Kilitli Gerçek

5 1 0
                                    

Güneşin ilk ışıkları zarifçe perdelerden sızarak odanın içine dolarken, yeni bir güne uyanmanın ağırlığını içimde hissettim. Gözlerimi açmak zorunda kaldım. Bu beklenmedik sabah ışıkları, hâlâ gecenin tatlı büyüsüne kapılmış olan zihnimi bir anlık şaşkınlıkla karşıladı. Bir yandan gözlerimi kırpıştırarak uyku mahmurluğundan kurtulmaya çalışırken, diğer yandan gece boyunca rüyalarımda beni saran huzurun bu sabah ışıklarıyla kaybolmasını istemiyordum. Gece öylesine güzeldi ki, uyanmayı hiç istemiyordum. Kalbimde hâlâ gecenin bıraktığı yoğun duygular tazeyken, bu büyünün bozulmasına gönlüm hiç razı değildi. Sabahın soğuk yüzüyle karşılaşmak yerine, gecenin sıcak kollarında kaybolmak istiyordum.

Biraz sağa dönünce o yanımdaydı. Güçlü kollarıyla beni sarıyor, yaşadığımız güzel anların yorgunluğunu uyuyarak atmaya çalışıyordu. Masum bir çocuk gibi derin bir huzurla uyuyordu. O kadar güzeldi ki; bir insan nasıl bu kadar güzel olabilirdi? Yüz hatları, sanki bir sanatçının elinden çıkmış gibiydi. Onu böyle görmek, içimde rengârenk çiçekler açtırıyordu. Bu anın sonsuza kadar sürmesini diledim. Beni kollarıyla sarıp asla bırakmasın, gözlerini gözlerimden ayırmasın istiyordum. Onu izlerken, zaman durmuş gibiydi. İçimdeki sevginin her an daha da büyüdüğünü hissediyordum.

Tek dileğim, onun gözlerindeki ışığın hiç sönmemesiydi. Onu uzun uzun izledikten sonra, yavaşça gözlerini açmaya başladı. Önce şaşkınlıkla etrafa baktı, ama beni görünce gözleri parladı. Bir yandan gözlerini ovalarken, diğer yandan saçlarına dokunup dağınık buklelerini düzeltti. Yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi ve elleri nazikçe yanağıma dokunup, yumuşak bir öpücük kondurdu. "Günaydın balım," diye fısıldadı. Bu basit ama samimi sözler, kalbimi yeniden ve yeniden ısıttı. "Günaydın canım. Hadi uyan da aşağı inip kahvaltı edelim, hava çok güzel," diye karşılık verdim. Konuşurken bile sesi melodik ve huzur vericiydi. Yatakta hafif doğrulup cam duvardan dışarıya baktı. Sabahın erken saatlerinde güneşin parıltıları gözlerini kısmıştı. Uykusunu açmak için birkaç saniye bekledi. Sonrasında bana dönerek sıcak bir tebessümle, "Harika fikir. Ama ben senin kollarından ayrılmak istemiyorum," diyerek beni çocukça çekiştirdi. Bu tatlı inatçılığı, içimdeki sevgi dalgalarını daha da güçlendiriyordu; her an, yeni bir hikâyenin başlangıcı gibiydi. Gülerek, "Hadi ama, gün uzun, daha yapacak bir ton işimiz var," dedim. Tabii ki, o beni dinlemek yerine inatlaştı. Ben de bu inadına karşılık onu gıdıklamaya başladım. Sahte bir sertlikle beni korkutmaya çalışsa da başaramadı. Üzerine çıkıp onu gıdıkladıkça bana direnmeye çalışıyordu. Bu anların bizim için ne kadar özel olduğunu düşündüm; sanki tüm dünya dışarıda kalmış ve biz sadece kendi küçük balonumuzda yaşıyorduk.

Yarım saat boyunca yatakta çırpınıp dururken, bir anda kıyafetlerin arasından telefonumun sesini duydum. Max'e baktım; o hâlâ oyun peşindeydi. "Boş ver ya, kesin Zoe'nin boş alışveriş muhabbetleridir. Çalsın dursun," dedi. İçimde bir huzursuzluk hissettim ama Max'in keyfini bozmak istemediğimden onun dediğini yapmaya karar verdim. Zihnimde sürekli sorular dolaşıyordu; belki de acil bir durum vardı ama o anın tadını çıkarmaya devam etmek istiyordum.

Telefon susmuyordu. Üst üste çalıyor ve mesajlar geliyordu. Dikkatim dağılmıştı; kalbim hızla çarpıyor, içimdeki tehdit duygusu giderek büyüyordu. Max de telaşlanmadan telefonu açmanın iyi bir fikir olacağını düşündüm. "Ben şu telefona bir bakayım," dedim ve ona endişeyle baktım. Max'in gözlerinde, "Hâlâ oyunu bırakacak mısın?" der gibi bir ifade vardı. "Off! Tamam, hadi koş, bekliyorum seni. Selamımı söylersin," diyerek karşılık verdi. Onun bu kadar olgun bir şekilde durumu karşılaması, içimdeki stresi biraz olsun hafifletti. Başka bir gün, belki bu kadar anlayışlı olmazdı. Bu yüzden ona minnettardım. Yataktan kalkıp kıyafet yığının içinde telefonumu bulmaya çalıştım. Elleriyle saçlarını düzelten Max'i arkada bırakmak istemiyordum ama gerçek dünyada neler olup bittiğini görmek zorundaydım. Ve sonunda, bunu yapmak zorunda kaldım. Telefonun ekranına baktığım anda tüm kan beynime sıçradı.

Suçlu マ応ーHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin