Dokuzuncu Bölüm

29 2 0
                                    

Dar karanlık uzun koridorda minik çantamın içinde kıvrılmış sigaramı hem arıyor hemde yürüyordum. Cavit'in odasının önünden geçerken kapı açıldı, içinden çıkan el beni hızla içeri çekip kapıyı kapattı. Yarı aydınlanmış gözler bana en yakın olacak şekilde vücudumu izliyordu. Fısıltı şeklinde:

-Cavit?

-Hıh?

-Yarık açık ağzına gülerken:

-Neden burdayım?

Kendine gelmişçesine gözlerini dudaklarımdan çekip ciddi ciddi gözlerime baktı. Elini de kapı tokmağında çekip dikkatini topladı.

-Akşam, yemeye çıkalım mı diye soracaktım?

-Olur. Bugün özel bir gün mü?

Dudağının sol tarafı sırıtma şeklinde yukarı çekildi.

-Evet, özel bir gün.

-Ne peki?

Kapıyı açıp çıkmam için elini dışarı uzattı.

-Akşama öğrenirsin gülüm.

Derin bir nefes alıp koridora çıkmıştım ki arkadan telaşla...

-Unuttum unuttum!

Daha "neyi?" diye soramadan yanağımdan sarsılarak öpülmemle Cavit'in içeri kaçıp kapının üstüme kapanması bir oldu. Parmaklarım şaşkınca Cavit'in öptüğü yerde gezinirken bizi biri gördü mü diye etrafta gezdirdiö bakışlarımı.

Üstümden atamadığım minik anla birlikte birlikte parmaklarımın arasına sıkıştırdığım sigaramla demir merdivenden gazinonun en üst katına çıkıyordum. Son basamakları tırmanırken sol elimle sigarayı siper edip çakmağı çaktım, dudaklarımla içime çektiğim zehir dolu nefesle üstü açık teras göstermişti kendini. Koskoca açık alanın ortasında duran minik bir sandalye ve hemen onun yanında yerde duran metal bir kül tablası. Sandalyeye oturmadan önce yan taraftaki kapalı plaj şemsiyesinin alttaki aparatını aşağıdan yukarı doğru çekip sandalyeye oturdum. Ağzımdan aldığım sigarayı ucunda biriken külleri fiske atar gibi vurdururken uzaktan masmavi bir tablo gibi gözüken denize bakıyordum.

İçmekten küçülmüş olan kaleme benzeyen tek dal malborayı tablanın küllü yüzeyinde ezdim. Küçük çantamdan gardenya kolonyasını ellerime yedirirken kucağımdaki telefonum titredi. Otomatik açılan ekrana bakıp gelen mesajın başlığını okudum: "İlk Şüpheli Babası Çıktı!". Parmak izi okuyucuya baş parmağımı koyup haber mesajına tıkladım. "İki ay önce İstanbul Belgrat ormanında yanmış hâlde bulunan A. Yılmaz için devam eden soruşturmada ilk şüpheli babası N. Yılmas olarak tanımlandı. Evden kaçan A. Yılmaz'ın eski komşularının verdiği ifadeye göre şiddetli geçimsizlik yüzünden A. Yılmaz'ın evden kaçtığını iddia ettiler. Öldürülen A. Yılmaz'ın annesi S. Yılmaz'ın birkaç defa kocasından gördüğü şiddet dolayısıyla darp raporu aldığı da cinayet soruşturmasında dikkate alınarak A. Yılmaz'ın babası N. Yılmaz'ın birinci şüpheli konumunda sorguya alınması kararı verildi.".

Gözlerimin dolduğunu boynumun yukarısını ateş bastığını hissettim. Telefonu kapatıp el çantamın içine attım.

-Bunun sıkıntısı içimden ne zaman gidecek ya?

Yapmam gereken şeyi yapmadım. Gidip kanıt toplamam gereken yerde deprosyana girip her şeyi unuttum. Az önce de Ayhan'ın katiliyle akşam yemeği için sözleştim. Şakaklarımdaki saçları avuç içlerimle atıp derin bir nefes aldım ve yerimden kalktım.

-Her şey geçti, hiçbir şey olmamış gibi. Her şey normalmiş gibi.

Çıktığım merdivenlerden geri inerken sastin altıya geldiğini gördüm. Kulisimden akşamki yemek için birkaç makyaj malzemesi almış, eve doğru yürümeye başlamıştım.

Serince Gazinosu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin