Yemekten sonra geçen iki gün evde bir sessizlik hakimdi. Herkes bilir ki sessizlik genelde iyiye işaret değildir. Lars'ın böyle batıl düşüncelerle işi olmamasına rağmen o bile bir şeylerin olacağının farkındaydı ve bu yüzden üzerinde bir gerginlik vardı.
Hava daha yeni aydınlanırken, o gözleri camda güneşin doğuşunu izliyordu. ''Bir ara bunu çizmeliyim..'' diye düşündü. Onun için her renk bir hissi tanımlardı. Gün doğuşunda gördüğü o kızıllık yalnızlığını deşmişti. Herkes yalnızlığını farklı renklerde yaşarken, Lars kırmızının tonlarında yalnızlığıyla boğuşurdu. Fakat Lars'ın hissettiği yalnızlık yanında bir kadının eksikliği değildi; yakın zamanda kaybettiği babasının yokluğuydu.
Bunlar aklından geçerlerken Lars hazırlanmış evden çıkıyordu. Daralis onu evden çıkarken görmüş fakat nereye gittiğini bile sormamıştı. Reddettiği oğlunun kapattığı kapıdan gözlerini çekerden içinde ki sinirin hala ne kadar taze olduğunu hissetti. Kurduğu sofra bittiğinde kızlarını uyandırmak için üst kata çıktı. Sıra Nenet'e geldiğinde bir süre yanında oturdu. Parmaklarını kızının saçlarından geçirirken derin bir nefes alıp alnından öptü. ''Hadi benim güzel kızım....''
Nenet gözlerini açtığında annesini görüp gülümsedi. Ona evlilik durumundan dolayı kızmış olsa da Lord Walter'la tanıştıktan sonra kızgınlığı, minnettarlığa dönüşmüştü. Yatakta doğrulup elini yastığının altına soktu. Eline gelen tahta uçlu kolyeyi çıkarıp annesinin avucuna koydu. Daralis şaşkınca eline sonra ise kızına baktı:
- Bunu bana mı yaptın Nenet?
- Evet. Şey... Biraz fazla tepki verdim haklısın. Bu aslında bir özür hediyesi. Tabi, bir de teşekkür...
- Zaten sana kötü gelecek bir şeye asla izin vermem.
Daralis bunu söyledikten sonra kızına tekrar sarılıp alt kata indiğinde masada Kaspar'ın da oturduğunu görünce doğruca Faye'e baktı. Faye annesinin bakışlarıyla karşılaşınca başını hemen önüne eğdi. ''Sadece onunda bizimle oturmasını istemiştim...'' diye geçirdi içinden. Yemek sırasında cesaretini toplayan Nenet olgun ve kararlı görünmeye çalışarak annesine döndü.
''Bugün Lord Walter'la buluşacağız. İkimizde evlenmeden önce birbirimizi tanımak istiyoruz. ''
Daralis tam itiraz edecekken, kızının da evliliğe gönlünün olmasının işleri kolaylaştıracağını düşünüp kendini susturdu ve ''Tamam.'' Dedi. Bu Nenet'in beklediği bir tepki olmamasına rağmen aldırış etmeyip yemeğine döndü. Masadaki sesizlik Amadore ve Kendra'nın Kont'un evine yaptığı yorumlarla tam anlamıyla bozulmuşken Faye ortamın yumuşamasını fırsat bilip merak ettiği o soruyu sordu. ''Lars nerede?''
Daralis sinirle küçük kızına dönüp bağırdı. ''BU BİZİ İLGİLENDİRMEZ. O NE BENİM OĞLUM NE DE SİZİN KARDEŞİNİZ!'' diye bağırdı. Masada herkes yemeğine ara vermiş Daralis'e bakıyordu. Amadore hala sinirliydi fakat diğer kardeşler olayın bu kadar büyümesine bir anlam veremiyordu.
Faye dolmuş gözleriyle, minikçik ağzından tek bir cümle çıkarabildi. ''O benim abim...'' Nenet'in bozduğu sessizlik bu sefer annesinden tokat yemiş küçük Faye'in ağlayarak odasına çıkmasıyla yeniden hayata döndü..
Kendisiyle ilgili evde dönen tartışlardan haberi olmayan Lars babasını mezarının başında oturmuş, düşünüyordu. Kafası ne zaman karışsa buraya gelip babasıyla konuşur ve ona dua ederdi.
İşte bugün de o günlerden biriydi.
''Merhaba baba... Son gelişimden beri çok fazla şey değişti. Bunların iyi olduklarından bile emin değilim. En son gelen adamı dövdüğümden beri eve arık gelen biri yok. Sanırım bu iyi fakat annem beni reddetti. Aslında sadece beni değil, Kaspar'ı da. İşin kötüsü onun bir suçu da yoktu... Anlayacağın, hepsi benim hatam.
Ağır konuştuğumun farkındayım ama sadece onu korumaya çalışıyordum...
Nenet'e gelince bir ay sonra düğünü var. Hem de sırf saygınlığımızı korumak için, toprak karşılığında evleniyor. Baba her zaman yokluğunda idare edebileceğimi söylerdin ama yapamıyorum. Hep kendimi senin yerine koyuyorum. ''Babam buna izin verir miydi?'' diyorum. Her şeye tepkimi bu şekilde veriyorum. Sen de izin vermezdin bunlara öyle değil mi baba?
Ama yapamıyorum ben. Bu yük çok fazla geliyor bana. Kaldıramıyorum baba. Seni çok özledim... Çok fazla özledim....''
Lars konuşmasına doğru kısılan sesiyle hıçkırmaya başlamıştı. Mezarlıkta olması iyiydi çünkü burada yalnızdı. Ona göre ağlamak çaresizlikti. Bunun görülmesini istemiyordu. Her şeyle başa çıkmaya çalışsa da o hala bir çocuktu üzerinde olan yükü taşımak artık çok ağır geliyordu.
Elinin tersiyle yüzünü sildi ve devam etti.
''... Bir de şu kötü efsaneler var. Var-dı yani. ''Dı'' diyorum çünkü haklılarmış. Onlar efsane değilmiş baba. Evde Elizabeth Bathory'nin gölgeler kitabını bulduk. Bunu sadece Faye ve Kaspar biliyor. İçini hiç açmadık. Altından kalkamayacağım bir şeyi öğrenmek istemedim. Kısacası korktum. Zaten kadınların kanıyla kendini gençleştiren bir psikopatın kitabında....'' Sözleri yarım kaldı. Ağladığı için kızaran gözleri kocaman açıldı. Her şeyi aklında sırayla geçirdi. ''Bathory o kanla kendine hayat verdiyse... o halde.... Babam???''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wicca
Fantasy''Bakireler hazır.'' yutkundu ve devam etti ''Tam 10 kız bulabildim.'' ''10 mu?'' Diye bağırdı Faye. ''Dalga mi geçiyorsun dönüştüreceğimiz 15 kişi var ve bundan çok daha fazla kana ihtiyacımız olacak.'' ''Daha fazlası çok tehlikeli Faye. Bu kadar...