Çünkü Biz

409 27 27
                                    

Özel bölüm 2
Bu kitaba yazdığım en uzun bölüm buydu. Medyadaki şarkı inanılmaz güzel anlama sahip. Hikayeye bakmadan bir göz gezdirebilirsiniz. Liza ve Mason'a da oldu gibi.

_Ben de şimdi evden çıkıyorum, otoparkta buluşmak ister misin?
_Tamamdır ben yirmi dakikadan önce çıkamam ama uyar mı sana?
_Önemli değil, ayarlarım zamanı ben, deyip telefonu kapamıştım.

Kapıdan çıkmadan önce kendime baktım.

Altımda mavi kot pantolonum üstümde de Chelsea iç saha forması vardı. Arkasındaki Mount yazısını da unutmamak lazımdı tabi.

Bugünkü maça gitmeyi Sophia teklif etmişti. Bir de geldiğimden emin olmak için sabahtan beri beni arıyordu.

Gelmeyeceğimden neden şüphe etti bilmiyorum.

Dolaptan beyaz ayakkabılarımı çıkardım. Üstündeki logo da maviydi. Maçlara giderken giymek için özellikle almıştım.

Vestiyerde duran çekmeceden evin ve arabanın anahtarlarını alıp yola çıkmıştım.

On beş dakikada vardığımda otoparka girip Sophia'yu beklemeye başladım. O yeni evden çıkmış olmalıydı.

Kendimi fotoğraf çekip üstüne de "Maç için bol şans" yazıp Mason'a göndermiştim.

O da kendini atıp üstüne benim için gol atacağını yazmıştı.

Kendi kendime gülümseyip arabaya yaslanmıştım.

Tam Soph'u arayacaktım ki korna sesiyle kafamı kaldırmıştım.

Soph tam yanımdaki boşluğa arabasını park etmişti.

Arabadan indiğinde katındaki beyaz pantolon üstündeki mavi formayla çok güzel görünüyordu.

_Bu şıklık nedir acaba?
_Diyene bak, sen benden daha güzel olmuşsun Liz.
_Aa utandırıyorsun ama Soph.
_Cidden Liza bugünkü enerjin ne kadar da güzel.
_Soph ne oldu. Normalde bu kadar övmezsin sen. Yakışmamış mı?
_Hayır Liza lütfen saçmalamayı kes. Sen çok güzelsin ve ben senin için mutluyum işte.
_Güzel olduğum için mi mutlu hissediyorsun.
_Evet güzel olduğun için mutlu hissediyorum.
_O zaman ben de sen güzel olduğun için mutlu hissediyorum.

Kol kola girip merdivenlerden yukarı çıkmıştık.

Her zamanki yerimize geçtikten sonra Soph içecek bir şeyler almak için eşyalarını bırakıp gitmişti.

Ben de Instagram'a hikaye atmak için birkaç fotoğraf çekmiştim.

Şimdi Soph'u beklerken de onların ayarlarıyla oynuyordum.

Telefonumun titremesiyle Mason'ın aradığını görmem bir olmuştu. Aramayı direk cevaplamıştım.

Her ne kadar stattaki gürültüden dolayı sesi çok iyi gelmese de hoparlörü açıp telefonu kulağıma yaslamıştım.

_Liza.
_Mason?
_Sadece beş dakika içinde ısınmaya çıkacağız ve sesini duymak istedim.
_Mase beni korkutma. Bu beş dakika sonra beni görmen demen. İstersen hemen yanıma da uğrayabilirsin.
_Yine de şansım olmazsa diye aramak istedim.
_Mason bilmediğim ne oluyor ve sen neden böyle davranıyorsun.
_Nasıl yani?
_Yani beni bir daha görmeyecekmişsin gibi.
_Bir daha gördüğümde böyle aynı yerde olmayabiliriz de ondan.
_Mase ne demek istiyorsun, korkutma beni çünkü cidden zamanı değil.
_Liza seni çok seviyorum. Bu maç senin için, deyip telefonu kapatmıştı.

Kafamı sıvazlarken sakin kalmaya çalışıyordum.

O sırada Soph yanıma gelmişti. Bana ve kendisine hem su hem de kahve getirmişti.

need to hear / mason mountHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin