Yazarın anlatımından
Baekhyun hemen karşısında oturan beden ile tüm bedeninin gerildiğini hissediyordu. Ona kaçamak bakışlar atıyor, ne zaman baksa kendisine bakan gözleri görüyordu.
Jongin ise sürekli konuşuyor, ortağı ile bir ortak nokta bulmaya çalışıyor ortamdaki gerginliği fark etmiyordu.
Chanyeol ise Baekhyun ile göz göze geldiğinde bile kalbinin heyecanla titrediğini hissediyordu.
Başka bir adamın bebeğini taşıdığını biliyordu. O adamın yüzüğünü taşıdığını da. İkisi de durduramıyordu Chanyeol'u. Her şeye rağmen kalbi aşkla atmaya devam ediyordu.
Evli bir adamı sevmek, acı vericiydi. Yinede bununla aylar önce yüzleşmişti Chanyeol. İlk duyduğunda ki acı yoktu kalbinde.
Baekhyun titrek bir nefes verdiği sırada Chanyeol yüzündeki gülümseme ile dudaklarını araladı.
"Yemekler çok güzel olmuş. Ellerinize sağlık." Muhatabı yeniden Baekhyun'du. Baekhyun bir Jongin'e bir de Chanyeol'a baktı. Kendini gülümsemeye zorladı. "Afiyet olsun."
Jongin büyükçe gülümsedi. "Baekhyun eskiden yemekle çok iç içeymiş. Uzun bir süre ünlü bir şeften eğitim almış hatta. Adam yabancıydı dimi sevgilim?"
Chanyeol gerildiğini hissetti. Baekhyun onunla evliyken almıştı o eğitimi. Bunun önünü açan da onu o şefle tanıştıran da bizzat Chanyeol'du.
Baekhyun da bunu bildiğinden oturduğu yerde küçüldü. "Evet, ingilizdi." Diye mırıldandı Baekhyun. Chanyeol alt dudağını ısırdı. "Ne şanslısınız gerçekten. Koskoca Kore de İngiliz aşçıyı nasıl buldunuz?"
Baekhyun gözlerini Chanyeol'un gözlerine dikti. "Bir süre Londra'da yaşadım. Üniversitemi de orada okudum. O sayede eğitim alabildim bay Park."
Chanyeol'un kaşları havalandı. Baekhyun'un Jongin'e bu kadarını bile anlatmadığını düşünüyordu.
"Ah anladım. Ne güzel, bende uzun bir süre Londra'da yaşadım." Etinden bir parça attı ağzına. Baekhyun'un yemeklerini yemeyeli yıllar olmuştu. Çok özlemişti.
"Karşılaşmamış olmamız ne kadar kötü."
"Burada, bu şekilde karşılaştık en azından değil mi?" Baekhyun Jongin'e döndü. "Umarım eşimle bir çok iyi işe imza atarsınız bay Park."
Chanyeol sertçe yutkundu. Baekhyun onu nereden vuracağını her zaman iyi bilmişti.
Biten yemeklerden sonra tatlı yeyip kahve içmek için salona geçtiler. Chanyeol önünde duran tatlıdan nefret ederdi. Bakışları bir kaç saniye Baekhyun ve tatlı arasında gidip geldi.
Bunu bilerek mi yapmıştı?
"Tatlınıza dokunmadınız, yoksa sevmiyor muydunuz?" Diye sordu Jongin. Chanyeol kahvesinden bir yudum aldı. "Ah üzgünüm, içinde fıstık olan şeyleri yiyemiyorum."
O sırada çalan telefonu ile Jongin hızla ayaklandı. "Hemen geliyorum." O salondan çıkarken oturan ikilinin gözleri hızla birbirine tutundu.
"Amacın ne senin?" Baekhyun hızla sorarken Chanyeol küçük bir gülümseme verdi ona. "Hiç, sadece iş yapıyorum. Bilirsin, çalışmayı severim."
"Koskoca Kore'de iş yapacak başka adam mı kalmadı?" "Yani oyun işiyle uğraşan az kişi kaldı. Ne yapabilirdim ki?"
Baekhyun dişlerini birbirine bastırdı. "Park Chanyeol." Chanyeol onun bu tehditkar ses tonunu bile deli gibi özlemişti. Yüzünde oluşan küçük gülümsemeyi gizleyemedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fault/Chanbaek
FanfictieKaybolan bir bebek, kaç kişinin hayatını tepetaklak edebilirdi ki? tüm gerçekler ortaya serildiğinde, bu hikayede masum bir kişi bile yoktu. Herkes suçlu, herkes günahkârdı.