Kirli İşler

79 7 4
                                    

Bu batağın içine düşeli iki ay olmuştu. Bir yandan buraya düştüğüm güne lanet ediyor, bir yandan da kendimi burada bulduğum için şanslı hissediyordum. Hayatın zorluklarına direnç göstermek, sokaklarda yapayalnız yaşamak ve sürekli bir tehdit altında olmak yerine, daha az tehlike içeren ancak suçla dolu bu evde yaşamayı kabullenmeye başlamıştım. Artık kafamı sokacak bir çatı bulmuş ve hayatta kalmanın yollarını öğrenmeye başlamıştım. Bu evin verdiği güvenlik hissi, dışarıdaki kaosun içinde bir vaha gibiydi.

Zoe ile yakınlaşmaya başlamıştık. Çarpıcı zekası ve esprili kişiliğiyle, onunla vakit geçirmek gerçekten hoşuma gidiyordu çünkü iki erkeğin sürekli aynı konularda dönen muhabbeti bir süre sonra bıktırıcı oluyordu. Zoe ile alışverişe çıkıyor, şehri keşfe çıkıyorduk. 17 yıldır burada yaşamama rağmen, şehre dair birçok şeyi hala bilmediğimi görmek onu hem şaşırtıyor hem de eğlendiriyordu. Bana, bilgisayar başında insanları hackleyerek fidye istediği bir hayattan söz ettiğinde büyük bir hayranlık ve biraz da korkuyla dinliyordum. Uyku problemleri ve sürekli bir tedirginlik içinde yaşamaktan bıkmıştı, fakat bu hayata bir şekilde alıştığını söylüyordu. Ailesi hakkında hiç konuşmamıştı ve ben de onun geçmişine dair sorular sormaya çekiniyordum. Bilgisayarı ve Mike dışında kimseye bu kadar yakın hissetmediğini sıkça dile getiriyordu. Zoe'nin bana karşı gösterdiği sevecen ve kibar tavır onunla aramızdaki bağı daha da güçlendiriyordu. Ona sık sık, benim ilk ve gerçek arkadaşım olduğunu söylüyordum ve bu gerçekten de böyleydi, Zoe her ne kadar bunu kabul etmekte zorlanıyor olsa da.

Mike ile aramızdaki buzlar yavaş yavaş eriyordu. Odasından pek çıkmasa da, arada sırada benimle konuşmaya çabalıyordu. Bakışları hâlâ aynıydı fakat alışmaya çalışıyordu. Bu iyi bir şeydi. Evin dördüncü üyesi olduğumu bu iki ay içinde herkes kabullenmişti. Max ile her sabah atış talimi yapıyorduk. Dediği her şey doğruydu, bazı zamanlar onu bile geçiyordum. Silahlara gittikçe alışıyordum. Bunlar dışında Max ile çok sık konuşmuyorduk. O günkü gibi bir yakınlaşma olması imkansızdı zaten. Akşamları hep aynı saatte dışarı çıkıyor, sabaha doğru eve geliyordu. Onun hayatı bir gizemdi; nereye gittiğini ve ne yaptığını kimse bilmiyordu, sormak da cesaret isterdi. Geldiğinde ise ya koltuklarda ya da odasında sızmış buluyorduk. Zoe, onun yıllardır böyle olduğunu söyleyerek içimdeki suçluluk duygusunu biraz olsun hafifletiyordu. Ama ne yaparsam yapayım, Max sanki artık beni ortalıkta görmek istemiyormuş gibi davranıyordu

Bir akşam Max, eve erken gelip hepimizi uyandırdı. Yeni kurbanımızı bulmuştu: Şerefsiz bir CEO'nun plazasında bulunan özel bir kasayı patlatacaktık. Max, Zoe'ye bir şeyler anlatıp ortadan kayboldu. Zoe kafasında planı kurduktan sonra bize anlatmak için masaya kocaman bir harita açtı;

"Soygun bizim için çok kolay olacak. Patlatacağımız yer büyük bir plazanın en üst katındaki küçük bir kasa. Şerefsiz adam yolsuzluk yapıp milletin parasını çalıyormuş. Neyse, plaza merkezde bulunuyor. Çok kalabalık olmaması için geceden girip kasayı kırmamız gerekiyor. Elimizde yeteri kadar malzeme var değil mi Mike?"

Mike kafasını sallayıp lafa girdi;

"Ben önden gidip güvenlikleri hallederim. Vardiya listesini iyice incele; sayılar bizim için önemli, bir kişi bile fazla olursa tüm plan yatar. Güvenliklerdeki rota değişikliklerini bile takip etmemiz lazım. Daha sonra karşı binaya geçip içeridekileri avlarım. Zoe, o sırada kameraları ve alarmı halledersin. Uzaktan erişim cihazımızı hazırla ve olası bir engelle karşılaşırsan hemen yedek planı devreye sok. Max ve Alice ise arka kapıdan içeri girip kasaya ulaşır. Max, kilit açma ekipmanlarımızı unutma. Çok sessiz ve dikkatli olmalısınız, eğer bir kişi bile sizi görürse, gözünüzü kırpmadan vurun. Bizim dışımızda kimse sağ kalmamalı.

Suçlu マ応ーHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin