7.BÖLÜM

16 3 0
                                    

SELAMM.

Uzun zamandır yoktum çünkü okulum çok yoğun geçiyordu.

Bugün telafi olarak 2 bölüm salmaya düşünüyorum.

Herneyse iyi okumalarr!

                                 🏃🏽‍♀️

Bu mesaj da neydi böyle? Ne olucaktı? Vücudum başka bir olayı daha kaldıramazdı en iyisi takmamaktı. Mesajı sildim ve düşüncelerimden sıyrılıp uykuya dalmaya çalıştım.

Sabah Hazal'ın heyecanla kondurduğu öpücüklerle uyandım. Tabi buna uyanmak denirse (!) Dün gece geç yattığımdan hala çok uykum vardı fakat daha fazla dayanamayıp gözlerimi açtım.

"Hadi kızım uyan artık."

Huysuzca mırıldanarak kalktım ve "Günaydın" dedim.

"Günaydın günaydın, hadi kalk kahvaltıya bekliyorlar."

"Sen git, üstümü değiştirip gelicem."

Kafasını sallayıp dışarı çıktı. Üzerime hızlıca siyah kot şort ve beyaz crop giydim. Bugün hava cehennem sıcağı dediğimiz türdendi. Saçlarımı da at kuyruğu yaptım ve telefonu elime alıp saatin kaç olduğuna baktım.

Dokuzu kırk beş geçiyordu ama önemli olan bu değildi. Dün ki gibi yine özel numaradan mesaj gelmişti.

* Bugün gelicem hazırlıklı olsan iyi edersin. *

Ne? Ateş miydi yoksa bu? Gerçekten anlamıyordum nasıl bir bela başıma almıştım böyle. Çadırdan çıktım ve kahvaltı yapıcağımız yere doğru yürümeye başladım. Birden yanımda Baran belirdi.

Gülümseyerek "Günaydın." dedi.
Bende aynı şekilde karşılık verdim.

"Bugün çarşı gibi bir yere iniyormuşuz haberin olsun lütfen yine ortalıklardan kaybolma."

Canım sıkılmıştı ama bunu belli etmeden güldüm ve "Merak etme kaybolmam." dedim.

"Sahi sen o gün tam olarak nasıl kayboldun."

Bir anda oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi sinirlendim ve öfkeyle konuştum.
"Hepsi o gıcık ama bir o kadar da sevimli olan tavşan yüzündendi."

Baran'ın hoşuna gitmiş gibi güldü daha sonra "Anlamadım ama seni sinirlendiriyor gibi kapatalım o zaman konuyu."

Başımı aynı şekilde öfkeyle salladım.

Kahvaltı yapacağımız alana vardıktan sonra masa da oturan Hazal'ın yanına gittim ve kafasına öpücük kondurarak yanına oturdum.

"Hayırdır moralin bozuk gibi Hazi bir sorun mu var?"

Sıkılırcasına başını salladı daha sonra konuşmaya başladı.
"Aslında var balım. Sorun şu ki Ufukla nasıl konuşacağımı bilmiyorum." Keyifsizce somurtmaya devam etti.

"Tek sorun bu olsun be Hazi, şimdi şöyle ki yanına gidip ondan hoşlandığını söyleyeceksin."

Kızmış gibi "O kadar kolay değil işte Asel."

Keyifsizce önüme döndüm daha sonra "Peki sen ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordum.

Sıkkınca mırıldandı. "Bilmiyorum"

Daha fazla üzülmesini istemediğim için hemen işe koyuldum.

"Hazal bekle burda geliyorum ben."

Merakla kafasını bana çevirdi ve "Nereye?" diye sordu.

"Az sonra anlarsın" diye cevap verdim ve hızlıca gözlerim Ufuk'u aradı. Onu değil ama arkadaşını buldum ve yanına doğru yürümeye başladım.

Yanına geldim ve soğukca "Selam" dedim.
"Merhaba, Asel'di değil mi?" Kafamı salladım.

"Ufuk nerde?"

Eliyle büyük bir ağacı gösterdi ve "Az önce şu tarafa doğru giderken gördüm."

"Teşekkürler" diyip arkamı dönüyordum ki "Neden sordun?" dedi.

"Seni ilgilendirmez" diyip hızlıca yanından ayrıldım. Noluyordu bana içime kim girmişti de böyle özgüvenli biri olup çıkmıştım. Doğrusu yeni kimliğimi sevmiyor da değildim.
Ağacın oraya gittiğim de Ufuk biriyle telefon da konuşuyordu.

"Ya kızım anlamıyor musun bizim aramızda ki ilişki bitti. Bunu kafana soksan iyi olur."

Telefon da ki kişiyi dinledi. "..."

"Aynen öyle başka birini seviyorum ben. Öyle sadece hoşlantı da değil aşığım ben."

Karşı taraf konuşmaya devam etti ardından Ufuk "Hoşçakal" diyip kapattı. Arkasını döndü ve benimle göz göze geldi.

Gözleri telefona gitti ve "Duydun mu?" diye sordu.

Mahçup bir şekilde "Kusura bakma" dedim.

"Sorun yok bende sana anlatıcaktım zaten."

Şaşkınca "Anlamadım" dedim.

"Asel," İçimden çok başka düşünceler geçiyordu ve bunların gerçekleşmemesi telaşıyla lafını keserek.

"Ufuk dur." dedim.

"Noluyor?"

Biraz sessiz kaldıktan sonra,

"Hazal"

"Hazal"

İkimizde olduğumuz yerde kaldık. Nası yani bahsettiği kişi Hazal mıydı? Galiba daha mutlu olduğum bir zaman olamaz. Benden önce davranarak,
"Nasıl söylenir bilmiyorum ama, ben Hazal'dan hoşlanıyorum.İşin kötü tarafı ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."

Sevinç çığlığı atıp konuşmaya başladım.

"Ufuk git. Şuan hemen Hazal' ın yanına git ve söyle."

"Yapamam."

"Yaparsın."

"Olmaz."

"Olur."

"Anlamı-"

Birden öfke patlaması yaşadım ve sinirle "Aaaa yeter artık ne o konuşuyor ne sen nasıl gidicek böyle yemin ederim ikinizin kafalarını birbirine sürtüp kendime mun ışığı yapar siz acı çekerken bende keyifle yemeğimi yerim."

Ufuk ne diyeceğini bilemez gibi suratıma baktı ve yine dayanamayarak "Bana değil Hazal'a söyleyeceksin hadi."

"Bundan sonra bir numaralı best friendimsin Asel" dedi ve koşarak masaların olduğu yere gitti.
Kendi kendime rahatlama nefesi verirken ayak sesi geldi ve arkamı döndüğümde hiç aklıma gelmeyecek birini gördüm.

"Demek kafalarını birbirine sürtüp çıkan kıvılcımdan mum ışığı yapıcaksın ve sende keyifle yemek yiyeceksin. Harika, çok etkilendim doğrusu. Bunu bizim çocuklara söylesem iyi olur. İyi bir ceza yöntemi. Çocuklar demişken hadi gel onlarla tanışmaya götürücem seni."

Ben daha ne olup ne bittiğini algılayamadan kolumdan tutup yürütmeye kalkıştı. Kolumu sertçe elinden kurtardım ve o gazla yanağına sertçe tokat attım. Bu kişi dengesiz ve tam bir ruh hastası olan Ateş' di.

                               🤸🏽‍♀️

Ufuk ve Hazalı yemek istiyorumm.

Biraz kısa bi bölüm oldu kusura bakmayın. Ama tadı damağınızda kaldıysa bir sonraki bölüme uçabilirsiniz.

ÖPÜLDÜNÜZZ.

KOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin