Taksi evin önünde durur durmaz, ışık hızıyla parayı ödeyip koşa koşa binadan içeri girdim.Sabahın serin havası içeri dolarken, adımlarımın seslerini kontrol etmeye çalışıyordum.Merdivenleri tırmanırken, evdekilerin uyanmaması için dua ediyordum. Her adımda eski tahta basamakların gıcırdaması, kalbimi daha da hızlandırıyordu. Zaten neredeyse öğlen olmuştu ve bir an önce eve dönmek için acele ediyordum
İçeri girer girmez ne yapacağımı düşünmüştüm, çünkü eğer uyanmışlarsa ve benim yokluğumu fark ederlerse, işler kötüleşebilirdi. Yalan söylemekten nefret ediyordum ama şu anda başka çarem yoktu. Onlara ne söyleyeceğimi bilmiyordum, ve yalanların ardından gelebilecek olası soruları gözümde canlandırıp duruyordum.
Kapının önüne geldiğimde, durup kulak kabartarak sesleri dinledim. Geç kalmıştım, zaten uyanmışlardı ve benim yokluğumu fark etmişlerdi. Kalbim hızla çarparken başka çarem olmadığını biliyordum, içeri girip bir bahane uydurmak zorundaydım. Kevin ile buluştuğumu öğrenirlerse, işler iyice raydan çıkardı.
Anahtarı çevirip gayet normal bir tavırla içeri girdim, sanki her şey rutin bir gündeymiş gibi. Üçünün de hararetli bir şekilde tartışırken kapıyı açtığımı duyunca bana döndüklerinde birbirlerine nasıl göz attıklarını fark ettim. Zoe koşup bana sarıldı, Max ve Mike ise şaşkın bir şekilde bakıyorlardı. Max derin bir nefes alarak sorguya başladı, "Neredeydin sen? Telefonunu da açmıyorsun. Bütün gün boyunca seni aradım ve hiç cevap vermedin, endişelendiğimi biliyorsun, değil mi?" diye sordu.
Hiç düşünmeden aklıma gelen ilk bahane döküldü ağzımdan; "Markete gitmiştim, biraz hava almak istedim. Üzgünüm, telefonumun şarjı bitmiş." Gerginliğim, boğazımda beni sıkıyor gibi hissediliyordu ve onların yüzlerindeki şüphe dolu ifadeler, yalanımın işe yaramadığını açıkça gösteriyordu.
"Markete gittim, bir şeyler almak için. Yani sabah erkenden kalktım ve evdeki eksikleri gidermeye karar verdim. Biliyorsun, evin durumu pek iç açıcı değildi ve artık bir şeyler yapmam gerekti. Listeyi bile hazırlamıştım. Ancak, anlaşılan acelem yüzünden işler daha da karıştı. Düşündüğümden çok daha fazla zaman aldım."
Aferin Alice, gerçekten de çok dahice bir neden buldun?!
Şimdi, sadece aldıkların nerede diye sorsa ne yapacaksın? Poşetlerin izahını nasıl yapacaksın?
Aptal kafa, keşke sabah yürüyüşe çıktım desen, daha inandırıcı olmaz mıydı?!
Bak işte, ben bu mantıksız bahaneyi ortaya atar atmaz hepsi "bizimle dalga mı geçiyorsun" der gibi bakmaya başladı.Max, yüzünde sahte bir sakinlikle devam etti.
"Ee, ne aldın? Nerede poşetler? Eğer gerçekten markete gittiysen, bir şeyler almış olman gerekmiyor mu? Bu kadar basit bir şeyi nasıl unutursun?"
Ve işte beklenen soru geldi. Ne diyeceğimi hızlıca düşünmeliydim
Hadi Alice, kullan artık şu kafanı, bir çıkış yolu bul
HEH
İşte buldum
"Aptal kafam, sabah sersemliğiyle cüzdanı burada bırakıp çıkmışım. O kadar şey doldurdum ki alışveriş arabasına, tam kasaya geldim ve bir heyecanla elimi cebime attım. Bir de ne göreyim?! Cüzdan yok. Hayat işte, bazen insanın başına gelmeyen kalmıyor.O an telefonumu da sessize almışım, aramalarınızı göremedim, üstelik market kalabalıktı ve gürültü içinde telefonu da duymadım sanırım. Dalgınlık iste, bir anda ne yapacağımı şaşırdım.Almak istediğim her şeyi bıraktım, kasiyere durumu anlatıp koşa koşa eve geri geldim. Ama düşününce, bu kadar yorgunken bir daha çıkmakla uğraşamam. Eşyaları yeniden almak, yoğun bir günde markete tekrar gitmek şu an bana o kadar zor geliyor ki! Tam bir Murphy kanunu, değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlu マ応ー
Romanzi rosa / ChickLitGecenin derinliklerinde, geçmişin izleriyle dolu bir gölge var. Adalet arayışında kaybolan bir ruh, suçun ve sırların arasında sıkışıp kalmış.Kimilerine göre o benim.İçimdeki korku ile fırtınada sürükleniyorum.Tutunmaya ise hiç niyetim yok. -Tekrar...