2

5.7K 364 416
                                    


Galiba ben bittim.

Buraya kadarmış. Şu gencecik yaşımda ölüp gideceğim. Kendimi pencereden mi atsam acaba?En azından öldükten sonra kemiklerimi bulurlar. Piç abim pek sevinir öldüğüme. İki gün pişman olur üçüncü gün yokluğumun sefasını çeker. Annem desen gamsız. En çok babam üzülür yaa...Kıyamam. Gözlerimi açıp kapatarak düşüncelerimden ayrıldım. Adam yüzüne çarparak yere düşen gecelikte gezdirdi gözlerini. Sonra gözleri bir anda beni bulduğunda yutkundum.

Ben gerçekten bitmişim.

Yere eğilerek geceliği yerden alıp ayaklandı. Bir anda geceliği sinirle sert bir şekilde odanın bir kenarına fırlattı. Gözlerinden ateş çıkıyordu. Sinirliydi ve bu sinirini elbet birinden çıkaracaktı. Kapıyı sertçe açarak dışarı çıktı. Kapının önünde gördüğüm kadınla sinirden dudaklarımı dişlerimin arasına aldım.

"BİRİ HEMEN BANA BURDA NELER OLDUĞUNU AÇIKLASIN!" diye bağırdığında ellerimi kulaklarıma bastırdım. Sandığımdan da sinirliydi ama yapısı bu bence.

"Efendim Bay Seo bizi buraya size hizmet etmek için gönderdi. Size hizmet etmekten..." gıcık karı. Hizmetmiş...hizmet yerine şiddet uyguluyoruz demiyorda.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz! O adama söyleyin saçma sapan espirilerini ve hediyelerini benden uzak tutsun yoksa çok kötü olur! Nerden geldiyseniz oraya geri dönün!" Kadın şaşkınlıkla açılan gözleriyle adama baktıktan sonra bakışlarını kaçırmıştı. Bakışları bana döndüğünde gülümseyerek ona el salladım. Adam tek lafıyla kadını ne hale getirdi. Gülmemek için dudaklarımı bir birine bastırırken adam arkasını dönerek bana baktığında gülümsememi silip ciddileştim. Bakışlarını bir iki saniye üzerimde gezdirdi. Gözlerimi ondan çektim.

"Onlarda gittiğine göre artık ben de gideyim." Diyerek kapıya doğru adımladım. Yanından geçecekken kolumdan tutularak geri çekilmiştim.

"Nereye?" Nasıl nereye?

"Evime."

"Geç şu odaya sakince otur.Sinirlendirme beni." Dediğinde kaşlarımı çatarak anlamsızca ona baktım.

"Gidiyorum ben!" Dişlerimin arasında söylediğim iki kelimeyle gözlerine baktım.

"Hiçbir yere gitmiyorsun!" Kolumu ondan çekerek konuştum.

"Neden?Sizi anlamıyorum. Bu dünyada herkesin bir birine borcu olur. Bu çok normal insan borçlanır ve o borcu öder. Sırf abimin size borcu var diye o borca karşılık beni buraya kapatamazsınız!"

"Neden bahsediyorsun sen?" Dediğinde şaşkınlıkla dudaklarım ayrıldı. Boşuna mı konuşuyorum ben?

"Odada kal sakın çıkma!" diyerek odadan çıkmıştı.

"Asıl siz neden bahsediyosunuz?" Arkamı dönerek pencereye doğru adımladım. Saçlarımı geriye atarak sakinleşmeye çalıştım. Kollarımı göğüsümde birleştirerek dışarıya baktım. Adını bile bilmediğim Bay bilmem kim bir kaç adamı önüne alarak azarlıyordu. Bağırıyordu ama sesini duymadığım için memnundum.

Arkamı dönerek kapıya doğru adımladım. Elimi kapının desteğine atarak aşağı çektim. Kapı açıldığında zafer kazanmışcasına gülümsedim.
Sandığım kadar zeki değilsiniz demek ki.

Odadan çıkarak kapıyı yavaşça kapattım. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Merdivenlere ilerileyerek aşağı indim. Arka bahçenin açık olan kapısını gördüğümde dudaklarım kıvrıldı. Ama tuhaf bir şey vardı. Evin önündeki adamlardan bir tanesi bile arka tarafta yoktu. Adımımı dışarıya attım. Burdan bir çıkayım o abime ne yapacağımı ben bilirim. Bir kaç adım attıktan sonra bedenimin kenara savrulmasıyla silah sesleri yükselmişti. Beni koruyanın kim olduğunu bilmiyordum ama ondan sıkıca tutundum. Bu anın bir an önce bitmesini istedim. Ellerimi ondan çekerek kulaklarıma bastırdım. Bir kaç dakika devam eden sesler bir anda kesilmişti.

"O İTİ BULUN VE DEPOYA GÖTÜRÜN. SAKIN KAÇMASINA İZİN VERMEYİN. HER YERİ DİDİK DİDİK ARAYIN. GEREKİRSE SABAHA KADAR ARANACAK AMA O İTİ BULMADAN DÖNMEYİN. BENİM EVİMİ ATEŞLEMEK NEYMİŞ GÖSTERECEĞİM ONA!"

Yüzümü buruşturarak gözlerimi açıp ellerimi kulaklarımdan çekip ayağa kalktım. Derin bir nefes alarak titreyen ellerimi birleştirdim. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Her taraf mahv olmuştu. Pencerenin camları tuzla buz olarak yerlerdeydi. Ayağıma dikkat ederek kırıklardan uzaklaştım.

"Biz az önce ne yaşadık?" diye sordum ne zaman ıslandığımı bilmediğim yanaklarımı silmeye çalışırken. Dün hayatım çok sıradanken şimdi ben neyin içerisinde olduğumu hiç bilmiyordum. Daha kaçırıldığım 24 saat değil ama silahlı bir çatışmanın ortasında kaldım.

Bakışlarını telefonundan çekerek bana baktı. Burnumu çekerek saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Gidiyoruz." Dedi.

"Nereye?"

"Fazla soru sorup kafamı şişirme gidince görürsün." Gerçektende Bay gıcık.

"Kafanı şişiriyorsam bırak gideyim."

"Sus artık." Dudaklarımı konuşmak için araladığımda izin vermedi.

"Sakın!Gidiyoruz! Vaktimi burda senin saçmalıklarınla harcayamam!" Sürekli ciddi olan yüz ifadesine karşı gözlerimi devirdim.

"Saçmalık mı? Asıl saçmalık olan sizlersiniz..."

"Bir dakika..."diyerek sözümü kesti." Sana sakın odadan çıkma demiştim!"

"Bende çıktım. Var mı başka bir şey?" Dediğimde kaşları çatıldı. Anlamsızca bana bakıyordu.

"Kaçış planın suya düştü demek. Zaten istesende kaçamazdın." Şimdilik.

"Pislik."

"Ne dedin sen?" bir dakika ben onu içimden dememiş miydim?

"Yeter artık. Düş önüme gidiyoruz." Diyerek haraketlendi.

"Hayır,gitmiyorum ben." Diyerek sinirle ayağımı yere vurdum. Ne yaptığımı anlamak istercesine bana bakıyordu.

"Kendin bilirsin." Dedi. Yanılıyor muyum kendin bilirsin mi dedi o? O zaman buraya kadarmış. Kendi yoluma koyulmak üzereyken dediği şeyle bütün umudum yerle bir olmuştu.

"Burası pek tekin bir yer değil. Araba falanda geçmez. Bu hayattakı son günün olur." Diyerek arabaya doğru ilerileyerek direksiyona geçti. Başka çarem olmadığı için bende arabaya doğru adımlayarak ön koltuğa binip kemerimi taktım. Yola koyulduk. Yol boyunca sorular aklımı işgal ederken bir soru sormaktan çekinmedim.

"Beni neden bırakmıyorsunuz? Borçsa borçtur. Halledilmeyecek bir şey değil."

"Borç diyor hala ya." Dediğinde bakışlarımı yoldan çekerek ona döndüm.

"O yüzden burada değil miyim?"

"Zamanı geldiğinde seni bırakacağım. Şimdi sus başım şişti."

"Başın şiştiyse bırak beni işte." Dediğimde araba bir anda durmuştu. Ani haraket yüzünde öne doğru savruldum. Eğer kemer olmasaydı şu an arabadan fırlamıştım.

"İn!" Dediğinde afalladım.

"İn dedim. Ne bakıyorsun?" Ormanın ortasındaydık ve o bana in diyordu. Başka yerde olsak başım gözüm üstüne inerim ama ormanın ortasında asla inmem.

"Nereye ineyim ya? Ayılar beni öyle bir yer ki kemiğimi bile bulamazsınız."

"Seni zaten aramayacağız." Dediğinde bozularak önüme dönüp kollarımı göğüsümde bağladım. Dişlerimi bir birine bastırarak alt dudağımı sarkıttım.

"Sustum. Konuşmayacağım artık." Dedikten bir kaç saniye sonra araba hareketlenmişti.


Merhaba()
Bölümden yorumlarınızı esirgemeyin.

Yeni başlangıcımızı nasıl buldunuz?

𝑳𝒐𝒗𝒆𝒔𝒊𝒄𝒌 𝑴𝒂𝒏❤︎𝑻𝒂𝒆𝒏𝒏𝒊𝒆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin