'Lanet olsun! Kesin sesinizi! Lanet olsun hepinize!' Adam sinirden odada volta atıyorken bir yandanda köşede ağlayarak kulağını tırmalayan iki çocuğun üzerine bağırmayı ihmal etmemişti.
'Orospu anneniz sizide umursamamış bakın! Onun için her şeyden önemli sizden bile önemli olan sevdiceğiymiş.' Sesindeki öfke iki çocuğu korkutmaya devam ederken Taehyung kız kardeşinin elini sıkı sıkı tutuyordu.
'Tanrı hepinizin belasını versin! Hayatıma girdiğiniz güne lanet olsun!!!' Adam konuşarak kükremeye devam etti. Taehyung boşluktakı eliyle ıslak yanaklarını silip duruşunu dikleştirdi. Rosé'nin kulağına doğru eğilip babasına farkettirmeden fısıldadı.
'Korkma ben burdayım.' Güven dolu sesi Rosé'nin kulaklarına dolduğunda Taehyuna'a döndü. Küçük kız göz yaşlarının arasında dudakları hüzünle kıvrıldığında abiside aynısıyla karşılık verdi. Babaları onlara dönmeden önlerine döndüler. Bir anda odayı tekrar kaplayan korkunç sesle ikilinin bakışları babalarına odaklandı.
'Şuna bak Taehyung. Biricik annen sana mektup bırakmış.' Sesindeki alay Taehyung sinir etti. 'Ayağa kalk!' Diye konuştu Taehyung'a hitaben. Taehyung ayağa kalktı ama Rosé'nin elini tutmaya devam ediyordu.
'Buraya gel!' Taehyung kısaca Rosé'ye dönüp gözlerini kapatıp açtı güven verircesine. Elini hafifçe onun elinden çekerek tereddütle babasına doğru adımladı. Adımları durduğunda ellerini önünde birleştirip sıkıca tuttu. Bir anda yüzüne doğru sertçe çarpılan kağıt parçasıyla afallayarak ellerini kaldırıp kendisine siper etti.
'Seni korkak piç! Al şu mektubu yerden!' Taehyung korkuyla açılan gözlerini babasından çekip eğildi. Titreyen elleriyle mektubu yerden aldı ve ayaklandı.
'Oku! Seslice oku!' Taehyung yutkunarak gözlerini mektupta gezdirdi
Çocuk elindeki kağıt parçasını sıkıca tutarak babasıyla göz teması kurmamaya özen gösterdi. Kuruyan dudaklarını ıslatıp derin nefes aldı. Kağıdın üzerindeki iki cümle ona o kadar önemsiz geldi ki hiç okumak istemedi. O kağıdı parçalara ayırıp fırlatmak istedi. Hiç öfke ve nefret duygusunu tatmayan Taehyung bu duyguları ilk kez o an tattı. Ne bilebilirdi ki bu duyguların onu yıllarca hiç terk etmeyeceğini.
'Kız kardeşine ve kendine iyi bak Taehyung. Özür dilemem faydasız, beni asla affetmeyeceğinizi biliyorum.' Alayca kaşları havaldı Taehyung'un.
'Bak işte anneniz bu size bir qram bile değer vermedi. Acınası haldesiniz!' Acınası haldeyiz diyemedi Taehyung.
'Belkide siz benim çocuklarım değilsiniz! Hayır ben, ben bunlarla uğraşamam. Gideceksiniz!" Diye bağırdı adam.
'Çıkın odanıza! Babaannenizin yanına gideceksiniz.' Adam delırmiş bir haldeydi asla karşısındakı çocukları çocuk oluşunu gözden geçirmiyordu. Taehyung için her şey o andan itibaren başlamıştı.
Hayal kırıklığı...
Rosé'nin söylediği cümle Vante'ye bu duyguyu hissettirmişti. Bir anda kız kardeşinin göz yaşlarına gözleri kör oldu, hıçkırıklarınaysa kulakları kapandı. İşitmez, görmez oldu. Gözlerini çekti kızın gözlerinden. Yanaklarındakı ellerini indirdi. Bakışları bir anda Rosé'nin karnına kaydı. Bir bebek...
Göz bebekleri titredi adamın. İçini istemsizce içini saran endişe duygusuna engel olamadı. Hızlıca ayağa kalkıp bir iki adım geriledi.