On Birinci Bölüm

28 3 0
                                    

Deniz hiç bu kadar kırıcı çarpmamıştı taşlara. Denizciler, gemiler, vapurlar seferlerini iptal edip limana geri döndü. Şiddetli yağmurun bastıracağını bildiğim halde Seher ablayla görüşmek için sahil kenarını seçmiştim. Bankta öylece otururken denizin üstünden gelen kara bulutları gördüm. Üzerimdeki gerginliğin nedenini ayırt etmeye çalışırken soluma düşen gölgeye çevirdim gözlerimi. Koca bir güneş gözlüğüyle, üzerindeki kalın kürküyle güneş ışığını kesecek şekilde solumda duruyordu. Kısık, altları mor gözlerimi uykusu varmış gibi ona çevirdiğimde bir şey söylemeyeceğimi anladı ve yanıma oturup çantasını aramıza koydu. Büyük güneş gözlüğünü çıkarıp katladığında konuşmasını bekledim, sonuçta beni buraya çağıran oydu. Gözlerini denizden ayırmadan:

-Bakıyorum da sana olan ikazlarım bir kulağından girip diğerinden çıkmış.

Sessizliğimi koruduğumda konuşmasına devam etti.

-Baban bile senin vicdanını uyandırmadı. Ama ben anlayacağımı anladım.

Denizden ayrılan gözlerim yerde gezindikten sonra ona döndü.

-Ne anladın?

-Cavit'in sana benzeyeceği yerde sen ona benzemişsin, ne yazık.

-Benim için endişelenmene gerek yok, hem ayrıca-

-Hah! Sen öyle san. Benim kucağımda çok kadın can verdi Bergüzâr Hanım! Hepsini de ya sevdiği adam ya da sevdiği adamın belalıları öldürdü. Sen yine bu yaşına kadar iyi yaşadın.

Güneşe rağmen büyüyen gözlerim endişeyle ondan çevrilip denize geri dönmüştü.

-Biz yakında Cavit'le başka bir şehre gideceğiz, temelli olarak.

Gözlerini bana çevirip alayla güldüğünde ister istemez açık mavi gözüne kaydı bakışlarım.

-Ecelini de yanında götürüyorsun yani? Ne diyeyim, gazinoda çalışan bir kadına göre fazla safsın. Senin yerinde başka bir kadın olsaydı eğer ben onu uyarmaya bile gitmezdim, anlıyor musun?

Sağ işaret parmağıyla mavi gözünü göstererek:

-Bunu kim yaptı biliyor musun? Cevdet, Cevdet Kanar. Evden atıldığın gece seni işe alan Cevdet varya hah tam da o! Ah, ah ölüyordum onun için. Bana bir bakması yeterdi her şeyi yapmam için. Bir gece, bir gece de olan oldu. Şakayla karışık kurduğum o cümle sonunda gözüme şiş sokması bir oldu.

Diken diken olan tüylerime aldırış etmeden yeniden denize çevirdim gözlerimi. Dedikleri o kadar gerçekti ki ben bunlardan on altı sene kaçmıştım. Nasıl oluyor da hem gitmek için can atıp hemde gidemiyordum? Sanki ayrıldığımız ilk gün o da bende ölecekmiş gibiydik. Eğer Seher ablanın dedikleri doğruysa Cavit'i bu kadar büyük bir borçla yalnız bırakamazdım.

-Dediğin gibi olsun, gideceğim ama Halit'e olan borcu Cavit'le birlikte ödedikten sonra. Ödedikten hemen sonra yurt dışına çıkarım. İkimizin de yolları sağlıklı bir şekilde ayrılmış olur.

-Halen daha Cavit'i düşünüyorsun, zarar göreceksin diyorum. Benim gibi kör, Filiz gibi sakat, Leman gibi sağır mı olmak istiyorsun yoksa Ayhan gibi ölü mü?

Son sorudan sonra yerimden hızla kalkıp ona döndüm.

-Söyleyeceklerin bittiyse gidiyorum Seher abla.

-Seher Hanım!

Dişlerimi kenetlemiş gözlerine bakarken:

-İyi günler Seher Hanım.

-Sana da. Hayatta kalmaya çalış, birini daha kaybetmek istemem.

Hiçbir şey demeden hızlı hızlı yürüdüğümde adımlarımı gazinoya çevirdim Cavit'le açık açık konuşmak için.

Serince Gazinosu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin