10

2K 129 199
                                    

Bakışlarım Vante ve adamın üzerinde gidip geldi. Park Jimin'le ne alakam olduğunu bilmiyordum ama yine de merak ediyordum. Tehlikeli sularda yüzen merakıma engel olamıyordum. Ya etrafımda dönen olayları çözecektim ya da yine çözecektim başka çare yok. Bu adam Vante'ye ne yapmış olabilir ki? Onu sinirlendirecek ne yapmış olabilir?

"Adamları topla! Hemen!" Üzerindeki ceketi çıkardı. Gergin ve sinirli görünüyordu. Kravatını çözerek bir köşeye fırlattı. Refleks olarak bir iki adım geriledim. Ne yapacağı hiç belli olmazdı. Bakışları bana döndü. Bakışlarında yoğun bir nefret vardı. İğrenç bir yaratıkmışım gibi bana baktı ve ardından bağırdı.

"Çık git gözümün önünden!" Dengesizdi. Az önce bana yavşayan adam şimdi bana nefret dolu bakışlar atarak yanından kovuyordu.

"Bağırma bana. Sorunun ne bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. O yüzden beni işlerine karıştırma. Sakın!"

"Susmayacaksın galiba? Hep başımın etini yiyeceksin!" İsyan eder bir tonda konuşurken saçlarını karıştırdı. Dalgalı saçları yakışıklı yüzüne ayrı bir hava katıyordu.

"Susmuyor! Susmayacağım! Sen de isyan etmeye devam et Bay Gıcık!" Sinirle arkamı dönüp ilerilerken kolumdan tutularak beni yakaladı. Ani bir haraketle kolumu ondan çekerek onu geri ittim.

"Dokunma bana!"

"Eğer bana bir daha Bay gıcık dersen çok kötü olur."

"Ya öyle mi? Ne yaparsın? Tehtidlerine karnım tok!" İkimizde galiba fazla sinirli anımıza denk geldik ve çıtayı yükselttik. Bana doğru adımlayarak aramızdakı mesafeyi kapattı.

"Ben Gıcıksam ki öyle değilim, sen de dırdırcısın." Benim karşımda haklı çıkmak isteyen birisini asla haklı çıkarmazdım.

"Dırdırcı değilim sadece hep doğruları konuşuyorum ve sen bunu kaldıramıyorsun. Hemen sinirleniyorsun. Bir psikoloğo görün Kim Vante. Ciddi bir şekilde tavsiye ederim." Son kez öldürücü bakışlarımı ona atarak açık olan saçlarımı savurup mutfaktan çıktım. Mutfaktan uzaklaştıktan sonra havalı sandığım yürüyüşümü bozup sinsi addımlarla merdivenleri tırmandım. Ne yapacağım şimdi?

Merdivenleri tırmandıktan sonra beni uzun ve geniş bir koridor karşıladı. Eve girerken evin terasını görmüştüm. Şimdilik orada oturup dışarıda olanları gözlemleye bilirdim.

"Bir isteğiniz mi var efendim?" İrkilerek arkamı dönüp kırklı yaşlarında olan kadına baktım.

"Teras...Terası arıyorum."

"Buyurun o zaman." Elini ileri doğru uzatarak yürüdü. Ellerimi önümde birleştirip onu takip ettim. Bizi karşılayan siyah kapının kulpunu kavrayarak açmıştı.

"Burası sizin odanız ve odanın büyük bir terası var. Terasın manzarası ön bahçeni kapsıyor." İşte bu.

"Teşekkür ederim."

"Görevimiz efendim. Başka bir isteğiniz var mı?"

"Hayır yok. Tekrar teşekkürler." Başını sallayarak odadan çıkmıştı. Odayı incelemeyi es geçerek terasa doğru adımladım. Terasın ön bahçeyi göstermesi işime gelirdi. Elimi trabzanlara koyup etrafı gözlemledim. Evin önünde bir kaç tane siyah lüks araba ve bir sürü siyah takımlı adamlar bulunuyordu. Arkamı dönerek kendimi koltuğa attım. Gözlerimi kapatarak bir kaç saniye dinlendirdim. Sakin ve sabırlı olmam gerek. Ama bu sözcük benim lüğatımda hiç yok. O yüzden sakin ve sabırlı olmaya çalışmam gerekiyor. Mesela Vante'nin iki sözüne hemen sinirlenmemeliyim. Yapabilirim. Yayıldığım koltukta dikleşerek gözlerimi açtım.

𝑳𝒐𝒗𝒆𝒔𝒊𝒄𝒌 𝑴𝒂𝒏❤︎𝑻𝒂𝒆𝒏𝒏𝒊𝒆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin