0.4

378 33 79
                                    

Lila 5 dakikadır takıma yeni katılan Taro'yu ve onunla sohbet eden arkadaşlarını izliyordu. Gerçekten yakın arkadaşlardı ve bir birlerini özledikleri belli oluyordu.

Lila, farkında olmadan Misaki'nin dikkatini çekmişti. Misaki, ilk kez bir kızdan böylesine etkilendiğini hissediyordu. Misaki kızı biraz fazla izlediğini fark edince kızın rahatsız olabileceğinden endişelenip bakışlarını çekti. Neden böyle oldu?

Lila, Mikami'nin işaretiyle toplardan birine alarak altın ikiliye verdi. Üç yıldan sonra hâlâ eskisi gibi oynayıp, oynamayacaklarını görmek istiyorlardı.

"Hadi Misaki." Tsubasa ve Misaki paslaşarak ilerlemeye başladılar. Paslara vaktinde yetişiyor ve hatasız paslaşıyordu. Harika

Tsubasa pası verdiğinde Misaki topa gelişine vurdu ve top kaledeki Morisaki yetişemeden kaleye girdi.

"Şunlara bakın! Hâlâ çok iyi oynuyorlar!" Dedi İshizaki.

"Onlar harika bir ikili." Diyerek ilave etti Wakabayashi.

Bu yeni çocuk maçlarda genç takıma fayda sağlayacaktı kesinlikle. Tsubasa kadar yetenekli biriydi ve futbolu çok iyiydi. Gelişi çok iyi olmuştu takım için.

Genç takımın antremanı bittikten sonra yorulmuş olan çocuklar kendilerini yeşil çimlerin üzerine bıraktılar. Mikami'nin antremanları çok zorluydu.

"Hemen yoruldunuz mu yani?"

"Yok canım ne yaptık ki sanki? Hiç yorucu değil, HATTA DEVAM EDEBİLİRİM!" İshizaki yine formundaydı.

"Hadi gidip üzerinizi değiştirin, sonra otele gidin biraz dinlenin sonra akşam yemeği sonra da yatıp uyuyun." Lila ard arda emirlerini saydı. Bazen menajer değil ana okulu hocası gibi davrandığı oluyordu.

Çocuklar çimlerden kalkıp soyunma odasına doğru yöneldiler. "Geçen seferki gibi kapıyı yumruklamak yok." Soda dedi. Sakin sakin kiyafetlerini giyerken bir anda birinin "çıkın artık!" Diyerek kapıyı yumruklamasından memnun değillerdi ki bu normal bir durumdu.

"Tamam, tamam." Lila tatlı şekilde gülümsedi. Geç kalırlarsa elbette yine aynı şeyi yapıcaktı ama Soda ve İshizaki'nin huysuzluğunu çekemeyeceği için bunu onlara söylemedi. Şimdilik.

Etrafı toplamayı bitirdiğinde çocuklarda soyunma odasından çıkmışlardı. Otele geri döndüler ve hepsi odalarına çekildi. Yarım saat kadar dinlendikten sonra sıra akşam yemeğindeydi. Lila bir kurt kadar aç hissediyordu kendini. Genç takımın menajeri olmak o kadarda kolay değildi sonuçta. Antremanlarda onlar kadar olmasa bile çok yoruluyordu. Akşam yemeğinde karşı karşıya oturan Lila ve Jito masayı silip süpürüyordu bildiğindi. Hatta Doraemon'un kara deliğininden mi yediler? Diye düşünmüştü İshizaki. İkilinin yemek yemesine bakmak bile insana iştah veriyordur.

"İzawa, şuradaki turşu tabağını uzatır mısın?" Lila yetişemediği tabağı işaret ederek sordu. İzawa başını sallayıp hemen önünde olan tabağı alarak kıza uzattı.

"Sen ve turşu sevgin." Dedi İshizaki. "Hepsini yeme sakın, bize de bırak."

"İki tane aldım işte ne bağırıyon?" Lila ve İshizaki ikilisinin tartışmadığı bir gün yoktu neredeyse.

"Yarınki antreman saat kaçta peki?" Sano sordu.

"Sabahın sekizinde." Diyerek Sano'nun sorusu cevapladı Lila. Çocuklardan bazıları aynı anda söylenmelere başlamıştı bile.

"Hey! İlk maçımızı kazandığımızda bu söylenmelerinizi teker teker hatırlayacağım size!"

"Bence sekiz gayet iyi." Tsubasa, Lila'yı destekledi. "Çalışmaya erken başlamanın kötü yanı yok." Matsuyama dedi. "Katılıyorum." Diyerek devam etti Kojiro Hyuga. Bir kaç kişi daha saat sekiz antremanını doğru bulduğunu söyledi. Söylenenler zaten iki kişiydi. Soda ve İshizaki. Yemeklerini bitirdikten sonra kalkıp odalarına gittiler. Sabah antremanına kalkmak için uyumayı planlıyorlardı.

Lila, bir türlü uyuyamayınca yatağında doğruldu. Belki biraz dışarı çıkar sonra tekrar gelirdi. Otelin bahçesine çıktığında dışarıda kendisi dışında birinin olduğunu fark etti.

"Misaki? Galiba uykusu kaçan bir tek ben değilmişim."

"Öyle oldu." Misaki yüzündeki hafif gülümsemeyle kıza bakarak oturması için yanında yer açtı.

"Pierre'le arkadaşsınız sanırım." Misaki soruyu yapıştırdı hemen. Neden bu kadar aklına takıldı kendini bile emin değildi.

"Okuldan arkadaşım."

"Fransa'da mı yaşıyordun yani?"

"Hı-hı." Lila başını aşağı yukarı salladı. "Üç yıl öncesine kadar burada yaşıyordum sonra Japonya'daki amcamlara taşındım."

"Burada okurken tanışmışsın Pierre'le değil mi? İyi arkadaşmışsınız sanırım." Misaki çekingen bir tavırla söyledi son cümlesini.

"Okuldaki kızların çoğu Pierre'e hayrandı tabii benim dışımda. Aşırı sinir bozucuydu o zamanlar." Aklına gelen anılarla kahkaha attı. "Ama artık o kadar sinir bozucu değil." Diyerek ilave etti.

"Anladım." Dedi Misaki.

"Sürekli seyahat ediyormuşsunuz anladığım kadarıyla. Senin için zor olmuyor mu?" Bu sefer soruyu soran Lila oldu.

"Zor ama yapabileceğim bir şey yok." Dedi Misaki.

"Anlayışlı bir çocuksun gerçekten. Senin yerinde ben olsaydım isyan ederdim kesin."

Misaki herhangi bir şey söylemedi. İnsanlardan böyle şeyler duymaya zamanla alışmıştı. İstemeden kalbini kırmış olabileceğini anlamış olacak ki "seni üzmek istemedim, özür dilerim."

"Özür dilemene gerek yok Raikawa. Üzülmedim." Genç oğlan gülümsedi. Öyle güzel gülümsüyordu ki izlemekten asla sıkılmazdı belkide. Bir şeyler anlatırken yüz ifadesi, mimikleri, konuşması tüm gün onu dinleyebilirdi. Hernşeyiyle harika bir çocuktu Misaki Taro.

"Ehm, bana Lila de lütfen."

"Tamam. Sen de bana Taro de o zaman, olur mu?"

"Olur!"

İki genç bir birine bakarak içtenlikle gülümsedi. Bu gece ikisi de bir birinden hoşlanmaya başlamıştı.

Taro Misaki ve Lila Raikawa'nın aşkı filizlenmeye başlamıştı bile.

Bu bölüm pek içime sinmedi aslında :') Beşinci bölümü daha iyi yazmaya çalışacağım.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir💫

Mucize~Taro MisakiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin