Tam bir yıl geçmişti; o bütün hayatımı değiştirip, beni hiç tanımadığım birine, bir suçluya dönüştüren günün üzerinden. Bu yeni hayata alışmıştım artık. Bir ailem yoktu belki, ama tehlikeden uzak, sıcak bir evim ve özgür bir hayatım vardı, arkadaşlarımla birlikte. Dışarı çıktığımda, 17 yıl boyunca neleri kaçırdığımı fark edip pişman olabiliyordum. Aynaya baktığımda bazen kendimden korkuyordum. Katil mi yoksa hırsız mıyım? İnsanlara zarar vermek istemiyordum ama hayatta kalmak için kendimi korumam gerekiyordu. Aldığım riskler ve önlemler beni tamamen değiştirmişti. Mantığımla hareket etmeyi öğrenmiştim; vicdan ve merhametten uzak, soğukkanlı biri olmuştum. Evde her şey yolundaydı; iyice yerleşmiş ve alışmıştım.
Aklımı kurcalayan tek bir sorun vardı: Max ve ben. Max ile ilişkimiz çok karışık ve dengesizdi. Bazı günler aramızda espriler havada uçuşur ve samimi sohbetler ederken, bazı günler buz gibi soğuk bakışlarıyla kendini benden uzaklaştırıp birkaç gün ortadan kaybolurdu. Neden böyle olduğunu anlamıyordum. Sanki bu durumdan pişman gibiydi ve benim yanımda olmamı istemiyordu. Bana güvenmek istemiyormuş gibiydi ve yanında olmam onu huzursuz ediyordu.
Onunla konuşacağıma dair kendime söz vermiştim ama cesaretimi bir türlü toparlayamıyordum. Bir gün, dışarı çıktığında peşine takıldım. Artık ne olup bittiğini öğrenmem gerekiyordu. Biraz ilerledikten sonra ona seslendim. Arkamı dönüp yüzüme bile bakmadan sigarasını yakmaya çalışarak konuşmaya başladı;
"Bir sorun mu var? Neden beni takip ettin"
"Seninle konuşmam lazım,"dedim ürkekçe. Sesim titriyordu.
"Konuş, dinliyorum,"dedi ve duvara yaslandı.
Yüzüme hala bakmıyordu. Karşısında durup ona bakmaya başladım. Bu kadar saygısızlık olmazdı.
"Evet, bekliyorum. Konuşacak mısın?"
"Aramızda bir sorun mu var? Neden bu kadar dengesiz davranıyorsun? Yüzüme bile bakmıyorsun!"
" Eğer olsaydı, şu an seni dinler miydim?"
"Aa, doğru ya, bugün şanslı günümdeyim. İyi haline denk geldim. Demek ki yarın gelsem, bana berbat davranacaktın. Çoğunlukla öyle yapıyorsun ya, ondan dedim"
Kafasını çevirip bir anlığına yüzüme baktı;
"Sana bir şey yaptığım yok, saçmalama istersen. Seninle bir sıkıntım yok, abartma. Kendine gel"
Bu çocuk resmen benimle dalga geçiyordu. Beni sinirlendirmeyi başarmıştı.
" Bana bak Max! Bıktım bu dengesiz tavırlarından. İki gün düzgün konuşup sonra ortadan kayboluyorsun. Ne yapıyorum ben, seni bu kadar rahatsız eden?"
Evet, ona bağırmıştım. Sonunda dikkatini çekmeyi başarmıştım. Doğrulup gözlerimin içine baktı ve kollarımı sıkmaya başladı. Canımı acıtıyordu.
"Bana bak Alice! Bana aptal bir aşık gibi bağlanıp peşimden koşmanı istemiyorum. Canımı sıkma!"
"Sana neden bağlanayım? Bırak kolumu, canım acıyor"
Kollarımı bırakıp tekrar duvara yaslandı. Aslında bu soruyu sorduktan sonra biraz tuhaf hissetmiştim. Evet, ona bağlanmak istiyordum. Ama o bana bunları söylüyordu. Neden? Benden nefret mi ediyordu? Gözlerimin içine baktı
"Bana aşık olmanı istemiyorum. Eğer böyle bir şey olursa, ikimiz de batarız, tamam mı? İntihardan bir farkı olmaz bunun. Gidip kafamıza sıkalım daha iyi"
Ağlamaya başladım. Onu seviyordum, ona güveniyordum, hayatımı değiştirmişti. Beni değiştirip bu kadar kötü davranan birine aşıktım. Onu sadece bir yıldır tanıyordum, ama ne derse yapıyordum. Nasıl aşık olmamamı bekliyordu ki? Ben ona delicesine güvenirken, o bana neden bir gram bile güvenmiyordu?
![](https://img.wattpad.com/cover/26783232-288-k84568.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlu マ応ー
Chick-LitGecenin derinliklerinde, geçmişin izleriyle dolu bir gölge var. Adalet arayışında kaybolan bir ruh, suçun ve sırların arasında sıkışıp kalmış.Kimilerine göre o benim.İçimdeki korku ile fırtınada sürükleniyorum.Tutunmaya ise hiç niyetim yok. -Tekrar...