Nasıl bu hale düştüm? Bulanık ve sisli bir anı gibi, geçmişin izleri arasında kalmışım. Kim olduğumu bilmiyorum, tanıdığım tek kişi benim için yabancı. Neden sürekli kaçıyorum?
Sandalyemin üzerinde sallanan bacaklarım, iç susuzluğun yanı sıra hayatın gizemlerine doğru kaçışımı temsil ediyor. Kafamda dönen birçok soru var, fakat hiçbir cevap yok. En iyisi hikayemi baştan, daha aksiyon dolu ve suç dolu bir şekilde anlatmak.
Ben Alice Roth. Ailesiyle yaşayan sıradan bir genç kızdım, ama yüreğimin derinliklerinde büyük maceralar saklıydı. Evimizin bahçesi dışında neredeyse hiçbir yere çıkamamam, çocukluğumu tuhaf bir şekilde kısıtlı geçirmeme neden oluyordu. Okula gitmek, arkadaşlar edinmek gibi normal çocukluk deneyimleri bana yasaktı. Annem ve babam öğretmen oldukları için, eğitimimi evde alıyordum. Ancak evimizdeki katı kurallar ve gizemli sessizlik, içimde sürekli bir rahatsızlık yaratıyordu. Bu hayat sadece sıkıcı değil, aynı zamanda bir şeylerin eksik olduğu hissini de uyandırıyordu.
Peki, neler oldu?
17.yaş günümde annemden sonunda izin alıp dışarı çıktım. Hayatımda ilk defa evimizin sınırlarını aştım ve dış dünyayla tanıştım. Yeni ayakkabılarımın kokusu burnumda, adımlarım hızlı ve heyecan doluydu. Dört duvar arasından kurtulmanın verdiği özgürlük, içimdeki kısıtlamaların bir nebze de olsa hafiflediğini düşündürdü.İzin almak hiç kolay olmadı tabii. Babam önce dalga geçti, sonra ciddi olduğumu anlayınca öfkeyle karşıma dikildi. Sanırım dış dünyanın tehlikelerinden korkuyordu. Ama ısrarım sonucunda izin verdi, belki de güvenini sınamak istedim onunla.
Gece 10.30'da babam odamın kapısını açıp büyük bir paketle içeri girmişti. Titreyen sesiyle, özür dileyerek paketi yatağımın üstüne bıraktı. Üzerinde titizlikle yazılmış bir not vardı:
"Sana o kadar yüklendiğim için özür dilerim Prensesim. Sadece senin güvende olmanı istiyorum. Belki de fazla katı davrandığımı düşünebilirsin. Ama dış dünya senin için çok tehlikeli. Bunu kendi gözlerinle görmen için sana izin veriyorum. Çık, gez, cesur kızım. Sana olan güvenimi boşa çıkarma. 1 saatin var, kendine dikkat et."
Notunu okuduktan sonra, mor elbisemi giyip hızla dışarı çıktım. Bu jest, babamın beni anlamaya çalıştığını ve benim için endişe duyduğunu hissettirdi. O gece, hayatımın dönüm noktalarından birini yaşamıştım.
Merdivenlerden hızla inerken annemi salonda kitap okurken gördüm. Ona vedalaşıp kapıyı açtım, bu yeni başlangıçta onun da yanımda olmasını isterdim ama o yorgun olduğunu belirtip katılamayacağını söyledi. Ellerini öpüp ona son bir kez gülümseyerek veda ettim.
Bir zamanlar sadece televizyonda gördüğüm dış dünyayı kendi gözlerimle deneyimlemek inanılmazdı. Yeni ayakkabılarımın ilk adımlarını dışarıda attım, insanların arasında yürüdüm ve kaldırımdaki çatlaklardan kaçındım. Bir kafenin önünden geçerken içeri girdim, ilk defa bir barista ile konuştum ve düşünmeye başladım. Uzun süredir bana yasak olan ve merak ettiğim bir şeydi bu. Sonra sokak sanatçılarının arasından geçerken bir müzeye girdim, sanat eserlerini görmek gerçekten büyüleyiciydi. Özgürlüğün ve keşiflerin tadını çıkarırken, saatlerin nasıl geçtiğini anlamadım. Eve döndüğümde, içimde bir değişim hissettim, artık hayatımın daha büyük bir parçasını keşfetmeye kararlıydım.
-----
Eve dönerken içimde heyecan ve neşeyle doluyordum. Yeni yaşımın verdiği özgürlüğü hissetmek beni adeta havalara uçuruyordu. Bahçenin ortasında duran siyah arabaların kapıları açık, ürkütücü bir manzara sunuyordu. Evin kapısını açtığımda karşımda gördüklerime inanamadım. Salon darmadağın ve kanlar içinde yatan tanımadığım insanlarla doluydu. Üst kattan gelen silah sesleriyle irkildim. Adrenalinle mutfak kapısına koştum. İçeride bir merdiven gördüm, sessizce çıkıp duvarın arkasına saklandım.
Mutfakta beş iri adam vardı, ellerinde silahlarla. Yanlarında ise perişan olmuş, kısa boylu saçları kıvırcık, çekik gözlü bir genç erkek vardı. Yanındaki adam, bilmediğim bir dilde bağıra çağıra genç adamla konuşuyordu. Anlam veremesem de genç adamı dövmeye başladığında göz göze geldik. Korku dolu bir an yaşadıkça duvarın arkasına daha sıkı sarıldım. Adamın öfkesi dinince tekrar gözlerimi açtım.
Odamdan annemi ve babamı çıkarken gördüm. İki adam, onları kollarından tutup duvara itti ve silahlarını doğrulttu. Gözlerimi onlardan alamadım, bir yandan ne yapacağımı bilemezken diğer yandan ailemin durumu için endişeleniyordum.
Gözlerimi kapadım.
O ses. O uğultulu silah sesi ile kendimden geçtim. Gözlerimi açmak istemedim, gerçeklerle yüzleşmek istemedim.
Duvara yaslanıp sessizce ağlamaya başladım. Adamların ayak seslerini duyuyordum, ağır ağır aşağı kata iniyorlardı. Annemle babamı son bir kez görme şansım elimden kayıp gitmişti. Adamların ayak sesleri kesilince koridorda koşmaya başladım. Annemle babam odamın kapısının önünde kanlar içinde yatıyorlardı. Aşağıdan tekrar silah sesleri gelince ne yapacağımı bilemedim. Odama doğru sürünürken yerdeki cam parçası elimi kesti. Acıdan çığlık atacaktım ki bir el beni odama doğru çekti.
Karanlıkta kaybolmuştum. Korku ve belirsizlik içindeydim.
Ve beni kapının arkasına almayı başarmıştı. O elin sahibi o çekik gözlü çocuktu. Eliyle ağzımı kapatmıştı. Elinde silah vardı. Elini çekmesi için kafamı salladım. Elini çekmişti. Bana sus işareti yaptı. Ayağı kalkıp kapıyı açtı. Kimse var mı diye baktıktan sonra elini uzattı. Başka çarem yoktu, onunla gitmek zorundaydım.
Koridordan koşarak geçip merdivenleri indik. Koltuğun arkasına saklanıp sürünerek kapıya doğru yaklaştık. Dışarıda iki adam bağırarak konuşuyordu. Çocuk beni arkasına alıp ayağı kalktı. Adamların ikisini de tek tek vurdu. Bahçedeki motora atlayıp evden uzaklaştık.
Motorla giderken arkama baktım. Evim, odam, anılarım ve ailem. Hepsi geride kalıyordu. Her şeyimi kaybetmiştim. O güzel, rahat hayatım artık sadece bir hatıraydı.
Geleceğim belirsizdi. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece kaçıyordum. Kaçıyordum ve arkama bakmıyordum.
***
Beni eski bir apartmanın önüne getirmişti. Motordan inerken elimdeki kesik acıdı. Cam çok kötü kesmişti.
"Elin acıyor mu?" dedi arkasını dönüp elimdeki yaraya bakarak. Sesi sakin ve ilgiliydi.
"Evet, çok" dedim gözyaşlarımı tutmaya çalışırken. Elimden akan kan beni daha da sinirlendiriyordu. Apartmanın kapısını açtı ve bana döndü.
"Hadi yukarı çıkalım, evde bandajla sararız" dedi, sanki her şey çok normalmiş gibi. Bu beni daha da sinirlendirdi. Bağırarak konuştum:
"Seni tanımıyorum ve güvenmiyorum. O adamlar ailemi öldürdü. Senin de beni öldürmeyeceğini nereden bileyim?"
Çocuk gibi ağlamaya başlamıştım. Kendimi sokak kedisi gibi hissediyordum. Onun umursamazlığı canımı sıkmaya başlamıştı. Sinirden yumruklarını sıkarak konuşmaya başladı:
"Sakin ol! Sana yardım etmeye çalışıyorum. Şimdi sus ve içeri gel."
Sesi sertti ama gözlerinde bir kırgınlık vardı. Haklı olduğunu biliyordum. Korkmuştum ve güvenmiyordum. Ama o da haklıydı. Bana yardım etmeye çalışıyordu.
Derin bir nefes aldım ve içeri girdim. Apartman eski ve bakımsızdı. Duvarlar dökülmüştü ve merdivenler gıcırdıyordu. Çocuk beni üçüncü kattaki bir daireye götürdü. Kapıyı açtı ve içeri girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlu マ応ー
Chick-LitGecenin derinliklerinde, geçmişin izleriyle dolu bir gölge var. Adalet arayışında kaybolan bir ruh, suçun ve sırların arasında sıkışıp kalmış.Kimilerine göre o benim.İçimdeki korku ile fırtınada sürükleniyorum.Tutunmaya ise hiç niyetim yok. -Tekrar...