24. Bölüm

3K 150 11
                                    

Mrb iste yb. Oylarınızı ve yorumlarınizı bekliyorum. İyi okumalar.

*** Lütfen en sona yazdığım notu okuyun, önemli...

Herkes etrafımda koşuşturmaya başlamış ben ise hâlâ aval aval kapıda telaş içinde nöbet tutan muhafıza bakıyordum. Daha önce hissetmediğim bir duygu omurgamdan yukarı doğru bedenimi ürperterek tırmanmıştı ve ben donakalmıştım. Korkuyordum. Gerçektende korkuyorum. Tamam daha önce de korktuğum çok olmuştu ama bu farklıydı. Daha savaşmadan yada harekete geçmeden vücudumu esir alan bir korkuydu. Bir nevi panik...

Gözümü her kırpışımda o ormandaki gece zihnimde canlanıyordu. İblis karşısında hiçbir şey yapamayışım. Yere düşüşüm. İblisin dişlerini sırtıma gömüşü. Sırtımdaki damga... Beynim uyuşmuş gibi sağlıklı olan hiç birşey düşünemiyordum.

Tanrılar aşkına! Biliyorum ben bunun için eğitilmiştim. İblis avlamak için. Avcı olmak için. Korku ve panik denen şeyin kitabımda yazmaması gerekirdi...ama olmuyordu işte!

Gerçek ve katıksız bir panik tüm bedenimi,zihnimi paralıyordu.

Aniden omzumda hissettiğim bir elle yerimden sıçradım. Carter elime siyah saplı titanyum bir avcı hançeri tutuşturdu. Ardından giydiğim siyah avcı pantolonundaki silah cebine de Glock marka bir silah soktu. Kriz anlarında-nasıl yaptığını bilmiyorum- soğuk kanlılığını tamamen koruyan Marcus sorgu odasına daha önceden bir acil durum dolabı hazırlatmıştı. Veya kasa demek daha doğru olur sanırım. Saldırı haberini duyar duymaz ,Marcus göz açıp kapama süresinde odadaki acil durum dolabını açmış ve hepimize birer avcı ünüforması vermişti. Dolap duvarın içi oyularak yapılmıştı. Sorgu odasına getirilen mahku taşkınlık çıkarırsa yetkililer duvarın içine gizlenmiş bu dolaptan yararlanıyorlardı. Tabii ki dolabın güvenliği bu kadarla sınırlı değildi. Duvarın varlığından haberiniz olsa bile dolap ses sistemiyle açılıyordu. Yani açmak için Marcus ve sesi gerekiyordu.

Dolabın içinde bir sürü şey vardı. Glock'lar, hançerler, ünüformalar bir rafa dizilmişti ve alt rafta da bir ilk yardım çantası vardı... Marcus işte her zaman herşeye hazırlıkı...

Logan, Wren ve Seth haberlerini kuşanırken Marcus'da muhafızla birlikte kapıda nöbet tutuyordu. Yukarıdaki çığlıklar, iblislerin hastalıklı kükreyişleri ve hançer sesleri kulaklarımı dolduruyordu ve elim ister istemez ensemdeki iblis damgasına gitmişti. Çentikli, rengi soluk yaraya elim değer değmez ürperdim. Gerçekten de bir iblis tarafından ısırılmak istemezdiniz. Öyle boktan bir acıydı ki... Sanki ruhunuz vücudunuzdan emerek parça parça sizden çalınıyor gibiydi. Carter ürperdiğimi fark etmiş olacak ki omuzlarımı kavradı.

"Neyin var senin, Αυτο μοu"

Gözleri mavinin en açık tonuydu. O da endişeleniyordu.

"Korkuyorum,Carter. Geçen defa bir iblisle karşılaştığımda olanları gördün."

Eli hafifçe yanağımı okşadı ve dudaklarıma ufacık bir öpücük bıraktı.

"Kendine haksızlık ediyorsun,Αυτο μοu. Herkes ilk seferinde başarısız olur. Ama artık hazırsın. Korkmana gerek yok. Haftalardır çalışıyorsun. Sadece o eski öz güvenini tekrar kazanmalısın.... Tüm bunlar bittiğinde harika bir avcı olacaksın."

Sözler kalbime işlerken ne zamandır tuttuğumu fark etmnediğim nefesimi bıraktım. Carter haklıydı. Haftalardır çalışıyordum ve...ah, tanrılar aşkına! Ben yarı Apollyon'dum.Korkması gerekenler iblislerdi ve birazdan onların kıçını fena tekmeleyecektik.

Melezin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin