29- AKLIM ÇIKIYOR AMA O ÇIKMIYOR!

534 50 31
                                    

Uzun zaman sonra hepinize merhabalaaar; uzun zaman sonra duygularınızı merak ediyorum benimle paylaşır mısınız?🤍

Hadi bakalım herkes bu satırlara en son kullandığı emojiyi eklesin bakalım 🤍

Sınır 400 vote, 600 yorum...

30. BÖLÜM

Oturduğum tozlu çarşafın üzerinden etrafa baktım. Her şeyin üstü bembeyaz çarşaflarla örtülmüş ve yer yer her tarafı örümcek ağları sarmıştı. Gözlerimin yanmasına engel olamazken tavana baktım.

Yüzümü gözümdeki yaşlarla inat kocaman bir gülümseme sararken, açık mavi tavana bakmaya devam ettim. Bu tavanı benim çok isteğim üzerine annemle; abim ve babam yokken maviye boyamıştık.

Ardından kapı arasından görünen tozlu merdiven basamaklarına...

Abimle ne çok koşardık, tabii kovalayan hep o olurdu, kaçan ben...

En son basamakta da yalandan düşme numarası yapar ve her şeyin sonunu getirirdim. Kıyamazdı. Beni kucağına alıp, odama kadar taşırdı.

Bu gece Şehzade ile yaşadığımız o saçma ayrılıktan sonra anılarım, olmayan ailem ile hatıralarım ve bir zamanlar kahkalarımızın yankılandığı bu evi boş bulmak canımı yakmıştı.

Ayağımda ki topuklu ayakkabıyı çıkartıp ayaklandım ve az önce üzerine oturduğum tozlu çarşafı, toz kalkmasın diye yavaşça kaldırıp kenara attım. Üstümde ki ceketi de çıkartarak koltuğa oturdum ve dizlerime bıraktım. Dizlerimi de kendime çektikten sonra başımı dizlerime yasladım. İçimden gelen ağlamaya engel olamazken kendimi tutmadan ağlamaya başladım.

Her şeyle tek başıma savaşmıştım. Lise sonda sınavıma son bir ay kala ailemi kaybettiğim de, ya da teyzemlerin hiçbirinin beni kabul etmek istemediklerin de, halamın beni alıp evin de köpek besliyormuş gibi muamele yapmasına bile dayanmıştım.

Ama artık bu boş eve bile dayanmak istemiyordum. Ben artık yalnız kalmak istemiyordum. Hayatımda verdiğim en doğru karardı okul okumak. Ne kadar engel olmak isteseler bile.

Ne kadar öyle oturup ağladım bilmiyorum ama çalan telefonum ile derin bir nefes alarak doğrulmaya çalıştım. Boynum tutulmuştu. Ayaklarımı soğuk yerle buluşturarak masanın üzerinde ki çantama uzandım. Telefon ısrarla çalmaya devam ederken ben ağır ağır davranmaya devam ettim. Çantamdan telefonumu çıkardığım an susan telefonla derin bir nefes aldım.

Elimde tekrardan çalmaya başlayan telefona baktım. Serdar arıyordu.

Açıp kulağıma götürdüğüm gibi konuştum. "Efendim."

"Alin," Gül'ün sesini duyunca kaşlarım kalktı. "Bir şey mi oldu?" Meraklı sesimle sakince yanıtladı.

"Hayır, seni çok merak ettik. İyi misin?"

"İyiyim canım, beni merak etmeyin. Sen nasılsın?" Seslice ofladı.

"Nasıl merak etmeyeyim, sesin de çok kötü geliyor. Hem az önce Serdar, Şehzade ile konuştu o da çok kötüydü." Cevap vermedim.

"Gülüm telefonumu gördün mü?" Arkadan gelen Serdar'ın sesi ile boğazımı temizledim.

"Bende telefonun, Alin ile konuşuyoruz." Diye yanıtladı Gül onu. "Dur ben de konuşacağım." Serdar'ın sesiyle yutkundum. Konuşmak istemiyordum. Bu kadar kötü olduğumu bilmesine gerek yoktu.

Çalan kapı ile derin nefes aldım. Kurtulmuştum.

"Gül, kapı çalıyor sonra ararım." Cevabını beklemeden suratına kapatıp hızlıca ayaklandım. Hızla kapıya yürüdüm. Elim soğuk kapı koluna değdiği gibi duraksadım. Bu saatte, kimin ne işi vardı benim kapımda, Şehzade'nin gelme ihtimaline karşı hızlıca gözlerimi sildim.

AŞK-I BEKÂ EFSUNKAR (+18) Devam ediyor...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin