Mrb, umarım yb hoşunuza gider. Oy ve yorumsuz okuyup geçmeyin lütfen. Keyifli okumalar:)
Carter kollarımı tutan ellerini nihayet çektiğinde kafeteryanın bahçeye çıkan kapısının açıldığını fark ettim. Logan ve Wren koşarak yanımıza geldiler.
Carter'ın sert bakışları benden ayrılıp Logan'a döndüğünde rahatlayarak tuttuğum nefesimi verdim.
Carter bakışları gibi sert ve emredici sesiyle konuştuğunda ürpermiştim.
"Onu buradan götür."
Ancak Logan'ın da bir o kadar sert bakan benimkilerin neredeyse aynı gri gözleri vardı. Ve ağabeyimin en nefret ettiği şeylerden biride ona emir verilmesiydi, ki ben bu hataya bir kez düşmüştüm. Ve tabii ki sonunda fena bir fırça yemiştim.
O zamanlar ikimizde küçüktük ama Logan ve kuralları her zaman etrafımdaydı.
Logan keskin ve tehtitkar sesiyle konuştu.
"Bana ne yapacağımı söyleyemezsin ve seni bir daha küçük kardeşimin yakınlarında görürsem iblisere yem yaparım."
Her zamanki gibi Logan'ın en sevdiği tehtidler genelde iblislerle ilgili olanlardı. İblisler.
Onlar hepimizin burada eğitim almasının tek sebebiydiler. Buradan mezun olan herkes iblisleri avlayan soğukkanlı avcılara dönüşürdü.Ancak Logan az önce bana küçük kardeşim demişti! O beni ne kadar küçük görürse görsün ben küçük değildim! Hışımla lafa karıştım.
"Ben küçük değilim!"
Carter'ın gülüşü karnımda kelebeklerin uçuşmasına sebep olsa da bana gülüyor olması tabii ki sinir bozucuydu.
"Ben sizi ailevi sorunlarınızla baş başa bırakayım." dedi ve daha ben ağzımı açamadan çekti gitti.
Logan ve Wren'in öfkeli bakışlarıyla kalakalmıştım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Logan istediğinde ürkütücü olabiliyordu. Tıpkı az önce ki bakışları gibi...
"Bir daha böyle bir şeye karışırsan, seni odana kilitlerim."
"Ama...."
İtiraz edecektim ki lafım yarıda kaldı.
"Bak Mia, bu senin görevin değil. Annemiz ve babamızın ırk kastını kaldırmış olması bize böyle şeylere müdahale etme gibi bir zorunluluk vermez."
"Verir, ağabey. Buna mecburuz. Anne ve babamızın yaptığını devam ettirmeliyiz."
"Öyle bile olsa bunu kavga çıkarak yapmamalıyız" dedi ve sonra öfkeli gözleri Wren'e döndü.
"Ya sen, Senden ona göz kulak olmanı istemiştim, Wren. Marcus ve bana onun aptalca şeyler yapmasına engel olacağına söz vermiştin."
Wren başını önüne eğdi ve özür diledi.
"Off, Logan onun bir suçu yok" diyerek araya girdim.
Ama Logan kolumu kavrayıp beni yurduma götürmek için çekiştirdiğinde çenemi kapatmak zorunda kalmıştım.
Ancak bir sorun vardı; Odama gidebilmek için kafeteryadan geçmeliydik ve Scott hâlâ oradaydı.
İçeri tekrar girdiğimizde Scott daha sakindi ve partiyle ilgili konuşuyordu. Ne var ki biz içeri girince herkes susup bana dönmüştü.
Logan beni çekiştirerek kalabalığın arasından geçirirken Wren de arkamızdan geliyordu. Bilerek Scott'a omzumu sürterek geçtim. Ve oda kulağıma hızlı ama sessizce
"Bu iş daha bitmedi" diye fısıldamıştı.
Haklıydı. Daha bitmemişti. O partiye engel olcaktım.
*************
"Tanrılar aşkına!...Mia nasıl bu kadar dikkatsiz olabildin."
Marcus'un sesi zaten boğucu olan odayı iyice nefes alınmaz hale getiriyordu.
Neredeyse yarım saattir Wren'le odamda azar işitiyorduk.
Ağabeyim Logan elbette kafeteryadaki olayı Marcus'a anlatmıştı.
Ayağa kalkıp aynanın karşısına geçtim. Ellerimi saçlarımın arasına atıp yüzümün önüne gelen bir tutam kahverengi bukleyi arkaya attım ve bininci kez aynı kelimeleri tekrarladım.
"Üzgünüm, Marcus ama beni çok sinirlendirmişti."
"Bende üzgünüm."
Wren odama geldiğinden beri ilk kez konuşmuştu.
Marcus eliyle sakalını sıvazladı ve şakaklarını ovuşturdu. Haberi duyduğunda yüzünü görmeliydiniz. Sinirden resmen kıpkırmızı olmuştu. Neyse ki şimdi sakinleşmişti.
"Tamam. Bir daha böyle bir şey olursa ceza alırsınız. Anlaşıldı mı?"
Wren'le aynı anda birbirimize bakıp sırıttık. İkimizde aynı anda bağırdık.
"Anlaşıldı!"
Marcus sessiz adımlarla odadan çıktı ve ardından koşup kapıyı kilitledim. Wren ise soluğu dibimde almıştı.
"Ne yapacağız?"
Beklenti dolu bakışlarıyla yüzümü aradı. Aklımda birşeyler dönüyordu ama söylesem mi söylemesem mi emin olamıyordum. En sonunda onun bu bakışlarına daha fazla katlanamadım.
"Aklımda bir şey var aslında ama..."
Wren pis pis sırıtırken
"Anlat hemen." diye şakıdı.
Ve aklımdakileri anlatmaya başladım.
"Melezleri toplayalım ve partiyi basalım. Madem ırk kastını kanıtlayamıyoruz, o zaman ırk kastı olmamasını sağlayalım."
Wren başını salladı. Gözleri muzur bir ifadeyle parlıyordu. Ne zaman aptalca birşey yapacak olsak suratı hep bu hale geliyordu. Ki daha önce bir çok aptalca şey yapmıştık.
Küçüklüğümüzden beri Akit'in önde gelen haylazlarındandık. Bir keresinde kafeteryanın milkshake makinesinin içine hamburger turşularının suyunu doldurmuştuk ve içen herkesin suratı öyle komik bir hâl almıştı ki... Daha bunun gibi birçok sabıkalı Suçumuz vardı ve hepsi de çok komikti.
"Riskli ama işe yarayabilir."
"Güzel. O zaman sen melezlere haber ver ben evin alarm sistemini çökerteyim ve arka bahçenin elektrikli tellerini de bozmalıyım. Saat sekiz'de arka bahçeden gireriz"
Wren eliyle abartılı bir asker selamı yaptı ve "emredersiniz!" diye bağırdıktan sonra koşarak kapıdan çıktı.
Mrb, bir bölümün daha sonu. Herneyse umarım beğenmişsinizdir. Lütfen oy ve yorumsuz okuyup geçmeyin. Hepinizi çok seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melezin Gölgesi
FantasíaAlexandria ve Aiden'dan sonra yeni bir dönem. Kurallar sil baştan yazıldı. Herşey değişti ve şimdi Mia annesinin ve babasının yok ettiği ırk kastının devamını isteyenlere karşı savaş açacak. Ancak ailesinin değiştiremediği tek kuralla başı dertte:...