Keşke her şey o güzel öpücük kadar muhteşem ve sakin kalsaydı... O dudaklarının dudaklarıma değdiği o an, sanki dünya sadece ikimizden ibaret olmuştu; zaman durmuş, tüm sesler susmuş ve sadece kalp atışlarımızın ritmi yankılanıyordu. O öpücük, ruhlarımızın derinliklerine işleyen bir huzur ve mutluluk dalgası yaratmıştı, her türlü endişe ve kaygının ötesine geçip bizi bir nevi rüya alemine taşımıştı.
Belki de o an, varoluşumuzun en saf ve berrak anıydı. Zihnimin en gizli köşelerinde barınan tüm korkular silinmiş, sadece onunla bu anın eşsiz güzelliğini yaşıyordum. Ama hayat her zaman bize sürprizler yapar, değil mi? O büyülü anı bozan bir şeyler olmalıydı, ve ne yazık ki oldu. Her şey tam yolundayken, hayat ansızın başka bir yöne çekiverdi bizi, adeta kaderin oyununa gelmiştik ve o sakin mutluluk yerini belirsiz bir kasırgaya bıraktı.
"İyi misin Alice?" diye sordu saçlarımı okşayarak. Sesi, içinde bulunduğumuz huzuru daha da pekiştirdi. Sanki yumuşak bir melodi gibi kulağıma geliyor ve içimi rahatlatıyordu. O an, içinde olduğum her şeyin gerçek olduğunu biliyordum ve bu beni daha da mutlu etti. Max'in bu kadar anlayışlı ve sevecen olması, günümüzün ne kadar özel geçtiğinin bir göstergesi gibiydi.
Gülümseyip "İyiyim" diyerek geçiştirdim. Aslında söylediklerimden çok fazlasını ifade etmek istiyordum, fakat kelimelerin yetersiz kaldığı anlardan biriydi bu. O da bunu hissetti ve daha fazla üstüme gelmedi. Kendimi aptal gibi hissettim ama bu umurumda bile değildi; çünkü onun yanındaydım ve bu bana yetiyordu.
Max bir süre durup telefonunu eline aldı ve arkadaşlarımıza mesaj attı. Sabahtan beri ortada yoklardı ve ikimiz de artık merak etmeye başlamıştık. Max, onların bir yerlerde içip sonra eve döneceklerini düşünüyordu. Saat 3 olmuştu ve hâlâ haber vermemişlerdi; ne gelen vardı ne de giden. Normalde böyle kaybolmazlardı, bir şeylerin ters gittiğini hissetmeye başlamıştık. İçimdeki huzursuzluk büyüyordu, bunu Max'e belli etmiyordum ama o bana bakarken ben de onun gözlerinde aynı endişeyi görebiliyordum. Gökyüzü yavaş yavaş kararmaya başlamış, sokak lambaları birer birer yanıyordu. Evler arası mesafe kısalıyor, hiç görmediğimiz gölgeler belirmeye başlıyordu. Birlikte adımlarımızı hızlandırıp daha güvenli bir yere gitmeye karar verdik. İkimizin de düşünceleri aynı yönlerde dolaşıyordu ama söz konusu arkadaşlarımız olunca hep en kötüsünü düşünmekten kaçınıyorduk. Bazen sessizlik kelimelerden daha anlamlı olabiliyor, o anda birbirimize söylemekten korktuğumuz her şey gözlerimizde okunuyordu. Dünyanın sakin yüzeyinin altında fırtınalı bir deniz yatıyordu ve biz, bu fırtınanın yaklaşmakta olduğunu hissedebiliyorduk.
Max bir anda kuşkulanmaya başladı. Onu rahatlatmak için "Belki evdedirler" dedim, tam o sıralarda telefonu çalmaya başladı. Arayan kişi gizli numaradaydı, bu yüzden benden biraz uzaklaşıp konuştu. Telefonda tam olarak ne söylendiğini duyamadım ama bir sorunun olduğu çok belliydi. Max'in yüzü aniden solmuş, bakışları sertleşmişti. Ses tonu bir an yükseldi ve hemen ardından alçaldı, sanki konuştuğu kişiyle tartışmaya başlayacakken kendini zor durdurmuş gibi.
Ceketinin cebinden bir kağıt parçası çıkarıp ona hızlıca bir şeyler yazıyordu, yazarkenki ellerinin titremesi dikkatimi çekmişti. İfade ettiği kelimeler sanki hayatı buna bağlıymış gibi önem taşıyordu. Konuşmayı bitirip yanıma geldiğinde bakışları garip bir şekilde gergindi. "Ne oldu?" diye sorduğumda, sadece "bir şey yok" diyerek geçiştirdi.
Fakat gözlerindeki tedirginlik ve yüzündeki ter damlaları, istesem de göz ardı edemeyeceğim kadar belirgindi. Bu belirsizlik, içimdeki huzursuzluğu daha da arttırdı. Neredeydiler, neler oluyordu? Max'in bir şeyler saklamaya çalıştığı açıktı. Eve doğru yürümeye başladık ve Max derin düşüncelere dalmış, parmaklarıyla sürekli saçlarını tarıyordu, bu da ruh halindeki dalgalanmayı ele veriyordu. Dalgın adımlarla yola devam ederken, aniden durdu ve elini omzuma koyup ciddi bir ifadeyle bana döndü. "Bak, ne olursa olsun sakin ol ve paniğe kapılma. Arkadaşlarımızın bana ihtiyacı var ve onları bulmak zorundayım" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlu マ応ー
ChickLitGecenin derinliklerinde, geçmişin izleriyle dolu bir gölge var. Adalet arayışında kaybolan bir ruh, suçun ve sırların arasında sıkışıp kalmış.Kimilerine göre o benim.İçimdeki korku ile fırtınada sürükleniyorum.Tutunmaya ise hiç niyetim yok. -Tekrar...