Dördüncü Bölüm

64 6 1
                                    

Hafta içi perşembe sabahı gazinoya gelmiştim. İçerde, yine olduğu gibi, hummalı bir temizlik vardı. Bileğimdeki ince kemerli saate baktım 07.50. Karanlık kırmızının hakim olduğu odadan içeri girdim. Masanın koyu kırmızı örtüsünü seren Ahmet'in yanına geldim.

-Kolay gelsin, Cavit geldi mi?

Örttüğü örtüden gözlerini kaldırmadan:

-Sağ ol abla, geldi.

-Ee nerede?

-Bilmiyorum ki.

Sandalyeye bıraktığım çantamı tekrardan koluma asıp kendime ait olan kulise yöneldim. Karanlık koridorda hızlı hızlı yürümüş kapımı aniden açmıştım. İçerde makyaj sandalyeme oturmuş, kırmızı ruju alttan döndürerek rujun yükselişini seyreden Cavit'i gördüm. Kaşlarım, mantığını anlayamadığım harekete bakarken birbirine yaklaşmıştı. Sol taraftaki taburenin üstüne çantamı bırakıp yavaş adımlarla Cavit'e doğru yürümüştüm. Masanın hemen yanında, sandalyenin çaprazındaki minik tabureye çömelmeden önce...

-Bir insan niye dudağını boyar ki?

Dirseklerimi dizlerime koyup elindeki sonuna kadar açtığı kırmızı ruju izlemeye başladım bende.

-Bunu söyleyen bir gazino sahibi mi?

Bakışlarım elindeki rujdan gözlerine kaydı fakat o halen daha ruja bakıyordu.

-Hiç kullanılmamış.

Sırtımı geriye yasladım ve anlık cesaretimden faydalanmak istedim.

-Kırmızı ruj sürmem yasak, unuttun mu?

Gözlerini salisede bana çevirdi. Ruju yavaş yavaş döndürüp kapağını kapattı.

-Senin dudakların zaten kırmızı ihtiyacın yok ki.

Önümdeki saçları arkaya atıp gözlerimi kaçırdım ama o benim yüzümü incelemeye devam etti.

-Neyse, sen niye beni çağırmıştın?

Yakasına taktırdığı sarı camlı güneş gözlüğünü düzeltirken:

-Dün belki dikkatini çekmiştir, Halit'in kızı Arzu evleniyor bu akşam.

Cümlesine devam etmesini beklerken o konuşmasını çoktan bitirmişti.

-Yani?

-Davetiyenin üstünde Cavit Serince & Bergüzar Akman yazıyor, bu da demek oluyor ki sende davetlisin.

Dudağımı hafifçe büzüp başımı eğdim.

-Ben gelmesem?

Gözlerini yavaşça kapatıp açtı ve dudaklarını nemlendirdi.

-Ben seni akşam sekizde almaya gelirim.

Yakasından gözlüğünü çıkarıp gitmeye yöneldi, bende kolundan tutup:

-Cavit lütfen, zaten sende biliyorsun yüksek seslerden hoşlanmıyorum.

Cavit taktığı gözlüğün camlarının üstünden hem bana hemde kolundaki elime baktı.

-Ne dediğimi duydun, hem gerildim zaten yeterince.

Elimi kolundan ümitsizce çekerken:

-Niye?

Kapıya tümüyle dönmüş olan bedenini bana çevirdi ve gözlüğünü bir hamlede çıkardı, titriyordu.

-Soru sorma, konuşma, hareket etme, bakma..! Belki o zaman kendimi her an tutmam gerekmez.

Serince Gazinosu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin