Kenetli ellerimize bakıp yüzüne çevirdim gözlerimi. Başımı yana eğip gülümsedim. Müşteri dolu salonun ortasında ayakta dururken yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
-Son şarkı.
Kafamla onaylarken:
-Son şarkı.
Ellerinden ayrılırken şarkının giriş müziği girmiş alkışlar kulaklarımı kabartmıştı. Elim son kez gümüş mikrofonu kavrarken en arkada oturan Cavit'e bakıyordum yanlızca.
-Baharı bekleyen kumrular gibi, sende beni bekle sakın unutma, ellerin havada gözlerin yolda, bir tanrıyı bir de beni sakın unutma. Çınladın durdun kulaklarımda süzülen yaştın yanaklarımda, bir şarkı oldun dudaklarımda senin sevgini söyledim durdum. Bende unutamam geçsede yıllar seviyorum seni dünyalar kadar, dudağımda ismin gözümde yaşlar bir tanrıyı bir de beni sakın unutma...
Sabit mikrofonu alnıma dayamış gözlerimdeki yaşları tutamamıştım. Her şey! Her şey, bir bir aklımdan geçiyordu. O an mikrofonu fırlatıp kriz geçirmek istedim ama hemen sonra başımı kaldırıp Cavit'e baktım. Dirseklerini masaya koymuş beni izliyordu.
Sahnenin arka tarafından hızla koridora çıkıp kulisin kapısını açtım. Kapıyı kapatmadan içeri girip masamdaki bütün makyaj malzemelerini hırsla küçük çantaya doldururken gözüm aynaya takıldı. Halen daha ağlıyordum ve gözlerimin altı simsiyahtı. Küçük çantaya en son telefonumu da koyduktan sonra kapıya yöneldim. Beni izleyen Cavit'in yanına gelip:
-Ben hazırım gidebiliriz.
Başını salladı ve siyah ceketini çıkarıp çıplak omuzlarıma attı. Arkada kalan yüzüne dolu gözlerimle bakarken kolunu omzuma atıp yavaş yavaş yürüdük.
~~~
Kaldığım apartmanın önüne geldiğimizde karanlık tamamen çökmüştü sokağa. O kadar bağıra bağıra ağlamak istiyordum ki. Cavit'in kapısını açtığını duyduğumda elimle durdurup:
-Ben alır gelirim.
Gözlerini onaylarcasına kapatıp açtığında acıyla gülümseyip indim arabadan. Apartmana yürürken üzerimdeki siyah cekete daha da fazla sarıldım, bugün diğer günlere nazaran daha bir fazla üşüyordum. Oysaki bugün hava bütün gün günlük güneşlikti ve bir ara Cavit'in ceketini çıkardığını bile gördüm. Biraz daha uzayan saçlarım öyle bir savruldu ki apartmana girerken boynumdaki bütün küçük tüyler diklendi ve dişlerim birbirine vurdu. Kapıyı örttüğümde içimdeki sebepsiz korkunun silinip gittiğini fark ettim. Hani insanın içi bir anda yükselir ve o an dünyanın en pozitif en mutlu insanı olur ya, hah işte tam da şu anda öyle bir his oturdu içime. Sırf biraz daha üşümemek için soğuk demir tırabzanlara tutunmak istemedim ve kendime sarılıp merdivenleri çıkmaya başladım. Her basamak beni biraz daha içi içine sığmayan biri haline sokuyordu.
Işığı yanmayan kata geldiğimde yüzümdeki nedensiz gülümseme büyüdü, neredeyse merdivenleri çıkmaya ara verip gülme krizine girecektim. Kafamı iki yana sallayıp merdiveni çıkmaya devam ettim ve en sonunda en üst kata geldim. Kapımın yanındaki yapay çiçek vazosunun içindeki çiçekleri alıp elimi dibine daldırdım ve ev anahtarlarını çıkardım. Tek elimle saçlarımı geriye atarken kilide anahtarı sokup ayakkabılarımı çıkarmadan karanlık eve girdim. Kapıyı hafif aralık bırakıp içeri bir göz gezdirdim. Farklı, tanıdık ama zar zor hatırladığım bir koku vardı evde. Etrafı kısık gözlerimle izlerken odama girip bavulumu almadan önce tezgahtaki sürahiye takıldı bakışlarım. Tahta sandalyeye oturma gereği duymadan bardağa doldurup biraz taşırdığım suyu büyük bir iştahla içmeye başladım. Bardağı tezgaha geri koyarken sürahinin biraz ilersinde duran, kaç gün önce yeni yıkanmış olan yerine yerleştirmediğim çatal bıçak setine kaydı gözlerim. Tam o anda odama girmek için dönecekken evimdeki yabancı kokunun burnuma sertçe çarptığını hissettim. Tanımıştım, bu oydu Halit'ti bu. Sol tarafımda beliren karanlığın nasıl büyük bir acıya dönüştüğünü o an mideme giren metal sivri tırtıklı etimi parçalayan bıçak anlattı bana. Bıçak tutan kolunu tutup geri çıkarmaması için gözlerimle yalvardım. Fakat o aksine bana yaklaşıp hiddetle gözlerini açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serince Gazinosu
Romance16 yılın yazgısı, cennetteki haram meyvenin yasağı. Bir gece vakti çaresizlikle kabul edilen bir sözün on altı küsur yıllık eziyeti. Aşkın alevinden karşı tarafı göremeyen bir çocuğun tutmayacağını bile bile verdiği "yardım sözü". Bu hikayenin şark...