Paris, Fransa
Genç Misaki Paris'in sokaklarında top sektirerek yürüyordu. Fransa'da olduğu üç yıl boyunca aldığı tekliflere rağmen her hangi bir takıma girmemişti, girmek istememişti. Bu nedenle ya şu anda olduğu gibi tek başına oynuyor ya da bir kaç arkadaşıyla birlikte eğlencesine oynuyordu.
Babası İchiro'nun da dediği gibi Misaki yaşı küçükken bile çok düşünceli bir çocuktu. Bu durum hâlâ aynıydı. Babasının işi onların sürekli seyahat etmesine neden oluyordu ve genç oğlan her zaman arkadaşlarından ayrılmak zorunda kalıyordu.
Şimdiye kadar en uzun süre kaldığı futbol takımı Nankatsu futbol takımıydı. Aynı zamanda girdiği son takımdı ne yazık ki. Babasının işi oğlunun hayallerini engelliyordu.
Günlerdir Misaki'yi antrenörü oldukları takıma almak için dil döken iki kişi çocuğu ikna etme çabalarına devam ediyorlardı. Ama Misaki'nin kararı kesindi, kabul etmeyecekti.
"Senin gibi yetenekli bir oyuncu bizim takımda oynasa harika olurdu." Dedi sarışın olan koç. Misaki cevap vermeden top sektirmeye devam ederek merdivenlerden inmeye başladı.
"Takıma katılmasını çok isterdim. O çok yetenekli ve topa hakim bir oyuncu." Dedi kahverengi saçlı adam. Yanındaki adam da "evet" diyerek destekledi onu.
Misaki merdivenlerden inmeye devam ederken aşağıda çatık kaşlarla kendisine bakan oğlanı fark ettiğinde olduğu yerde durdu. Omuzlarına kadar uzanan saman sarısı saçlı biriydi ve yaşı da Misaki'yle aynıydı büyük ihtimal. Su yeşili gözlerini Misaki'ye dikmişti. Misaki bu bakışlara anlam veremedi. Bu oğlanı ilk kez görüyordu.
Su yeşili gözlü çocuk birden koşarak merdivenlerden çıkmaya başlayıp Misaki'ye doğru geliyordu. Maksadı Misaki'nin hâlâ sektirmeye devam ettiği topu almaktı. Misaki ne olduğunu anlamadan topunun hakimiyyetini kaybetmekle beraber dengesini de kaybedip merdivenlerden düşmüştü. Son anda basamaklardan birine tutunarak durabilmişti.
Yaşadığı korkuyla nesef nefese kalan çocuk ayağa kalkarak su yeşili gözlerin sahibine doğru döndü.
"Hey! Dikkatli olsana!" Sinirli olmasına rağmen ses tonu tatlı şekilde çıktı.
"Sen Taro Misaki'sin değil mi?" Dedi sarışın çocuk hâlâ çatık kaşlarıyla Misaki'yi izlerken.
Bu sırada Misaki'yle konuşan iki koç yanlarına gelmişlerdi.
"Misaki iyi misin?" Koçlardan biri sordu endişeli şekilde. "Senin derdin ne?" Sinirle sarışın oğlana doğru döndüğünde kim olduğunu tanımasıyla "Fransa genç takımının en iyi oyuncusu Pierre." Elle Sid Pierre...
Misaki, su yeşili gözlü oğlanın adını öğrenmişti artık. Tabii ya! Kendisi kadar yetenekli bir futbolcu olduğunu öğrenen Pierre gelip kendi gözleriyle görmek istemişti onu. İki genç futbolcu hesaplaşmak için Paris'in parklarındam birine gittiler. Bu karşılaşmayı merak eden iki koçta peşlerine takılmışlardı.
○ ○ ○
Genç takım son hazırlık maçında Almanya'nın en iyi ikinci takımı olan Rotburg takımını 3_0 mağlup ettikten sonra kendilerine olan güvenlerini geri kazanmışlardı. Tsubasa'nın takıma katılışı onları ruhlandırmıştı adeta. Ama takımda altın ikili hâlâ eksikti. Tsubasa Ozora'nın tek ortağı Taro Misaki'de gelirse her takımı yenebilecek güce sahip olacaklardı sanki.
İşte bu yüzden Japonya Futbol Federasyonundan Bay Katagiri Misaki'yi bulacağını söyledi Fransa'ya gelen genç takıma. Bu habere çocuklar oldukça sevinmişlerdi. Çocuklar kalıcakları otele gitmek için hazırlanıyorlardı. Lila da eski ama yakın bir dostunu arayıp şu anda Paris'te olduğunu söyleyecekti.
Pierre'le konuşduğunda onun kendisi kadar yetenekli olduğunu söyledikleri biriyle futbol oynamak üzere olduğunu anlattı. Hiç değişmemişsin Pierre. Bu kişinin Misaki olduğunu da öğrenince mutlu olmuştu. Nedenini sormayın.
"Misaki'yi buldum!" Telefon konuşması bittiği gibi beklemeden konuştu.
"Daha geleli beş dakika oldu ve sen sadece adını bildiğin çocuğu bulmayı nasıl başardın?" İshizaki şaşkınlıkla sordu.
"Fransa'nın en iyi futbolcusuyla şu anda rekabet ediyor olabilir." Lila sırıttı. Bir de rekabetçi değil demişlerdi! "10 dakikalık bir mesafe var parka kadar."
Bay Katagiri ve Lila, parka geldiklerinde top almak için mücadele eden iki genci gördüler.İkili uzun süredir mücadele etmesine rağmen hâlâ kazanan yoktu.
Katagiri yanından getiridiği 11 numaralı formayı futbol topunun üzerine düşecek şekilde fırlattı. Top ve üzerindeki 11 numaralı mavi renkli forma Misaki'nin elindeydi şu anda.
"Sen ne nereden çıktın şimdi?" Pierre mücadeleyi en heyecanlı kısımda bitiren Katagiri'ye doğru döndü.
"Lila?" Kızın yanına geldi. "Seni görmek ne güzel." Üç yıl sonra tekrar bir birlerini görmüşlerdi iki dost. Pierre, Lila'nın elinden tutarak dudaklarına doğru getirip bir öpücük bıraktı.
"Hadi ama! Arayıp sorma sonra arkadaşım, dostum yok seni görmek çok güzel de." Lila ufak bir gülme krizi yaşıyordu. Pierre ise "ben öyle konuşmuyorum." Dedi ama kendisi de gülmüştü.
Katagiri, boğazını temizleyerek konuşmaya başladı. "Taro Misaki, elindeki forma sana ait." Dedi Katagiri.
"Ama bu Japonya genç takımının forması?" Bu gün yaşadığı olaylar neyi böyle?
"Çok doğru. İki hafta sonra başlayacak olan Gençler Şampiyonasında bizimle birlikte oynamanı istiyorum."
"Ne?! Japonya genç takımında mı oynacağım?" Bu çocuk şaşkınken de ses tonu tatlı oluyor. Çocuk zaten şeker gibiydi. Çok sevimli bir yüze sahipti, ve büyümesine rağmen bu hiç değişmemişti. Aynı zamanda çok nazik ve kibar bir gençti.
"Ne diyorsun?" Katagiri sorusunu tekarladı.
"Oh, bu çok güzel. Böylece seninle gerçek bir maçta hesaplaşacağız Misaki." Pierre, Misaki'nin kabul edeceğini düşünmüş ve cevabı beklemeden yanlarından ayrılmıştı. Kendince Schneider dışında yenmesi gereken bir kişi daha vardı Sahaların sanatçısının.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucize~Taro Misaki
RomanceKaptan Tsubasa hikayesidir. ° ° ° Nankatsu'nun iki seneyi aşkındır menajerliği ile uğraşan genç Lila, Tatsuo Mikami'nin kararı ile Gençler Takımının da menajeri olur ve futbol merakıyla ilgili farklı bir yol aralanır. Aynı zamanda zamanla onun için...