Merhaba! 43. Bölümle karsinizdayim. Bildiğiniz gibi bu finalden önceki son bölüm. Yavaş yavaş sona yaklasiyoruz artik. Herneyse gecen bolumde oylar baya düştü lütfen özellikle bu bölümleri es geçmeyin ve OYLAYİP YORUM YAPİN. Hepiniz çok seviyorum. İyi okumalar.
******* bu arada Multimedia da iblisleri temsilen bir resim var.:D
Carter'ın yurt odasına giden çakıl yolda yürürken hâlâ ellerimin titremesine engel olamıyordum. Bu gece. Tanrılar aşkına, bu gece yola çıkıyorduk. Ve saat çoktan sekiz olmuştu bile. Ne halt yiyeceğemi bilmiyordum. Plan ise çoktan aklımadan uçmuş gitmişti. Logan ile karşılaştığımda neler olacağını ise sadece tanrılar bilirdi.
Carter gerginliğimin farkına varmış olacak ki kolunun birini belime doladı."Neyin var senin, Αυτο μοu?"
Ona bakmadan cevapladım.
"Hiç."Bir anda durdu ve belimi saran güçlü kolu benimde durmama neden oldu. Yüzüm hâlâ ona dönüktü ancak gözlerimi yerden çekemiyordum.
"Marcus ve diyerlerini havanın soğukluğu yüzünden titrediğine ikna edebilirsin belki ama bana yutturamazsın."
Sözleri içimi titretirken yeni bir bahane bulmak için beynimi zorladım ama yalanımı yakaladığı için ne cevap versem bana inanmayacağını biliyordum.
Eliyle yavaşça çenemi kavrayıp kaldırdı. Böylelikle yerden kaldırmaya cürret edemediğim gözlerim onunkilere haps olmuştu."Bana anlatabilirsin, Αυτο μοu."
Sesi son derece şefkatli ve nazikti. Ve ona herşeyi anlatabileceğimi de biliyordum ancak...
Birden çenemdeki eli uzanarak ufak bir dokunuşla önce yanağımda ardından dişlerimle kanatana kadar ıssırdığım dudaklarımda gezindi ve üst dişlerimin arasına sıkışmış olan alt dudağımı serbest bıraktı.
Yüzü usulca bana yaklaştığında nefesimi tuttum.
Nefesi aralık dudaklarımdan içeri kaçarken içimde yine o tanıdık kıpraşmayı hissetmiştim.
Bu defa ona karşı koymadım. Ona ihtiyacım vardı. Sıcaklığına, sevgisine, şefkatine. Herşeyine ihtiyacım vardı.
Usulca kollarımı boynuna dolayıp ona daha da çok yaklaştım. Sadece ona has olan ve ferah denizleri andıran kokusu ciğerlerimi anında doldurmuştu.
Onu öpmek için yaklaştım. Ancak beklemediğim bir anda kendini geri çekmesi ve beni reddetmesiyle içimdeki herşey tuzla buz oldu."Bana sorunun ne olduğunu anlatmadan istediğini alamazsın...Hadi, Αυτο μοu. Anlat bana."
Koyu lacivert gözlerinden kararlılık akıyordu. Ona söylemeden asla istediğimi vermeyecekti. Bazen bu inadına sinir oluyordum.
Derin bir nefes alıp doğru kelimeleri kafamda toparladım."Pekâlâ, anlatacağım." dedim bıkkınlıkla.
Beni dinlediğini gösteren bir bakışla onayladı.
"Ben sadece... Endişeleniyorum. Yani bu çok ani oldu ve henüz hazır olup olmadığımdan emin değilim. Logan'ın karşısında ne yapacağımdan zerre fikrim yok. Ve ben...""Sen, gayet iyi olacaksın, Mia. Biliyorum, ağabeyini öldürmek...zor ve sana insanlık dışı gibi görünüyor ve tanrılar biliyor ya senin bunları yaşayacak olman beni kahrediyor ama yapmazsan ve seni kaybedersem o zaman çok daha fazla kahrolurum...Anlıyorsun değil mi?"
Usulca başımı salladım."Peki ya onunla baş edemezsem. Ya başaramazsam? Üzerimdeki bu yükten nefret ediyorum."
Lacivert gözlerinde sıcacık bir şefkat belirdi."Ben sana kefilim. Hazırsın. Oradaki iblislerden ve Logan'dan çok daha iyisin. Hepsinin kıçına tekmeyi basacaksın, Αυτο μοu."
Buna karşın güldüm. Bana olan inancı bana ihtiyacım olan güveni ve gururu sağlıyordu. Ama ona söylemediğim ve beni herşeyden daha çok korkutan bir şey daha vardı. Eğer...eğer savaşta onu kaybedersem - ki bunun düşüncesi dair beni delirtiyordu- her yeri yakardım. O Akit'i başlarına yıkardım. Suçlu ya da suçsuz önümde kimse duramazdı.
Tekrar yürümeye başladığımızda aklıma gelen şeyle ona döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melezin Gölgesi
FantasiaAlexandria ve Aiden'dan sonra yeni bir dönem. Kurallar sil baştan yazıldı. Herşey değişti ve şimdi Mia annesinin ve babasının yok ettiği ırk kastının devamını isteyenlere karşı savaş açacak. Ancak ailesinin değiştiremediği tek kuralla başı dertte:...