Cumartesi günü, Demir'in Bursa'ya gittiği dışında bir bilgisi yoktu Sude'nin. Onunla konuştuktan sonra bir daha haberleşememişlerdi.
Pazar günü kaç kere arasa da ulaşamamıştı. Evde olmadığını bildiği için evine de gidemezdi. Rüzgar'a sorsa da, onun da haberi olmadığı için yine birşey geçmemişti eline.
Kürtaj sonrası kullandığı ilaçlar yüzünden, tüm haftasonunu sersemlemiş vaziyette geçirmişti ama, bugün kendini daha iyi hissediyordu.
En iyisi bugün okul çıkışı evine gidip, kontrol etmekti. Onu çok merak ediyordu.
Demir, Sude'yi böyle hassas bir zamanda yalnız bırakacak bir adam değildi çünkü.Sabahki dersi 11 gibi bittiğinde, caddeden otobüse binip Demir'in evine gitmeye karar verdi. Defalarca onu arasa da hâlâ ulaşamamıştı.
Karnına stresten ağrılar giriyordu, ona birşey olmasından deli gibi korkuyordu. Sanki zaman durmuş gibi ilerlemeyi bilmiyordu.
Sonunda otobüsten inip, hızlı adımlarla Demir'in evinin sokağına girdi.
Çok geçmeden apartmanın olduğu siteye girip, ilk bloktan içeri geçti.
Asansörden inip zile bastığında, stresten dişleri birbirine vuruyordu. Zaman ilerlerken, hâlâ açılmayan kapıyla ısrarla çaldı zili.
Tam umudunu yitirecekti ki kapıdan kilit sesi geldi ve yavaşça açıldı.
Yataktan yeni kalktığı belli olan, solgun yüzü ve dağınık üst başıyla Demir'i tanıyamadı bir an Sude.
Şaşkınlığını üzerinden atınca telaşla içeri girip kapıyı kapattı.
"Demir? Ne oldu sana? Nerelerdesin? Öldüm iki gündür meraktan, neden beni hiç aramadın?" diye sorarken sarılmak istedi, ama ayakta zor duran adamın ateşler içinde yandığını fark etti.
"Hii! Demir ateşin var senin, ne zamandan beri hastasın?" diye sorsa da Demir cevap verecek halde olmadığından, başını olumsuz anlamında salladı.
"Uykum var Sude, üşüyorum." diyerek yeniden odaya dönmek istediğinde, Sude onun elini tutup engel oldu.
Çantasını ve hırkasını vestiyere bırakıp, sonra onu zor da olsa banyoya yürüttü.
"Ayy Demir, seni tanıdığımdan beri ilk defa kirlenmiş gibi kokuyorsun." derken güldü.
O kadar berbat değildi ama onun hep temiz ve ferah kokmasına alıştığı için garip geliyordu bu hali.Suyu ılık bir şekilde ayarladıktan sonra Demir'e döndü. Üzerindeki eşofman üstünü zor da olsa çıkardığında Demir'in boş bakışları üzerindeydi. Atletini de çıkardıktan sonra yeniden genç adama döndü.
"Şimdi ben dışarı çıkacağım, sen de biraz ılık suyun altında dur, olur mu canım? Seni daha fazla soymak istemiyorum, gerisini kendin hallet." derken aklı biraz başına gelen Demir ona başını sallayıp
"Tamam Sude, çık da yıkanayım." dedi.Sude banyodan çıktığında ilk olarak yatak odasına gidip pencereleri açtı. Etrafı dağınık görünce şaşırmadan edemedi.
Sanki Demir'in evi değildi burası. Havasız ve dağınıktı.
Kısa sürede ortalığı toplayıp, temizledi ve mutfağa geçip ısıtıcıya su koydu.
Tekrar banyoya dönüp kapıyı tıklattı.
"Demir? Müsait misin? Açıyorum kapıyı." diye seslenince kısa bir süre sonra kapı açıldı.Demir az önceki haline göre bilinçli bakışlarla bakıyordu kendine.
"Daha iyi misin canım?" diyerek elini adamın alnına götürdü. Biraz düşmüştü sıcaklığı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENDEKİ SEN
Teen FictionAsla yapmam dedikleri şeyi yapan, iki yaralı yürek... Tek gecelik hatayla başlayan bir aşk... Asla kopmayacak bağları engelleyen, dikenli yollar... Her şeye rağmen birbirine delicesine koşturan iki sevdalı genç... Yazılma tarihi: 5 Haziran 2022