Uçuyor

522 29 5
                                    

Liza'dan

Sabah çalan telefon sesine uyandım. Çalan benimki değildi, Mason'ındı. Kendi telefonumdan saate baktığımda saat 10 olmak üzereydi.

Yukarı çıkıp elimi yüzümü yıkadım. Üzerimi değiştirmek için yukarı çıkarken telefon kapanıp tekrar çalmaya başlamıştı.

Ben de kimin aradığını merak edip baktığımda Ben arıyordu. Ben açamadan alanında hem Ben'den hem de Kai'den bir sürü cevapsız çağrı vardı.

Onun dışında gelen mesajlara bakarsak Mason antrenmana geç kalmak üzereydi ve antrenman 15 dakika sonra başlayacaktı.

Telefon tekrar çalmaya başlayınca arayan Kai'ydi. Tekefonu açıp Kai konuşmaya başlamadan "Şimdi uyandırıp gönderiyorum Mason'ı" deyip telefonu kapattım.

Mason'a seslenecek başladım. Bir yandan da dürterken 5 dakika daha diye direnmeye çalışıyordu.

_Mason kalk hadi antrenmana geç kaldın.
_O kadar olmamıştır ki daha uyuyayım.
_Mwson git eşini yüzünü yıka Ben bırakırım seni hadi, deyip odadan çıktım.

Arkadan oflamaa sesiyle beraber kalkan Mason'ı duydum.

Giyinme odasına girince telefondan hava durumuna baktım. Bugüm sıcak olması hatta öğlen 28 olması bekleniyormuş. Cidden İngiltere'nşn haddi hesabı yoktu.

Altıma mavi kot bir şort giyip üstüme de kırmızı askılı bir crop giymiştim. Daha yanmakta planlamadıpım için de beyaz bir gömlek giymiştim. Saçlarımı direk topuz yapmıştım.

Ve bir an her şeyin aklıma gelmesiyle durup kaldım. Ben neden Mason'ı bırakacaktır ki. Siktir cidden neden dün öyle bir şey yaptık ki?

Odadan çıkıp aşağıya indim Mason'da direk üstünü değiştirmeden inmişti. Ben de olayı açıklamaya gereği hissedip "Sonra arabayla işim var da ondan dedim" dedim.

O da anahtarları bana atıp "Hadi çıkalım"
demişti. O da anlamış gibi eskisi gibi davranıyordu.

İlk adımı ben aramazdım. Hatalı bile değilken ilk adımı ben atamazdım.

Arabaya binip normalden daha hızlı sürerken bu sırada Mason da Tuchel'i (teknik direktör) arayıp 10 dakika geç kalabileceğini söylemişti.

Saat onu yedi geçe tesislerin önündeydim.
"İçeri gireyim mi yoksa burada mı bırakayım?" diye sordum.

_Girsene içeri, yürürken de zaman kaybetmeyeyim.

İçeri bıraktıktan sonra geri çıktım ve Soph'a Mark'ın kamera kayıtlarına bakmak için gittiğime dair bir mesaj attıktan sonra arabayı kahvaltı için bir şeyler alabileceğim yere sürdüm.

Soph da bana yetişeceğini söylediğinde ona yanıt olarak kahvaltı yapıp geçiceğimi söylemiştim.

Hazır sandiviçlerden bir tane alıp yanına da soğuk kahve almıştım.

Giderken bir yandan da onları yemeye çalışıyordum.

Şansa Soph ile aynı anda gelmiştik. İkimiz de arabalardan indikten sonra yanıma gelip "Bugüm daha iyisin gibi" demişti.

Ben de cevap olarak " Ay sorma dün çok saçma şeyler oldu. " demiştim.

_Yani sorucam ama Mason gelip aldı öyle ne oldu?
_İlk şu kameraları halledelim, sonra anlatırım, deyip içeri girmiştim.

Soph arkamdan gelirken Mark kapıdayım. Bizi görünce şaşırmış bir surat ifadesiyle yanımıza gelmişti.

_Seni bugün beklemiyordum Liza.

Soph'u yok sayması çok garibime gitmişti. Soph'a bir bakınca o da şaşırmıştım ama o kadar kafaya takmamaya karar verdim.

_Kamera kayıtlarını atmışlardır diye geldik, demişti Soph.

O ise hafif telaşlı sesiyle "Ama kayıtlar daha gelmedi" demişti.

Ben de yanıt olarak "Nasıl saha gelmezler ya, bir de böyle bir yerin sahibisin. "

Böyle tepki gösterdiğim şaşırmış olsa gerek "Siz odama geçince o zaman ben de bir kamera şirketiyle konuşayım " diyebilmişti.

Soph ile beraber odasına doğru geçtik. İçeriye girdiğimizde ilk geldiğimden daha farklıydı.

Duvarlar gri renkten beyaz olmuştu. Siyah olan masanın yerin beyaz olanı geçmişti. Masanın üzerinde duran Macbook ve yanında defterler ve resim çıktıları vardı.

Soph ile oturup beklemeye başladık. 5 dakika sonunda Soph bana dönüp "Acaba beklerken bana tablolarını mı göstersen" demişti.

Ben ise kafa sallayacak "Sen hiç benim göresim pek yok" demiştim. Ondan sonra kafa sallayıp çıkmıştı Soph.

Sophia'dan

Dışarı çıktığımda gördüğüm insanlardan birine serginin hangi odada olduğunu sordum. O bana yolu anlattıktan sonra oraya doğru yöneldim.

İçeri girdiğimde etrafta bir sürü resim vardı. Yaklaşık 15 - 20 yane sanmıştım.

Hepsini teker teker inceledim. En sonunda ana tablo ve diğer resmin olduğu yere gittiğimde diğer resimden çok ana tabloda zarar vardı.

Tabloyu yakından incelediğimde yamuk bir şekilde inen yarın dışında tam ortasında bir yerin yuvarlak bir biçimde kesildiğini gördüm.

Diğer yarım gibi olan şey bunun üzerinden geçmiyordu. Bunu yapmak o kadar da kolay olmamalıydı. Yani illa kameraya yakalanmalıydı.

Çok da dikkat çekmez miydi, buraya girmek. Yani öylesine biri kapandıktan sonra buraya nasıl girevilirdi ki? Acaba olay saatini ben mi yanlış anlamıştım.

Sergiden çıkıp geldiğim yoldan odaya döndüğümde Mark çoktan odaya geri dönmüştü.

Ben girdiğimde "O zaman geçen gün sordupum kahveye şimdi gidelim mi?" demişti Liza"ya.

Ne yapıyordu bu adam? Yürümeye falan mı çalışıyordu kıza?

Liza yanıt olarak " Yok olmaz, Sophia ile planlarımız var" demişti.

Adam baya bozuldu ama belli etmemeye çalışarak "O zaman ben kamera görüntüleri çıkınca haber veririm. Akşama kadar çıkarmış zaten" diyince,

ben de "Tamam teşekkürler "deyip Liza'ya hadi gidelim dercesine hafifçe sırtına vurmuştum.

İkimiz çıkana kadar arkamızdan gelmişti. Biz kapıdan çıkarken de "Görüşmek üzere Liza Hanım" demişti.

Cidden manyak falan mıydı bu adam? Çıkan olayı duyduğuna emindim. Hayır ne yapmaya çalışıyordu cidden?

Beraber yürürken Liza'ya ilk tesise uprayalım ben arabayı Kai'ye bırakacağım. Seninkiyle devam ederiz olur mu?" diye sordum.

O da kafa sallayınca "Tamam sen girme dışarıda bekle beni ben gelirim yanına" demişti.

Liza'dan

Tesise geldiğimizde Doph'un arabayı bırakmasını beklerken bir kaç tane fanı kapıda gördüm. Cidden ilk defa siyah camlar işe yaramıştı.

Sopj çıkıp yanıma bindiğinde direk arabayı çalıştırıp daha önceden gittiğimiz kafelerden birine sürmeye başladım.

O ise bana direk "Adam resmen sana yürüyor. Pardon özür dilerim resmen uçuyor yani?"

Direk söylediği için gülmeye başlamıştım. O ise bana bakmaya devam edip "Ne var ya öyle ama." demişti.

_Ama böyle direk söylemem çok komikti özür dilerim, deyip gülmeye devam ettim.

O da gülmeye başladığında bir süre cidden gülmüştük.

"Ya geçen birden aradı son detayları için konuşup kahve içelim mi diye sordu. Ve ben asistanıyla detayları konuşmuştum"

Soph gülmeye devam ederken ben de gülüyordum. Soph her ne yapıyorsa süper yapıyordu ve tüm dertlerimi unutturabiliyordu.




need to hear / mason mountHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin