya doğru gelirken telefonunu kullandı. Daha yeteri kadar yaklaşmamıştı onu duyabilmem için. Tam içeriye girmeden önce kapının önünde durup telefon konuşmasının bitmesini bekledi. Tam o an ne konuştuklarını duyabilmiştim.

_Ya o arkadaşı yok mu, Liza'dan daha meraklı.
_(Karşı taraf)...
_Ne bileyim oğlum ben, senin görevin shopu yapmak ve videonun gerçeğini bizden başkasının görmesini engellemek.
_...
_En sonunda Liza yemek teklifimi kabul edecek ve onunla olan geleceğim başlamış olacak.
_..
_Tamam ben şimdi bu kadını göndermenin bir yolunu bulurum. Dua et de inansın.


Konuşma devam ettikçe daha da şaşırıyordum. Pislik herif şüphelenmeyecektim de ne yapacaktım. Milletin ilişkisine karışması hele... Üstümü başımı yolacak kadar sinirlenmiştim. Hatta sinirlerim bozulmuştu.

Telefonun titreşmesiyle mesaja baktım. "Mason'a gösterdim. Oradan çık hemen" diye mesaj atmıştı Kai.

Bu sırada Mark'ın kapıyı açmasını fırsat bilerek saklandığımı yerden çıkıp koşmaya başladım. Tam çıkmadan önce arkamı dönüp baktığımda Mark koşar adımlarla odasının kapısına gelmiş, bana bakıyordu.

Hayatımda böyle korktuğumu hatırlamıyorum. Bana doğru koşmaya başladığında ben de ikişerli üçerli merdivenlerden inerek arabaya bindim.

Çantamda anahtarı ararken bana seslendiğini duyabiliyordum. Dönüp baktığımda merdivenlerin başındaydı.

Arabaya biner biner çalıştırıp gaza basmıştım. Galiba hayatımda ilk defa geri geri park ettiğim için kendime dua ettim.

Arabadan Kai'yi aradım. Dikiz aynasından baktığımda Mark arabaya bakarak telefonda konuşuyordu. İlk dönemeçten döndüğümde Kai açmıştı.

_Soph ne oldu?
_Kai adam öğrendiğimi anladı. Liz'in yanına gitmem lazım ondan önce. Belki benden önce gitmeyi deneyebilir. Video ve fotoğraflar dışında da öğrendiklerim oldu. Direk bize geçmeniz lazım Kai. Acilen geçmeniz lazım!

Konuşmasını beklemeden telefonu kapatıp gaza daha da bastım.


need to hear / mason mountHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin